Son dakika! CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Siyasi cinayetler" iddiasına Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı

Gelen son dakika haberine göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Genel Başkanı Başkanı Kılıçdaroğlu ve ittifak ortağı İyi Partili Koray Aydın'ın "siyasi cinayetler işlenebileceği" iddialarıyla ilgili resen soruşturma başlattı. Kemal Kılıçdaroğlu "Eğer iş belli grupların ellerine silah alıp, belli kişileri öldürme yoluna gitmezse, bir gerilim olmaz. Bütün tahriklere rağmen bir gerilim olmaz. Umarım öyle bir tablo da Türkiye’de yaşanmaz. Siyasi cinayetler kaygım var. Erdoğan ‘Dur bakalım başınıza daha neler gelecek’ diyor. Açıkça tehdit ediyor. Kaygılarım var. Yani Erdoğan iktidardan gitmemek için her yolu deneyecektir" demişti. Haberin detayları...

Giriş Tarihi 13 Ekim 2021, 09:16 Güncelleme 13 Ekim 2021, 13:52
Son dakika! CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Siyasi cinayetler iddiasına Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı

İÇİNDEKİLER

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyasi cinayetler olabileceğine dair iddiaları üzerine resen soruşturma başlattı.

Başsavcılık, bazı siyasi parti yöneticilerinin "siyasi cinayetler işlenebileceği yönünde duyumlar alındığına" dair açıklamalarının basına yansıması üzerine varsa suç ve delillerin tespiti bakımından inceleme ve araştırma yapılmasına karar verdi.

Basın Suçları Soruşturma Bürosunca yürütülecek soruşturmaya ilgili bir başsavcı vekilinin görevlendirildiği öğrenildi.

BAKAN SOYLU: BU FETÖ TAKTİĞİDİR

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, siyasi cinayetler iddiasına, "İçişleri Bakanıyım sordum; böyle bir siyasi cinayet istihbaratı var mı, yok. Bu bir FETÖ taktiğidir." ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 13 Mart 2016 günü de İzmir'de bir grup gazeteciyle sohbet ederken "İktidar yani Adalet ve Kalkınma Partisi iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler dahil, her şeyi yapabilecek pozisyonda şu anda." açıklaması yapmış, 15 Temmuz 2016'da da FETÖ'nün alçak darbe girişimi yaşanmıştı. Kılıçdaroğlu'nun 5.5 yıl sonra benzer sözler söylemesi günlerdir tartışılıyor. FETÖ'nün de son dönemde yaydığı bu iddiaların CHP lideri Kılıçdaroğlu tarafından sahiplenilmesi tepkilere neden olmuş, özellikle AK Parti ve MHP cephesinden çok sert eleştiriler gelmişti.

İşin ilginç yanı ilk FETÖ'nün dillendirdiği suikast iddialarını BAE'de korunan firari Sedat Peker köpürtmüştü. Eski MİT'çi Mehmet Eymür de iddiaları sürdürerek, "bu gidişin sonu siyasi cinayetlerdir" sözlerini sarf etmişti.

En son CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Mersin'de basın mensuplarına yaptığı, "Eğer iş belli grupların ellerine silah alıp, belli kişileri öldürme yoluna gitmezse, bir gerilim olmaz. Bütün tahriklere rağmen bir gerilim olmaz. Umarım öyle bir tablo da Türkiye'de yaşanmaz. Siyasi cinayetler kaygım var. Erdoğan 'Dur bakalım başınıza daha neler gelecek' diyor. Açıkça tehdit ediyor. Kaygılarım var. Yani Erdoğan iktidardan gitmemek için her yolu deneyecektir" sözleriyle Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ı açıkça hedef almıştı.

Kılıçdaroğlu'na destek İYİ Partili Koray Aydın'dan gelmiş, siyasi cinayet endişesinden bahsetmişti. Günlerdir de takvim.com.tr "suikast" iddialarının arkasındaki odaklara dikkat çeken haberler yayınlayarak, Cumhuriyet Başsavcılıklarının harekete geçmesi gerektiği çağrısı yapmıştı. Kılıçdaroğlu'na her kesimden gelen tepkilerin bazıları şöyleydi:

İletişim Başkanı Fahrettin Altun: Ülkemizde korku iklimi oluşturmayı amaçlayan bu tür iddiaları gündeme getirenleri, ellerindeki bilgileri savcılarımızla paylaşmaya davet ediyoruz.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Cumhurbaşkanımızın önderlik ettiği güçlü siyaset sayesinde hükümetlerimiz döneminde Türkiye'de siyasi cinayetlere ve faili meçhullere son verilmiştir. Böylece siyasetin vesayet odaklarınca sistematik şekilde manipüle edildiği devir kapanmıştır.

