"TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ ESARETİN ZİNCİRLERİYLE KESMEK İSTEYENLERE İZİN VERMEYİN"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerden tek talebinin büyük emekler, fedakarlıklar ve bedeller karşısında teslim edecekleri özgür, demokrat, kalkınmış, güçlü Türkiye mirasına sıkı sıkıya sahip çıkmaları olduğunu söyledi.
Yapmanın zor, yıkmanın kolay olduğunu; müktesebatlarında, yaptıkları tek bir hayırlı iş olmayanların tek bildiği şeyin yıkmak olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere şöyle seslendi:
"Gençler, özgür Türkiye'nin önünü esaretin zincirleriyle kesmek isteyenlere izin vermeyin. Gençler, bağımsız Türkiye'nin ayaklarına prangalar vurmaya kalkanlara asla izin vermeyin. Gençler, askeri gücüyle, diplomatik maharetiyle, siyasi etki alanıyla eşiğine geldiğimiz Türkiye Yüzyılı'nı hep birlikte yükseltin. Gençler, ülkemizin kazanımlarına sahip çıkın, hedeflerine yürümeye kararlılıkla devam edin. Gençler, hayallerinizden asla vazgeçmeyin. Sizi bunlardan mahrum etmek isteyen içeride ve dışarıda kim varsa bilin ki geleceğinize kastetmiştir, istiklalinize göz dikmiştir. Arkalarına aldıkları küresel güçleri göstererek sizi korkutmaya, yıldırmaya, bezdirmeye çalışan kim varsa Bilecik'i hatırlayın. Anadolu'nun bu küçük şehrinde Osman Gazi'nin diktiği bir çınarın köklerinin Doğu Roma'yı da fethederek nasıl dünyanın en büyük, en güçlü devletinin temellerine dönüştüğünü hatırlayın."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerinin de bu yıl ilk asrı geride bırakılan Cumhuriyet için aynı hayalleri kurduklarını, bugüne kadar yaptıklarını, demokrasi ve kalkınma yolunda eksiklerin tamamlanması olarak kabul ettiklerini anlattı.
"EMPERYALİST HEVESLERİ YİNE KURSAKLARDA BIRAKMAYA DAVET EDİYORUM"
Türkiye Yüzyılı'yla, ardı ardına yaşanan krizlerle sarsılan küresel yönetim düzeninde ülkeyi en üst sıralara çıkartacak atılıma hazırlandıklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hazır mısınız? Gelin, 14 Mayıs'ta hep birlikte ortaya koyacağımız iradeyle bu tarihi şahlanışı birlikte gerçekleştirmeye var mıyız? Gelin, Türkiye Yüzyılı destanını birlikte yazmaya var mıyız? Gelin, size devredeceğimiz büyük ve güçlü Türkiye'nin kapılarını birlikte aralayalım. Bir asır önce bizi Anadolu topraklarına gömeceklerini sananlar vardı. Milli Mücadele'yle hepsini de hüsrana uğrattık. Bugün de kendi yazdıkları senaryoyu içimizdeki gafilleri kullanarak üzerimizde uygulamak isteyenler olduğunu görüyoruz. Sizleri, üstadın deyimiyle Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koyarak bu vahşi emperyalist hevesleri yine kursaklarda bırakmaya davet ediyorum. Şu gençlik bizimle birlikte olduğunda bu mücadelenin zaferle neticeleneceğinden şüphe duymuyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osman Gazi'nin beyliği ilan ettiğinde, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettiğinde, Kanuni Sultan Süleyman'ın ülkenin yönetimini devraldığında, Abdülhamit Han'ın tahta geçtiğinde, Mustafa Kemal Atatürk'ün Milli Mücadele'yi başlattığında genç olduklarını anımsattı.
