Ecevit, "Sormaz olur muyum? Bir yere kadar geldik ama oradan sonra ilerleyemedik. Önümüze bir duvar çıktı" yanıtını vermişti.
MUMCU SUİKASTINDA
O duvar, Uğur Mumcu suikastında da karşımıza çıkmıştı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Güldal Mumcu'ya, "Bir tuğla çekersem duvar yıkılır" demişti.
O DUVAR
O duvar Gladio'nun karanlık duvarıydı.
O duvarı Erdoğan yıktı.
Şimdiki kavga ise o duvarı tekrar inşa etmek isteyenlerle o duvarı yıkanlar arasındaki kavga.
Biz bunu Özal'ın vefatı üzerine yaşamıştık.
Özal tasfiye edildikten sonra, eski Türkiye çok kanlı bir şekilde gelmişti. 90'lı yıllar, siyasi cinayetleri ile 'Duvar'ın yeniden inşa edildiği bir dönem olmuştu.
SİYASİ İTİRAFÇILAR
Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu ne zaman yayına çıksalar, AK Parti'de görev yaptıkları döneme ilişkin bir itirafta bulunuyorlar. Zaten onları yayınlara çıkaranların amaçları da bu. Babacan ya da Davutoğlu'nun eskiyi karalayan itirafları üzerinden Erdoğan ve AK Parti'yi vurmak. Zaten itirafta bulunmuyorlarsa haber değeri taşımıyor. Bu durum kimi yayınlarda Babacan ve Davutoğlu'nun siyasi günah çıkarma seanslarına dönüyor. Yeni mahallelerinde kendilerini kabul ettirmek için eski mahallelerine küfrettiriliyorlar. Onlar da bunu seve seve yapıyorlar.
Ancak bunlar gibi dostların olacağına Erdoğan gibi rakibin olsun.
MİLLET İHANETİ AFFETMEZ
Şimdi neye karşı çıkıyorlarsa AK Parti'deki görevleri sırasında hepsini yapmışlar. Koltuklarda oturdukları dönemlerde hiç sesleri çıkmamış. Ne zaman ki koltuk gitmiş, siyasi itirafçı olma yolunu seçmişler. Yok bakanlar boş kâğıda imza atıyormuş da yok başkanlık sistemine karşıymış da yok Anayasa değişikliğine karşıymış da... Ama hem boş kâğıda ilk başta kendisi imza atmış, hem başkanlık sistemine evet oyu vermiş, hem Anayasa değişikliği teklifine ilk imzayı atanlardan olmuş...
Yani bugün ne diyorsa tam tersini yapmış.
O gün olup bugün olmayan ne? Koltuk.
Erdoğan sayesinde başbakan olanlar, genel başkanlık görevini üstlenenler, başbakan yardımcılığı, dışişleri bakanlığı yaparken Erdoğan'ı en büyük siyasi velinimetleri olarak görüyorlardı. Bugün ise Erdoğan nefreti yüzünden gözleri dönmüş vaziyette. İtiraflarıyla küçüldükçe küçülüyorlar. Bizim millet her şeyi affeder ama bir şeyi affetmez. O da ihanet."
ARTIK HER ŞEY İHTİMAL DAHİLİNDE
Hürriyet gazetesinden Nedim Şener, "Sinsi bir gerilim stratejisi: Siyasi cinayetler" başlıklı yazısında Kılıçdaroğlu'nun yıllardır yalan çıkmasına rağmen sürekli olarak dile getirdiği, "Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok" söylemini vurguladı. Şener, CHP Liderinin şimdiye kadar yalan çıkan iddialarını da hatırlattı.
İşte o yazı:
"CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 13 Mart 2016 günü İzmir'de bir grup gazeteciyle sohbet ederken şunları söylemişti: "İktidar yani Adalet ve Kalkınma Partisi iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler dahil, her şeyi yapabilecek pozisyonda şu anda."
Aradan beş buçuk yıl geçti, 8 Ekim 2021 günü yaptığı bir konuşmada ise, "Gerilimden kaçınmak lazım" diyerek yaptığı açıklama ile gerilimi artırdı. 13 Mart 2016'daki sözlerini neredeyse tekrar ederek, "iktidarın siyasi cinayetler işleyebileceğini" şöyle ifade etti:
"Karşı taraf gerilimi tırmandıracaktır. Çok daha sert bir ortamda siyaset yapmayı nasıl sağlayabiliriz, onun arayışına girecektir ama ben şundan eminim, eğer iş belli grupların ellerine silah alıp, belli kişileri öldürme yoluna gitmezse, bir gerilim olmaz. Bütün tahriklere rağmen bir gerilim olmaz. Umarım öyle bir tablo da Türkiye'de yaşanmaz. Siyasi cinayetler kaygım var. Erdoğan 'Dur bakalım başınıza daha neler gelecek' diyor. Açıkça tehdit ediyor. Kaygılarım var. Yani Erdoğan iktidardan gitmemek için her yolu deneyecektir. İşin Türkçesi bu. Gitmemek için her yolu deneyecektir. Çünkü iktidardan gitmenin kendisi için maliyetinin ne kadar ağır olduğunu görüyor."