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş: Bir daha hiçbir çete, şu ya da bu şekilde kendisini devletin yerine koymaya çalışan hiçbir grup, Türkiye'de bu anlamda siyasi çatışmaların, cinayetlerin, faili meçhullerin işlenmesine yol açamayacak. AK Parti bu anlamda milletimizin içerisinde fitne sokacak, Türkiye'de siyasi cinayetlerin önünü açacak hiçbir adıma, hiçbir teşebbüse müsaade etmez ve etmeyecek.

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici: Ciddi bir konuda böylesine dikkatsizce provokatif söylemler yapanın ellerindeki delilleri güvenlik güçlerine sunması gerekir. Bunu Kemal Kılıçdaroğlu yapmazsa savcılar kendisini ifadeye çağırmalı.

MİLLET İTTİFAKI'NDA EŞ ZAMANLI DİLE GETİRİLEN BU İDDİAYI, "BİRİLERİ Mİ SİZE İLETTİ?"

Kılıçdaroğlu'nun "siyasi cinayetler" iddiası bugün de gazete köşelerinin gündemindeydi. Sabah gazetesinden Şebnem Bursalı bugünkü, "CHP'den siyasete suikast" başlıklı yazısında Kılıçdaroğlu'na kimin bu aklı verdiğini sorguladı.

İşte Bursalı'nın yazısı:

"İletişim Fakültesi'nde gazetecilik mesleğine dair öğrendiğimiz ilk yöntem, 5N 1K kuralıdır. Yani, haberi yazarken bu 6 sorunun karşılığı haberin içinde yer almalıdır. Nedir bunlar? Ne?.. Nasıl?.. Neden?.. Nerede?.. Ne zaman?.. Kim?..

Şimdi durduk yerde size "Gazetecilikte haber tekniği nedir?" diye bir bilgi vermek değil elbette amacım. Ama iletişim fakültelerinde, kamuyu bilgilendirmek maksatlı yapılan haberlerin içeriğinde bu soruların gerçek cevaplarının olmasının formüle edildiği 5N 1K kuralı, yaşamın hemen her alanında uygulanabilir.

Pek çok örnek verebilirim, ama biraz sonra bahsedeceğim konuya giriş yapmak maksadıyla, siyaset yapan her kişinin de bu kurala riayet etmesi gerektiğini söylemeliyim. Son günlerde CHP ve İP sözcülerinin dile getirdiği "Siyasi suikast olacak" iddiaları, maalesef siyasetin de gündem maddelerinden biri haline geldi. Konu siyasetin gündeminde olunca malum bizler de konuşup yazıyoruz. Ben buradan bu iddiayı dile getiren siyasetçilere birkaç soru sormak istiyorum:

1- Eşzamanlı olarak Millet İttifakı ortakları tarafından gündeme getirilen bu iddiayı birileri mi size iletti? (Ki; muhakkak öyle olmalı, yoksa kendiliğinden durduk yerde söylenecek bir iddia olamaz, olmamalı.)

2- Size bu iddiayı içeriden bir kaynak mı yoksa dış kaynak mı söyledi?

3- Kaynağınızın güvenilirliğinden emin misiniz? Emin değilseniz neye hizmet etmek adına bunu dillendirdiniz? Yoksa, Türkiye düşmanı bir üst aklın gönüllü sözcüleri misiniz?

4- Kaynağınıza güveniyor ve bu iddianın doğru olduğuna inanıyorsanız, size bu istihbaratı verenlere, "suikasta kimin ya da kimlerin uğrayacağını, zamanını ve bu suikastı kimlerin yapacağını" (yabancı istihbarat örgütleri mi, çete mi, mafya mı?) sordunuz mu?

5- Bu soruları sorup cevabını aldıysanız, sorumlu bir siyasetçi gibi davranarak bu bilgileri hükümetin yetkili isimleriyle ya da siyasilerle paylaşmak istemiyorsanız devletin istihbarat ve güvenlik birimleriyle paylaştınız mı? Paylaşmadıysanız, paylaşmayı düşünüyor musunuz?

Bu soruların cevabını bana ya da kamuoyuna açık şekilde verirseniz, memnuniyetle yer vereceğimi söylemek isterim. Ama bu sorulara bir cevabınız yoksa, bu keyfiliğinizi iyi niyetle yorumlamam mümkün değil.