Osman Gazi'nin bir milletin geleceğini inşa etme yükünü omuzlarına aldığında Şeyh Edebali'nin kendisine, "Ey oğul, artık bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, hoş görmek sana. Anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Ey oğul sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma, insanı yaşat ki devlet yaşasın. İşin ağır, işin çetin, gücün kula bağlı. Allah yardımcın olsun." dediğini vurgulayan Erdoğan, gençlerin de kendi işleri ve hayatlarının beyleri olduğunu vurguladı.
Salondaki gençler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet, bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız." sözlerini tekrarladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bilecik'in Vezirhan beldesinde düzenlenen "Kökümüz Mazide, Gözümüz Atide" programında gençlerle bir araya geldi.
Programın sunuculuğunu yapan Pelin Çift'in, Türkiye Yüzyılı için en büyük hayalini sorduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben tabii burada şablonu söyleyeyim; Gazi Mustafa Kemal'in ifade ettiği muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak. Bununla tabii biz bir şeyi yakalıyoruz. Öyle bir mekandayız ki Ertuğrul Gazi buradan bize ön açtı ve ardından Osman Gazi, Fatih... Bütün hepsi kademe kademe bu açılan yoldan yürüdüler ve 600 yıl dünyaya ders verdiler. Dediler ki 'Dünyayı şekillendirme bize ait.' Bizim ecdadımız eğer karadan kadırgaları yürüttüyse, bu durup dururken olmadı. Bu bir azmin, bir imanın gereğiydi ve bunlar yapıldı." yanıtını verdi.
Onların ardından giden kendilerinin de Boğaz'ın altından Marmaray'ı, Avrasya Tüneli'ni geçirdiklerini belirten Erdoğan, "Onlarla da kalmadık. Gerek Demirel gerek rahmetli Özal köprüleri yaptılar, birinci-ikinci köprü. Ardından onlar da bizim için bir iz sürümdü. Ne yaptık biz de? Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yaptık." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim kampanyası döneminde CHP'nin çadırına selam vermek için gittiğinden bahsederek, oradakilerle arasında geçen diyaloğu şöyle anlattı:
"Tam da çadırın kurulu olduğu yerden Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü görüyorsun. Bizim Huber'in orada. Ne deseler bana beğenirsiniz? 'Bu köprüyü yaptınız güzel de peki bunun adını niye Yavuz Sultan Selim Köprüsü koydunuz?' Yavuz Sultan Selim, bizim için bir tarih. O bir tarih yazdı ve öyle bir tarih ki onun atının üzerinde yürüdüğü çamur için kaftanına oradan sıçrayacak çamuru kendisi için bir şeref layihası gördü. Böyle baktı. Onların bıraktığı izler bizim için bir şereftir. Dolayısıyla onların anılması gerekir. Bu sizi niye rahatsız ediyor? 'Kusura bakmayın. Biz bu ismi unutturmayacağız. Sizin derdinizin de ne olduğunu biz biliyoruz.' dedim. 'Neden oraya bu ismin verilmesinden rahatsız olduğunuzu da biliyoruz. Rahatsız olsanız da olmasanız da biz Yavuz'u unutturmayacağız.' Bak, dedim 'Biz Osman Gazi'yi de unutturmayacağız.' Hani İstanbul-İzmir arasına Osmangazi Köprüsü'nü yaptık, oraya da onun adını verdik ya, o da bunları rahatsız ediyor. Bunlarla da asla kalmayacağız. Ve dedim, 'Siz Genel Başkanınıza söyleyin de İstanbul-İzmir arası 7,5 saatti. Şimdi bu 7,5 saatlik yolu biz 3 saate indirdik.' 3,5 saat İstanbul'dan çıkıyorsun, yollar muhteşem, varıyorsun."
Bunlarla da kalmayacaklarının altını çizen Erdoğan, "Çok daha ilginç; biz dağları dele dele aynen nasıl Türkiye'nin bir ucundan diğer ucuna bu şekilde gidiyorsak, bunun dışında daha birçok yerler, şurada Bilecik'e gelirken bile dağlar nasıl delinmiş. Nasıl tünellerden geçtik, gördünüz. Bu tüneller olmasaydı nerelerden dolaşacaktık? Dağlardan. Ama biz aşığız, biz dertliyiz. Onun için de bu tünelleri açarak hamdolsun buralara geldik. Hala da devam ediyoruz, hala da devam edeceğiz. Bu konuda bizimle zaten yarışmaları da mümkün değil." diye konuştu.
