Berat Kandili'nin özelliği

Bugün Berat Kandili. Peki bu gecenin özelliği nedir? Peygamberimiz bu geceyi nasıl anlatıyor? Nihat Hatipoğlu yazdı...

Giriş Tarihi 15 Temmuz 2011, 00:00 Güncelleme 15 Temmuz 2011, 08:34
Berat Kandili’nin özelliği

İÇİNDEKİLER

Nihat Hatipoğlu'nun yazısı...

Berat Kandili'nde Allah'a koşmak

Bu akşam Berat Kandili. Âlimlerin çoğuna göre bu kandil, Kadir Gecesi'nden sonraki en faziletli gecedir. Bu gecenin ismi 'beraet' olsa da, halk arasında kısaltılarak 'berat' olarak anılır.
Peki, bu gecenin özelliği nedir? Berat Kandili, ramazandan önceki ay olan 'şaban' ayının on beşinci gecesine denk gelir. Hz. Peygamber bu geceyi şu önemli hadisiyle duyurur:
"Şaban ayının ortasında gece ibadet ediniz, gündüzde oruç tutunuz. Yüce Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasına tecelli eder -rahmetiyle yansır-. Ve tan yeri ağarıncaya kadar: Yok mu benden af dileyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen onu rızıklandırayım. Yok mu bir musibete uğrayan ona afiyet vereyim. Yok mu şunu isteyen, bunu isteyen vereyim." Diye buyurur. (İbn Mace, İkame, 191)
Benzeri müjdelerden dolayı İslam alimleri, Berat Gecesi'ni ;'Kurtuluş gecesi, tövbe gecesi' gibi isimlerle de anmışlardır. Öylesine ki bu gecede affedilen insan sayısının sayılamayacak kadar çok olduğu belirtilir. Peygamberimiz bunu şu örnekle anlatır:
- Yüce Allah - rahmetiyle - şaban ayının on beşinci gecesi dünya semasına tecelli eder. Ve 'Beni Kelb' kabilesinin koyunlarının kılları adedince insanı affeder (Tırmızi, Savm, 39). Burada, hayvancılıkla meşgul olan bir kavmin binlerce koyununun kılları örnek gösterilip affın büyüklüğüne dikkat çekilir.
Hz. Aişe (ra) Peygamberimizin bu geceye ait özel bir hatırasını şöyle anlatıyor:
"Peygamberimiz bir gece kalktı, namaz kıldı. Namazda secdeyi o kadar uzattı ki, secdede vefat etti sandım. Elimle ayağına hafifçe dokundum. Kımıldadı. Sevindim. Yerime döndüm. O uzun secdesinde şöyle dua ediyordu: 'Allahım! Azabından affına, gazabından rızana sığınıyor, senden yine sana sığınıyorum. Şanın yücedir. Sana yaptığım övgüyü, senin kendi zatına yaptığın övgüye denk bulmuyorum. Sana gereği gibi hamd etmekten acizim.' Biraz sonra başını kaldırdı ve bana bu gece hangi gecedir Aişe biliyor musun? diye sordu. Ben Allah ve O'nun Peygamberi daha iyi bilir dedim. O şöyle anlattı:
- Bu gece şabanın on beşinci gecesidir. Yüce Allah bu gece af dileyenleri bağışlar. Merhamet isteyenlere merhamet eder. İçini nefret ve kin bürümüş olanı ise haline bırakır. (Münziri, et-Tergib ve't-Terhib, 2/119).
Denilir ki, bir yıllık kader programı bu gece görevli meleklere ulaştırılır. Bir yıl içinde olacak olan bütün önemli olaylar; doğumlar, ölümler, rızıklar, zenginlikler, fakirlikler bu gecede defterlere yazılıp görevli meleklere aktarılır. Hatta Hacca gidecekler bile tespit edilir.
Denilir ki hicretin 2.yılında kıble, Mescidi Aksa'dan Mescidi Haram'a bu gece çevirildi. Bu gece sevaplar kat kat çoğaltılır. Rahmetin bütün kapıları sonsuza kadar açılır. Sanki Yüce Allah'ın affı coşar. Bu gece bir anlamda ganimet gecesidir. Fırsat gecesidir. Kapıyı aralama gecesidir.
Hz. Ebu Hureyre (ra) der ki: "Hz Peygamber bu gecede başını göğe doğru kaldırdı. Sonra şöyle buyurdu; Allah rahmet kapılarından 300 tanesini açtı. O, bu gece şirk hariç her günahkârı bağışlar. Büyücülük yapanlar, devamlı içki içenler, zina edenler, anne ve babalarına zulüm edenler ve haram yoldan kazananlar hariç."
Bu ve benzeri hadisleri değerlendiren İslam alimleri, bu gece affedilmeyecekleri sayarken şu gruplara yer verirler:
1. Allah'a şirk koşanlar,
2. Baba ve annesine asi olanlar,
3. Komşu ve akrabayla ilişkiyi kesenler,
4. Müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenler,
5. Bu geceye rağmen içki içmeye ısrar edenler.
Elbette bunu şöyle anlamak lazım: Sayılan bu gruplar, bu gecenin affına rağmen tövbe etmemeye ısrar edenlerdir. Yoksa Yüce Allah -dilerse şayet- her günahkârı affeder. Hiç kimse de onun affının önünde duramaz. Affettiğinde de hesap sorulamaz. Mülk O'nun, Hüküm O'nun. Karar Onun. Kim ne diyebilir ki..
Hz. Peygamberin bu gece, farzın dışında gecenin ilerleyen saatlerinde kıldığı nafile namazının secdesinde, çok uzun durduğu rivayet edilir.
Ata bin Yesar der ki; nice insanın adı, bu gece yaşayanlardan silinip ölüler defterine yazılır.
İçinde bulunup da ramazana doğru hızla yol aldığımız bu ay, Hz. Peygamberin çokça oruç tuttuğu bir aydır. Denilir ki şaban ayının son pazartesi gününü oruçla geçirenin birçok günahı affolunur.
Bu gece Berat Kandili. Bu gece safları sıklaştıralım. Günahlarımızı gözden geçirelim. Tövbe edelim. İşlenmemiş günahlar için Allah'a sığınalım. Kim bilir, yarın nasıl bir güne uyanacağız. Bu gece geç saatlere kadar kaza namazı kılalım, Allah'ı zikredelim, Kur'anı Kerim okuyalım. Kırdığımız kalpler var ise onları onaralım. Varsa kin ve düşmanlık yaptıklarımız; onlardan dolayı kalplerin rabbından hidayet dileyelim. Cennet sanki sadece bize hazırlanmış gibi ona girmeye gayret edelim. Cehennemde sanki sadece bizim için hazırlanmış gibi ondan firar etmeye çabalayalım.
Dua edebiliyorsak, demek ki rahmet kapıları henüz kapanmadı. Gayret edelim. Ama bu gayretimiz sadece şahsımızla sınırlı kalmamalıdır. Her birimiz belki yanına on kişi daha katarak, insanlığın mutluluğu için -Hz. Peygamberin- izinden iz bulmaya çalışalım.
Bir bölen, bir ürküten, bir kavga eden, bir şer üreten, bir zulmeden olmayalım. Bir yara saran, bir düşeni kaldıran, bir iç sızısını dindiren olalım. Kandilinizi Kutluyorum