Siyasi suikastlar, yakın siyasi tarihimizde çokça görüldü, özellikle faili meçhuller olarak adlandırılan 90'lı yıllar bu örneklerle dolu. 12 Eylül öncesini de buna ekleyebiliriz. O günleri hatırlayanlar bilir ya da yaşamayanlara hatırlatalım: O dönemde günde onlarca insanın öldürüldüğü, siyasi istikrarın olmadığı, güçsüz hükümetlerin görev başında bulunduğu ve ekonomi başta olmak üzere pek çok alanda krizlerin yaşandığı bir süreçten söz ediyoruz.

Ama bugüne geldiğimizde hiçbir konuda krizin yaşanmadığı, güçlü bir hükümetin ve siyasi istikrarın olduğu bir dönemde bu tür siyasi suikastın işlenmesinin beklenmesi, doğrudan yabancı istihbarat veya terör örgütlerinin niyetinin deşifre edilmesi şeklinde yorumlanır. Ve bu iddiayı dile getirenler, hele siyasetçiyse, elindeki bu bilgiyi 5N 1K kuralına riayet ederek devletin yetkili birimleriyle paylaşmak zorundadır.
Siyasi suikastlardan korunmanın birinci kuralı, bu duyumların deşifre edilmesidir. Bunu yapmadığınız takdirde..."

YAZININ TAMAMI

Hürriyet gazetesinden Abdulkadir Selvi bugün kaleme aldığı, "Siyasi cinayetler iddiası, soruşturma konusu yapılmalı" başlıklı yazısında sert ifadelerle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklendi. Elinde ne bilgi varsa ilgili kurumlara iletmesini söyleyen Selvi, CHP Liderinin bu oldukça tehlikeli sözlerinin arka planını değerlendirdi.

İşte o yazı:

"Meclise girdiğimde HDP grubu bitmiş, CHP grubu ise toplanmak üzereydi.

Pervin Buldan ile Mithat Sancar çıkıyorlar, Kılıçdaroğlu da gruba doğru geliyordu.

Karşılaştılar, tokalaştılar. Zaten etrafları kalabalıktı, sadece ayaküstü bir selamlaşma yaşandı.

"Dostlar buluştu" dedim. Güldük.

CHP liderini bir süre grupta izledim. Kılıçdaroğlu'nun söylemi değişti. Bir süredir "Ben yapacağım, ben çözeceğim" diyordu. İYİ Partili Cihan Paçacı'nın uyarısından sonra "Dostlar" söylemine tekrar döndü.

"Bize yetki vereceksiniz, dostlarımızla beraber bu ülkede nasıl bir bahar havası estireceğiz" diye konuştu. Neden, "Gerçekten de bahar havası estireceğiz. Kimseye kötülük yapmayacağız" deme gereği duydu anlamadım. Herhalde CHP gelirse kötülük yapacak diye bir kaygı var diye kulağına gelmiş.

Kılıçdaroğlu her şeye değindi ama bir tek siyasi cinayetler konusuna girmedi. Oysa Meclis kürsüsünden siyasi cinayetlerle ilgili kaygısını paylaşmasını beklerdim.

ATEŞLE OYNAMAK

Bunlar çok tehlikeli söylemler. İlk olarak karışık dönemlerin aktörlerinden olan Mehmet Eymür gündeme getirmişti. Kılıçdaroğlu ise siyasi bir nitelik kazandırdı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise tam bir devlet insanı ciddiyetiyle yaklaştı. Eski bir içişleri bakanı olarak, bu tür konuları çok fazla gündemde tutmamak gerektiğini söyledi. Çünkü bu tür konular durumdan vazife çıkarmak isteyen birilerine, terör örgütlerine ya da yabancı istihbarat servislerine mesaj olabilir. Bunlar çok tehlikeli sözler, ateşle oynamak gibi.

Bu ülkede siyasi cinayetler işlenmedi mi? Darbelere giden yollar, siyasi cinayetlerin kanlarının üzerinden döşendi. O nedenle diyorum ki, Kılıçdaroğlu'nun iddiası ciddiye alınıp üzerine gidilmeli. Tez vakitte Kılıçdaroğlu'nun bilgisine başvurulup elinde bir istihbarat olup olmadığı öğrenilmeli.

DÖRT NOKTA

1- Kılıçdaroğlu'nun, eğer bir istihbarata sahipse bunu derhal adli makamlara iletmesi gerekir.