İSVEÇ'TE KUR'AN-I KERİM'İN YAKILMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra gençlerin sorularını yanıtladı. Osmangazi Üniversitesi Tarih Bölümü 4. sınıf öğrencisi Emrah Otay'ın, İsveç Kralı Demirbaş Karl'ın 5 yıl Osmanlı Devleti'ne sığındığını, Osmanlı Devleti'nin de kendisini en iyi şekilde ağırlayarak misafirperverliğini gösterdiğini anımsatması ve "Siz de yaptığı yardımlardan dolayı İsveç'in Osmanlı'ya gönderdiği teşekkür mektubunu İsveç Başbakanı'na hediye ederek, 'Tarih ibret alınırsa tekerrür etmez' demiştiniz. Ancak Cumhurbaşkanım bunlar sanırım çok ibret almamışlar. İsveç Başbakanı sizin söylediklerinizi pek anlamamış gibi duruyor. Neler söylemek istersiniz?" demesi üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"İşte, orada tabii bir eksik var. İsveç Başbakanı Osmanlıcayı bilmiyor, Türkçeyi hiç bilmiyor. Biz tabii kendisine bunları bu şekilde anlattık. Dedik ki 'Bak, eğer siz illa NATO diyorsanız, NATO'ya girebilmeniz için bu teröristleri bize iade edeceksiniz. Eğer bu teröristleri bize iade etmezseniz, 120 kişilik bir liste verdik, kusura bakmayın.' Tabii bunlar o gün bugün bizimle kendilerine göre 'Yok anayasa değişikliği yaptık, yok şunu yaptık, yok bunu yaptık.' kendilerine göre dalga geçiyorlar. Bunlar Türkiye'yi tanıyamadılar. Zannediyorlar ki 20 yıl, 30 yıl, 40 yıl önceki Türkiye bugünkü Türkiye. Değil. Bak, ben bu akşam buradan bir şey söyleyeyim; biz icabında Finlandiya'yla ilgili farklı bir mesaj verebiliriz. Finlandiya'yla ilgili farklı mesajı verdiğimiz zaman İsveç şok olacak. Ama Finlandiya da aynı yanlışı yapmaması lazım."
Erdoğan, İsveç'te Kur'an-ı Kerim'in yakılmasına ilişkin de şöyle konuştu:
"Ziyarete geldiklerinde de doğrusu ben Başbakanı olumlu bir insan olarak gördüm ama maalesef yani Kitabullah'ı, Kur'an-ı Kerim'imizi affedersin yakacaklar, etrafında da kimler var? Korumalar var, polisler var. Ya benim ecdadım Osmanlı; İncil, Tevrat, böyle bir şeyi yakma eylemine girenleri inim inim inletmiş. Yani şu anda Türkiye olarak, onlar böyle yaptı diye biz karşıtını mı yapalım? Hayır, biz yapmayız. Bizim aldığımız terbiye bu değil. Farklıyız biz. Onlar Kur'an'ımızı yakmak suretiyle İslam'ı mı bitirdiler? Kitabullah'ın koruyucusu Rabb'imizdir. Bunlar sadece cibilliyetlerinin ne kadar bozuk olduğunu gösterdiler. Aynı şeyi Danimarka yaptı. O da aynı, değişen bir şey yok. Ama biz dik duracağız, sağlam duracağız ve Kitabımıza, aynen nasıl ki Peygamber Efendimiz, 'Onun koruyucusu Allah'tır.' buyurdu, biz de şu anda biliyoruz ki koruyucusu Allah'tır. Elimizden geleni her zaman yapacağız."