Not: Bu gece saat 22.00'den itibaren atv ekranında Berat Kandili'ni sunacağım. Sizleri ekran başına davet ediyorum. Ayrıca; ramazan ayında hem sahur hem de iftarda beraber olacağımızı hatırlatayım. Elbette atv'de. İnşaallah.

Sorular
S-1) Kandil gecesinin öncesinde mi, sonrasında mı oruç tutmalıyız?

C-1) Kandillerde gece daha önce gelir, gündüz ise sonra. Bu nedenle en uygun olanı Kandil gecesini ibadetle geçirip, gündüzünde oruç tutmaktır. Çünkü bu konudaki hadislerde gecesini ibadetle, gündüzünü oruçla geçirmeli denilir. Bu hadislerde gece önce, gündüz sonra ifade edilir. Bütün bunlarla beraber kandilden bir gün önce ve bir gün sonra oruç tutmanız kalbinizin tatmin olması için daha uygun olur.

S-2) Eşim boy abdesti almıyor. Ben bundan sorumlu olur muyum?

C-2) Eşiniz boy abdestine inanmıyorsa bu dolaylı olarak ayeti ve Hz. Peygamberin uygulamasını inkar anlamına gelir. Böyle bir hal ise imanı itikadi- açıdan kişiyi tehlikeli bir sınıra getirir. Ancak tembelliğinden dolayı yıkanmıyorsa bu çirkin bir haldir ve kişiyi günahkar yapar. Sizin ikinci durumdaki kişiden dolayı herhangi bir sorumluluğunuz olmaz. Siz ancak eşinizi ikaz etmekle yetinirsiniz. Ancak 'guslü' inkar eden bir insanla nikah durumunuz tartışılır noktaya gelir. Son olarak şunu belirteyim: Medeni ve uygar olan her insan guslü gerektiren halden sonra zaten yıkanma ihtiyacı duyar.

S-3) Peygamberlerin cesedi çürür mü?

C-3) Peygamberlerin, şehitlerin, hafızların cesedi çürümez. Zira Peygamberimiz bir hadisinde: "Allah toprağa Peygamberlerin cesedini yemeği yasaklamıştır" buyurmuştur. Toprak elbette ki cesetleri çürütür. Fiziki kurallar böyledir. Ama yüce Allah dilediğinde, özel tasarrufta bulunduğunda istisnai haller olabilir.

S-4) İçimden isyan arzusu geçiyor. Günaha girer miyim?

C-4) İçinizden isyan duygusu geçtiğinde günaha girmezsiniz. Zira bu tür haller şeytanın vesvesesidir. Bundan korunmanız zor olur. Ancak isyan duygusu, inkar, günah işleme arzusu gibi haller gelince tövbe edip Allah'a sığınmak gerekir.

S-5) Zayıflamak için mideye kelepçe takılabilir mi?

C-5) Aşırı kilonuz var ise ve bu hal sağlığınızı olumsuz olarak etkiliyorsa buna karşı tıbbi tedbirler alabilirsiniz. Alınacak bu tedbirleri güvenilir doktorların nezaretinde kararlaştırmanız gerekir. Ancak sadece 'zayıflamak' niyetiyle sağlığınızı menfi yönden etkileyecek uygulamalara girmeniz caiz değildir. Kelepçe uygulaması şayet gerekiyorsa- güvenilir bir ortamda, güvenilir doktorların nezaretinde gerçekleştirilebilir. Çünkü insanın hayatını tehlikeye atması haramdır.

(Sabah)