2- Yok eğer siyasi gerginlikten dolayı böyle bir endişe taşıyorsa bunu kamuoyuna izah etmeli.

3- Muhalifler arasında marjinal bir kesimin içinde "Erdoğan seçimleri kaybetmemek için siyasi cinayetleri dahi işletebilir", diye düşünenler olduğunu biliyorum. Kılıçdaroğlu da onlar gibi düşünüyor olabilir.

2018 seçimleri öncesinde "Savaş çıkaracakmış, savaş bahanesiyle seçimleri erteleyecekmiş" diyorlardı. Ama Erdoğan seçimleri ertelemeyi bırak, Bahçeli'nin çağrısı üzerine öne çekti. Erdoğan, ilk kez ülkeyi yönetmiyor ki, 20 yıldır işbaşında. 90'lı yıllara damgasını vuran siyasi cinayetler dönemini Erdoğan kapattı. Erdoğan seçimi kaybederse devretmez diyorlardı, ne oldu? İstanbul, Ankara ve Antalya'da AK Parti seçimi kaybetti ama devretmediler mi, koltuklarında oturmaya hâlâ devam ediyorlar mı?

4- Kılıçdaroğlu, siyasi gerginlik nedeniyle böyle bir kaygı taşıyorsa yapacağı iş, tansiyonu düşürmek için harekete geçmek olmalı. Sağduyu ve uzlaşma çağrısı yapmalı. Ortamı geren değil, yumuşatan bir politika izlemeli.

SAVCILAR KILIÇDAROĞLU'YLA GÖRÜŞMELİ

Bir noktadan sonra hükümete de görev düşüyor. Bu ülkenin geçmişinde çok kanlı infazlar yaşandı. Siyasi suikastlar üzerinden kaos ortamı oluşturuldu. Türkiye, karanlık bir tünele sokuldu. O nedenle Kılıçdaroğlu'nun uyarısını ciddiye alarak, bir Cumhuriyet Başsavcısı CHP liderini ziyaret edip siyasi cinayetlerle ilgili olarak elinde bir istihbarat olup olmadığını ya da neyi işaret ettiğini öğrenmeli.

Kılıçdaroğlu, 13 Mart 2016 tarihinde de benzer bir çıkışı yapmıştı. Bu da ona benzer ortalığı karıştırmaya yönelik bir çaba mı yoksa gerçekten tedbir alınması gereken bir durum mu var, öğrenmiş oluruz.

ECEVİT'LE SİYASİ CİNAYETLERİ KONUŞMUŞTUK

Ecevit'le Gladio üzerine bir söyleşi yapıyordum. Bütçesi ABD tarafından karşılanan, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanının dahi bilgisi dahilinde olmayan Gladio yapılanmasını ilk olarak Ecevit ortaya çıkarmıştı. Gladio'nun kullandığı yöntemlerden biri de siyasi cinayetlerdi.

Siyasi suikastlara en çok maruz kalan liderlerden biri Ecevit'ti. Niksar'da, Nevşehir'de Ecevit'in içinde bulunduğu seçim otobüsü kurşunlanmış, 34 kişinin katledildiği kanlı 1 Mayıs'tan canlı olarak çıkmayı başarmıştı. İzmir Çiğli Havaalanı'nda ise Türkiye'de çok az sayıda bulunan özel bir merminin kullanıldığı tabancayla yapılan suikast girişimi sırasında dostu Mehmet İsvan yaralanmıştı.

Ecevit'e biraz da eleştirel bir mahiyette, "Taksim olaylarından ve İzmir suikastından sonra iki kez başbakan oldunuz. Size yönelik suikastları neden aydınlatamadınız?" diye sormuştum.

Ecevit, "Sormaz olur muyum? Bir yere kadar geldik ama oradan sonra ilerleyemedik. Önümüze bir duvar çıktı" yanıtını vermişti.

MUMCU SUİKASTINDA

O duvar, Uğur Mumcu suikastında da karşımıza çıkmıştı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Güldal Mumcu'ya, "Bir tuğla çekersem duvar yıkılır" demişti.

O DUVAR

O duvar Gladio'nun karanlık duvarıydı.

O duvarı Erdoğan yıktı.

Şimdiki kavga ise o duvarı tekrar inşa etmek isteyenlerle o duvarı yıkanlar arasındaki kavga.

Biz bunu Özal'ın vefatı üzerine yaşamıştık.

Özal tasfiye edildikten sonra, eski Türkiye çok kanlı bir şekilde gelmişti. 90'lı yıllar, siyasi cinayetleri ile 'Duvar'ın yeniden inşa edildiği bir dönem olmuştu.