Gençlere seslenerek, dünyada milyonlarca hafız olduğunu unutmamalarını söyleyen Erdoğan, "Niye? Kur'an-ı Kerim'in işte bunlar koruyucularıdır. Bu, Allah'ın izniyle kıyamete dek bu şekilde de devam edecek. Bunlar cahil, sapık. Zannediyorlar ki 'Biz Kur'an-ı Kerim'i yaktık, iş bitti.' Bitmez. Kur'an-ı Kerim bizim hafızalarımızda kayıtlı. Buralarda kayıtlı. Bizim imanımızı çok daha güçlü hale getirecek." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Osmanlı mimarisine hayran olduğunu belirterek, "Şu anda birçok mimarlarımız modern mimariyle de birçok eserler ortaya koyuyorlar. Fakat biz dönemimizde yaptığımız eserlerde, Osmanlı mimarisini hep kendimize örnek aldık. Eserlerimizi de bu şekilde yaptık." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bilecik'in Vezirhan beldesinde düzenlenen "Kökümüz Mazide, Gözümüz Atide" programında gençlerle bir araya geldi.
Burada gençlerin sorularını yanıtlayan Erdoğan'a, Afyon Kocatepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Birce Akkuş, Time dergisinde yayımlanan "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Osmanlı İmparatorluğu sevgisi dünyayı neden kaygılandırmalı?" başlıklı yazıya işaret ederek, "Aynı yazıda Ayasofya'nın tekrar camiye dönüştürülmesi ve doğal gaz keşifleri tehlike olarak bildirildi. Aynı zamanda örnek aldığınız liderin Yavuz Sultan Selim olduğunu iddia ediyorlar. Sizin favori bir padişahınız var mı?" sorusunu yöneltti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Favori padişah kimdir?" şeklindeki bir soruya cevap aramanın hakikaten çok zor olduğunu ve Selatin-i Osmaniye'nin hepsinin ayrı bir öneme haiz olduğunu vurgulayarak, "Ertuğrul Gazi'nin durumu farklı, Osman Gazi'nin durumu farklı. Geliyoruz Fatih'in durumu farklı, Yavuz'un, Kanuni'nin farklı farklı geliyor. Sultan Abdülhamid Han'a kadar hepsinin ayrı ayrı özellikleri var. Hiç beğenmedikleri Vahdettin'in dahi kendine has özellikleri var. Biz onları hep rahmetle anıyoruz. Onlar bizim hepsi favorilerimizdir. Rabbim mekanlarını cennet eylesin diyor, dualarımızı bu şekilde yapıyoruz ve özellikleriyle de kendilerini anıyoruz." diye konuştu.
Ege Üniversitesi Tarih ve Gazetecilik bölümleri öğrencisi Abdülhamit Aktaş'ın, Osmanlı Devleti'nin mimarisine sanat tarihi açısından bakıldığında yapıların kendine has bir mimarisi bulunduğunu, AK Parti'nin 20 yıllık iktidar sürecinde yaptığı kamu daireleri, okul, hastane ve mescitlerin de şahsına münhasır bir mimarisi olduğunu anlatarak yönelttiği "Bu, sizin bir hassasiyetiniz mi?" şeklindeki sorusuna Erdoğan, şu cevabı verdi:
"Şunu çok açık, net söyleyeyim. Osmanlı mimarisine ben hayranım. Şu anda birçok mimarlarımız modern mimariyle de birçok eserler ortaya koyuyorlar. Fakat biz dönemimizde yaptığımız eserlerde, Osmanlı mimarisini hep kendimize örnek aldık. Eserlerimizi de bu şekilde yaptık. Mesela ilk camilerimizden bir tanesi Mimar Sinan Camii olmuştur, İstanbul'da. Eser olarak o bizim ilk eserimizdi ve gayet güzel de inşa edildi. Ardından Büyük Çamlıca Camii'ni yaptık. Büyük Çamlıca Camii de yine aynı şekilde, açık-kapalı bölümler olmak üzere yaklaşık 60 bin kişi kapasitesi olan bir cami ama gelenlerin hepsinin de hayran kaldığı bir cami. Ankara'da Melike Hatun Camii'ni yaptık. O da yine Osmanlı mimarisiyle yaptığımız bir camiydi ve çok ilgi toplayan bir cami. Aynı şekilde şu anda mesela Levent'te ki Levent bölge olarak maalesef mabetsiz bir yerdi, oraya da şimdi Barbaros Hayrettin Paşa Camii'ni yapıyoruz. O da yaklaşık 30 bini filan cemaat olarak alabilecek bir cami. Barbaros Hayrettin Paşa Camii'nin de özelliği, bulunduğu yerden, sahilde Deniz Müzesi var. Deniz Müzesi'nin oraya kadırgalar indirilmiş. Caminin de orada olması, çevrede şu anda çok çok olumlu ses, yankı uyandırdı."