'TÜRKİYE'DE CAN VE MAL GÜVENLİĞİ YOK' DEMİŞTİ
Kılıçdaroğlu beş buçuk yıl önce olduğu gibi bugün de AKP'nin iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler işleyebileceğini tekrarlıyor.
Kılıçdaroğlu'nun yıllardır gerek yurtiçinde gerek yurtdışında yaptığı açıklamalarda tekrar ettiği bir cümlesi de "Türkiye'de kimsenin mal ve can güvenliği yok" ifadesidir.
10 Ağustos 2017'de, "Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok" dedi.
17 Kasım 2019 tarihinde, "Benim can ve mal güvenliğim yoksa yabancı sermaye niye gelsin? Türkiye'de can ve mal güvenliği yoktur" dedi.
8 Haziran 2021'de, "Türkiye Cumhuriyeti'nde hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur" dedi.
17 Temmuz 2021 ODTÜ'lü öğrencilerle buluşmasında, "Yabancı yatırımcılar Türkiye'de yatırım yapmıyor. Şimdi hiç kimse önünü göremediği için yatırım da yapılmıyor dikkat ederseniz. Çünkü Türkiye'de can ve mal güvenliği yok" dedi.
YALAN ÇIKAN İDDİALAR
Bunlar, "kaçınmak gerek" dediği, sinsi ve sabırla uygulamaya koyduğu toplumsal gerilimi artırma stratejisinin bir parçası.
Nasıl olsa CHP içinden buna itiraz eden olmayacak, nasıl olsa taban ne söylense yutacak.
Tıpkı "kontrollü darbe" yalanı gibi, tıpkı kontrollü darbe yalanını beslemek için ortaya attığı "FETÖ'nün mahrem imamı Adil Öksüz MİT elemanı" yalanı gibi, tıpkı, "Bylock kullanıcısı 4 bakan, 80 milletvekili var" yalanı gibi, tıpkı "Erdoğan'ın, Deniz Baykal'a kurulan komplo kasetini seyrederken çekilmiş görüntülerini izledim" deyip boş çıkması gibi.
Son "siyasi cinayetler" çıkışı konusunda ise yalnız kalmadı.
GERİLİMDE İTTİFAK
Millet İttifakı'nın büyük küçük ortakları, Kılıçdaroğlu'nu "Siyasi cinayetler bekliyorum" açıklamasında yalnız bırakmadı.
Ellerinde ne tür deliller var bilinmiyor ama İYİ Partili Koray Aydın, "Siyasi suikastlar yapılacağı konusunda bizim de aldığımız duyumlar var, eğer böyle bir planlama varsa başta ülkeyi yönetenler olmak üzere ileride bunun hesabını vermek zorunda kalır, ağır bir bedel öderler, çok acı sonuçlar doğurur" dedi.
Ne kadar bir gerilim stratejisi olursa olsun, ne kadar iddiaların arkası boş çıkarsa çıksın adli makamların Kemal Kılıçdaroğlu ve Koray Aydın'ın açıklamalarının üzerinde titizlikle durması lazım.
ARTIK İHTİMAL DAHİLİNDE
Onların iddia ettikleri gibi siyasi cinayetten endişe ettiklerini düşünmüyorum, sadece bunu siyaseten gerilim amacıyla kullanıyorlar. Ama onların ürettiği gerilim iklimini kullanmak isteyecek yabancı istihbarat örgütleri, terör örgütü PKK, DHKP-C, FETÖ gibi yapıların, toplumsal gerilimi daha artıracak siyasi cinayetlere girişebilecekleri artık ihtimal dahilindedir.
Ve bu ihtimal artık onların sayesinde gündemimizdedir.
Ama onların derdi insan canı değil, siyaset. Çünkü eğer bir insanın canını düşünüyor olsalar, 15 bine yakın resmi ve sivil insanımızı şehit eden PKK terör örgütünün siyasi sözcülüğünü yapan HDP ve Kobani bahanesiyle sokakları karıştıran ve onlarca insanın ölümüne sebep olan Demirtaş'ı savunmazlardı.
Her iki parti de HDP'nin PKK ile arasına mesafe koymasını isterken; kendileri teröristlerle aralarına mesafe koymak bir yana, onların sözcülüğünü yapan HDP ve Demirtaş gibi isimlerle aralarına mesafe koymak akıllarına bile gelmiyor.
Hepsi birkaç oy uğruna, tıpkı "siyasi cinayetler" iddiaları gibi.
Onlar, ellerinde varsa, iddia ettikleri siyasi cinayet hazırlıklarını boşa çıkartacak belge ve bilgileri adli makamlarla paylaşırlar mı bilmiyorum ama savcılıklar mutlaka bilgilerine başvurmalı."