SİYASİ İTİRAFÇILAR

Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu ne zaman yayına çıksalar, AK Parti'de görev yaptıkları döneme ilişkin bir itirafta bulunuyorlar. Zaten onları yayınlara çıkaranların amaçları da bu. Babacan ya da Davutoğlu'nun eskiyi karalayan itirafları üzerinden Erdoğan ve AK Parti'yi vurmak. Zaten itirafta bulunmuyorlarsa haber değeri taşımıyor. Bu durum kimi yayınlarda Babacan ve Davutoğlu'nun siyasi günah çıkarma seanslarına dönüyor. Yeni mahallelerinde kendilerini kabul ettirmek için eski mahallelerine küfrettiriliyorlar. Onlar da bunu seve seve yapıyorlar.

Ancak bunlar gibi dostların olacağına Erdoğan gibi rakibin olsun.

MİLLET İHANETİ AFFETMEZ

Şimdi neye karşı çıkıyorlarsa AK Parti'deki görevleri sırasında hepsini yapmışlar. Koltuklarda oturdukları dönemlerde hiç sesleri çıkmamış. Ne zaman ki koltuk gitmiş, siyasi itirafçı olma yolunu seçmişler. Yok bakanlar boş kâğıda imza atıyormuş da yok başkanlık sistemine karşıymış da yok Anayasa değişikliğine karşıymış da... Ama hem boş kâğıda ilk başta kendisi imza atmış, hem başkanlık sistemine evet oyu vermiş, hem Anayasa değişikliği teklifine ilk imzayı atanlardan olmuş...

Yani bugün ne diyorsa tam tersini yapmış.

O gün olup bugün olmayan ne? Koltuk.

Erdoğan sayesinde başbakan olanlar, genel başkanlık görevini üstlenenler, başbakan yardımcılığı, dışişleri bakanlığı yaparken Erdoğan'ı en büyük siyasi velinimetleri olarak görüyorlardı. Bugün ise Erdoğan nefreti yüzünden gözleri dönmüş vaziyette. İtiraflarıyla küçüldükçe küçülüyorlar. Bizim millet her şeyi affeder ama bir şeyi affetmez. O da ihanet."

ARTIK HER ŞEY İHTİMAL DAHİLİNDE

Hürriyet gazetesinden Nedim Şener, "Sinsi bir gerilim stratejisi: Siyasi cinayetler" başlıklı yazısında Kılıçdaroğlu'nun yıllardır yalan çıkmasına rağmen sürekli olarak dile getirdiği, "Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok" söylemini vurguladı. Şener, CHP Liderinin şimdiye kadar yalan çıkan iddialarını da hatırlattı.

İşte o yazı:

"CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 13 Mart 2016 günü İzmir'de bir grup gazeteciyle sohbet ederken şunları söylemişti: "İktidar yani Adalet ve Kalkınma Partisi iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler dahil, her şeyi yapabilecek pozisyonda şu anda."

Aradan beş buçuk yıl geçti, 8 Ekim 2021 günü yaptığı bir konuşmada ise, "Gerilimden kaçınmak lazım" diyerek yaptığı açıklama ile gerilimi artırdı. 13 Mart 2016'daki sözlerini neredeyse tekrar ederek, "iktidarın siyasi cinayetler işleyebileceğini" şöyle ifade etti:

"Karşı taraf gerilimi tırmandıracaktır. Çok daha sert bir ortamda siyaset yapmayı nasıl sağlayabiliriz, onun arayışına girecektir ama ben şundan eminim, eğer iş belli grupların ellerine silah alıp, belli kişileri öldürme yoluna gitmezse, bir gerilim olmaz. Bütün tahriklere rağmen bir gerilim olmaz. Umarım öyle bir tablo da Türkiye'de yaşanmaz. Siyasi cinayetler kaygım var. Erdoğan 'Dur bakalım başınıza daha neler gelecek' diyor. Açıkça tehdit ediyor. Kaygılarım var. Yani Erdoğan iktidardan gitmemek için her yolu deneyecektir. İşin Türkçesi bu. Gitmemek için her yolu deneyecektir. Çünkü iktidardan gitmenin kendisi için maliyetinin ne kadar ağır olduğunu görüyor."

'TÜRKİYE'DE CAN VE MAL GÜVENLİĞİ YOK' DEMİŞTİ

Kılıçdaroğlu beş buçuk yıl önce olduğu gibi bugün de AKP'nin iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler işleyebileceğini tekrarlıyor.