RAMİ KÜTÜPHANESİ'NE GELEN ÖĞRENCİ SAYISI 50 BİNİ BULDU
Osmanlı mirası olan Rami Kışlası'nı kütüphaneye çevirdiklerini anımsatan Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un buraya büyük önem verdiğini söyledi. Kışlanın iptidai bir durumda olduğunu dile getiren Erdoğan, "Çünkü ben gıda sektörü oraya taşındığında orada çalıştım. Hal-i pürmelali çok kötüydü." ifadelerini kullandı.
Rami Kütüphanesi'ne gelen öğrenci sayısının zirve yaptığına işaret ederek, Bakan Ersoy'a "40 bini aştı mı?" diye soran Erdoğan, aldığı cevap üzerine, öğrenci sayısının 50 bini bulduğunu aktardı.
Erdoğan, kütüphaneye gelen öğrencilere çay, simit, kek ve kahvenin ücretsiz verildiğini, öğrencilerin halden memnun olduklarını dile getirerek, "Bunu söylerken modern mimariye asla karşıyım filan diye bir şey yok. Modern mimari noktasında da eserler bu arada yapıldı, yapılıyor ve yapılacaktır tabii." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sorusunu cevaplamasının ardından, liderlerin tarihte özellikleriyle anıldığını, kendi şahsında Erdoğan'ın özelliğinin de "vefa" olduğunu ifade eden öğrenci Abdülhamit Aktaş, "Bugün tarih temalı bir toplantıdayız. Her tarihçi çırağı gibi evimde benim de kitaplarım ve notlarım var ama bir tane ufak kağıt var ki o benim için çok önemli. Bu 33 yıl önce sizden bana gelmiş olan, daha doğrusu babama bir not. İzninizle bunu size takdim etmek isterim." diyerek, üzerinde not yazılı kağıdı Erdoğan'a iletti.
"BİZDEN DİZİLERLE İLGİLİ ANLAŞMA YAPMA YOLUNA GİDENLER VAR"
Yeni mezun olarak üniversite sınavına hazırlanan Nilay Tekin ise Erdoğan'ın Türkiye'nin dizi ve sinema sektöründe geldiği noktayı birçok kez anlattığına işaret ederek, "Sizin tarihi diziniz ve favori diziniz var mıdır?" sorusunu yöneltti.
Sunucu Pelin Çift'in, "Diriliş Ertuğrul'u izliyordunuz evvelden." sözü üzerine Erdoğan, "Şu anda da yine Ertuğrul'dan sonra malum devam ediyor. Şu anda Barbaros gündemde. Barbaros da bayağı ilgi odağı haline geldi, geliyor. Malum bir de Gönül Dağı var. Yani TRT olsun, ondan sonra diğer kanallarda bu eserler artık bayağı ilgi uyandırmaya başladı. Körfez'de, Latin Amerika'da özellikle bizim bu tarihi diziler çok ilgi uyandırıyor. Zannediyorum uyandırmaya da devam edecek. Çünkü şey istemeye başladılar. Yani bizden dizilerle ilgili anlaşma yapma yoluna gidenler var." şeklinde konuştu.