Kılıçdaroğlu'nun yıllardır gerek yurtiçinde gerek yurtdışında yaptığı açıklamalarda tekrar ettiği bir cümlesi de "Türkiye'de kimsenin mal ve can güvenliği yok" ifadesidir.

10 Ağustos 2017'de, "Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok" dedi.

17 Kasım 2019 tarihinde, "Benim can ve mal güvenliğim yoksa yabancı sermaye niye gelsin? Türkiye'de can ve mal güvenliği yoktur" dedi.

8 Haziran 2021'de, "Türkiye Cumhuriyeti'nde hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur" dedi.

17 Temmuz 2021 ODTÜ'lü öğrencilerle buluşmasında, "Yabancı yatırımcılar Türkiye'de yatırım yapmıyor. Şimdi hiç kimse önünü göremediği için yatırım da yapılmıyor dikkat ederseniz. Çünkü Türkiye'de can ve mal güvenliği yok" dedi.

YALAN ÇIKAN İDDİALAR

Bunlar, "kaçınmak gerek" dediği, sinsi ve sabırla uygulamaya koyduğu toplumsal gerilimi artırma stratejisinin bir parçası.

Nasıl olsa CHP içinden buna itiraz eden olmayacak, nasıl olsa taban ne söylense yutacak.

Tıpkı "kontrollü darbe" yalanı gibi, tıpkı kontrollü darbe yalanını beslemek için ortaya attığı "FETÖ'nün mahrem imamı Adil Öksüz MİT elemanı" yalanı gibi, tıpkı, "Bylock kullanıcısı 4 bakan, 80 milletvekili var" yalanı gibi, tıpkı "Erdoğan'ın, Deniz Baykal'a kurulan komplo kasetini seyrederken çekilmiş görüntülerini izledim" deyip boş çıkması gibi.

Son "siyasi cinayetler" çıkışı konusunda ise yalnız kalmadı.

GERİLİMDE İTTİFAK

Millet İttifakı'nın büyük küçük ortakları, Kılıçdaroğlu'nu "Siyasi cinayetler bekliyorum" açıklamasında yalnız bırakmadı.

Ellerinde ne tür deliller var bilinmiyor ama İYİ Partili Koray Aydın, "Siyasi suikastlar yapılacağı konusunda bizim de aldığımız duyumlar var, eğer böyle bir planlama varsa başta ülkeyi yönetenler olmak üzere ileride bunun hesabını vermek zorunda kalır, ağır bir bedel öderler, çok acı sonuçlar doğurur" dedi.

Ne kadar bir gerilim stratejisi olursa olsun, ne kadar iddiaların arkası boş çıkarsa çıksın adli makamların Kemal Kılıçdaroğlu ve Koray Aydın'ın açıklamalarının üzerinde titizlikle durması lazım.

ARTIK İHTİMAL DAHİLİNDE

Onların iddia ettikleri gibi siyasi cinayetten endişe ettiklerini düşünmüyorum, sadece bunu siyaseten gerilim amacıyla kullanıyorlar. Ama onların ürettiği gerilim iklimini kullanmak isteyecek yabancı istihbarat örgütleri, terör örgütü PKK, DHKP-C, FETÖ gibi yapıların, toplumsal gerilimi daha artıracak siyasi cinayetlere girişebilecekleri artık ihtimal dahilindedir.

Ve bu ihtimal artık onların sayesinde gündemimizdedir.

Ama onların derdi insan canı değil, siyaset. Çünkü eğer bir insanın canını düşünüyor olsalar, 15 bine yakın resmi ve sivil insanımızı şehit eden PKK terör örgütünün siyasi sözcülüğünü yapan HDP ve Kobani bahanesiyle sokakları karıştıran ve onlarca insanın ölümüne sebep olan Demirtaş'ı savunmazlardı.

Her iki parti de HDP'nin PKK ile arasına mesafe koymasını isterken; kendileri teröristlerle aralarına mesafe koymak bir yana, onların sözcülüğünü yapan HDP ve Demirtaş gibi isimlerle aralarına mesafe koymak akıllarına bile gelmiyor.

Hepsi birkaç oy uğruna, tıpkı "siyasi cinayetler" iddiaları gibi.

Onlar, ellerinde varsa, iddia ettikleri siyasi cinayet hazırlıklarını boşa çıkartacak belge ve bilgileri adli makamlarla paylaşırlar mı bilmiyorum ama savcılıklar mutlaka bilgilerine başvurmalı."

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN