İçişleri'nden Uluslararası Af Örgütü'ne yanıt!

İçişleri Bakanlığı, "Türkiye hukuk sınırları dahilinde ve yasalar ile uluslararası yükümlülükler doğrultusunda, vatandaşlarını PKK teröründen korumak amacıyla etkin bir şekilde terörle mücadele operasyonlarını yürütmüştür. Türkiye’nin terörle mücadele operasyonları çerçevesinde aldığı tedbirler, vatandaşlarını PKK’dan korumaya yönelik meşru, gerekli ve orantılı tedbirlerdir." açıklamasında bulundu.

Giriş Tarihi 23 Ocak 2017, 00:00 Güncelleme 23 Ocak 2017, 22:37
İçişleri’nden Uluslararası Af Örgütü’ne yanıt!

İÇİNDEKİLER

Bakanlık, Uluslararası Af Örgütü'nün 6 Aralık 2016 tarihli "Yerinden edilenler ve mülksüzleştirilenler: Sur sakinlerinin evlerine dönme hakkı" başlıklı raporuna ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

Söz konusu raporun gerçeği yansıtmadığı belirtilen açıklamada, Türkiye'nin, yaklaşık 40 yıldır masum binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan ve başta yaşam hakkı olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin ihlaline sebebiyet veren PKK terör örgütüyle mücadele ettiği hatırlatıldı.

PKK'nın, AB, ABD ve diğer birçok ülkenin terör örgütleri listesinde bulunan hain bir terör örgütü olduğu vurgulanan açıklamada, yasal ilkeler ile insan hakları belgelerinde yer alan norm ve standartlar çerçevesinde terörle mücadele faaliyetlerini yürüten Türkiye'nin, PKK terör örgütünün propagandası sonucunda mesnetsiz iddiaların hedefi olduğuna dikkat çekildi.

Türkiye demokratik standartların yükseltilmesi yönünde önemli adımlar atarken, 22 Temmuz 2015'te terör örgütü tarafından Ceylanpınar TOKİ Konutlarında kalan 2 polis memurunun evlerinde şehit edildiği anımsatılan açıklamada, Temmuz 2015'ten bu yana, PKK'nın, terör şiddetine başvurmayı tercih ettiği ve terör eylemlerini arttırdığı belirtildi.

PKK'nın özellikle örgütün Suriye kanadını oluşturan PYD/YPG ile Suriye'de elde ettiği tecrübeyi Türkiye'ye aktarmak amacıyla yeni bir taktik belirleyip, terör şiddetini şehir merkezlerine taşıdığı ifade edilen açıklamada, bu amaç doğrultusunda terör örgütünün, şehir merkezlerindeki yapılanmaları ile kırsal yapılanmaları arasındaki irtibatı kuvvetlendirdiği, kırsaldaki militanların ve iş birlikçilerinin sayısını artırdığı, "şehir gerillacılığı" söylemiyle silahlı/bombalı eylem yapabilecek kabiliyete sahip şehir yapılanmaları oluşturduğu ve adına "Devrimci Halk Savaşı Stratejisi" dediği yeni bir strateji ortaya koyduğu vurgulandı.

Açıklamada, PKK terör örgütünün, hukuka ve demokratik anayasal düzenimize aykırı bir şekilde Hakkari, Şırnak, Diyarbakır, Mardin, Ağrı, Muş, Van, Bitlis, Siirt, Adana ve Tunceli'nin çeşitli ilçelerinde 19 farklı yerde "Sözde öz yönetimler" ilan ettiği hatırlatıldı.

Güvenlik güçlerinin hareket kabiliyetinin engellenmesi amacıyla, PKK mensuplarınca Cizre, Silopi, Sur, İdil, Nusaybin ilçeleri başta olmak üzere, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde terör örgütü mensupları tarafından yerleşim yerlerinde hendek ve barikatlar oluşturulduğunu, halkın güvenliğine kast edilerek ve yaşam standartlarının kötüleştirildiği belirtilen açıklamada, örgüt mensuplarının bu hendek ve barikatları tuzaklayarak, güvenlik güçlerinin müdahalesini zorlaştırmaya çalıştığına işaret edildi.

"TÜRKİYE'YE SİLAH VE PATLAYICI AKTARDI"
Terör örgütünün, Suriye'de yaşanan otorite boşluğunu fırsat bilerek Türkiye'ye çok sayıda silah ve patlayıcı aktarımında bulunduğu ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"PYD/YPG ve PKK terör örgütleri arasında kadro ve mühimmat aktarımı yapıldığı, bu amaçla Suriye'den sınırımızı geçen tüneller açıldığı tespit edilmiştir. Tünellerde içerisinde patlayıcıların olduğu çok sayıda mühimmat ele geçirilmiş, tünellere yönelik imha çalışmaları yürütülmüştür. PYD/YPG'nin PKK terör örgütünün Suriye yapılanması olduğu su götürmez bir gerçek olarak durmaktadır. PKK'nın güdümündeki bazı belediyeler hendek, barikat eylemlerinde ve terör örgütünün kanlı saldırılarında aktif görevler üstlenmişlerdir. Seçildikleri ilin, ilçenin hizmetlerini yürütmesi gerekirken belediye imkanlarını, araçlarını terör örgütünün emrine veren belediye başkanları kamu görevinden ziyade örgütün taşeronluğunu yapmışlardır. Halka sunulan belediye hizmetleri büyük ölçüde aksamıştır. PKK terör örgütü, tahkim edilen hendek, barikatlar ile sözde kurtarılmış bölgeler oluşturarak şehirlerde kontrolü ele geçirmeyi hedeflemiştir. Bu stratejinin bir sonraki aşamasında ise Suriye benzeri kanton bölgeler oluşturarak sözde 'demokratik özerklik' ilan etmeyi amaçlamıştır."

Açıklamada, terör örgütünün bu stratejisi ile düzeninin bozulduğu algısı oluşturarak olumsuz görüntülerle uluslararası alanda Türkiye'yi zor duruma düşürmeyi, kamu kurumlarını iş yapamaz hale getirmeyi, sivil vatandaşlara yönelik baskı ve tehdit sonucu halkta can güvenliği konusunda endişe yaratmayı, kurulan hendek ve barikatlarla halkın sağlık, eğitim gibi sosyal ihtiyaçlarını engelleyerek günlük yaşantısını olumsuz etkilemeyi ve halkı devletle karşı karşıya getirmeyi amaçladığına işaret edildi.

Terör örgütü mensuplarının operasyonlar sırasında çocuk ve kadınların aralarına sızarak, güvenlik güçlerine yönelik silahlı eylemlerde bulunduğu, bölge halkı üzerinde baskı kurmaya çalıştığı ve bu kişileri aynı zamanda canlı kalkan olarak kullandığı belirtilen açıklamada, örgütün, manevra kabiliyeti kazanmak için, bölgede yaşayıp örgüte destek vermeyen insanları evlerinden göç etmeye zorladığı, boşalan bu evleri kullanarak rahat hareket sağlayabileceği sığınak ve alanlar oluşturduğu kaydedildi.

"PKK, TÜRKİYE'NİN MÜCADELE ETTİĞİ TEK TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR"
Güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları sonucu köşeye sıkışan terör örgütünün her türlü stratejiyi deneyerek, bölge halkının can ve mal güvenliğini hiçe saydığı bildirilen açıklamada, örgütün, boşaltmaya zorladığı evler arasında tüneller açarak kendine bağlantı hatları kurduğu, bu hatlardan eleman ve mühimmat aktarımında bulunduğu ifade edildi.

Açıklamada, 22 Temmuz 2015 sonrası, PKK terör örgütünün saldırılarında hayatını kaybeden vatandaşların sayısının 335'e ulaştığına dikkat çekilerek, bu saldırılarda 2 bin 106 vatandaşın yaralandığı anımsatıldı. Söz konusu saldırılarda 859 güvenlik görevlisinin şehit olduğu, 4 bin 711 güvenlik görevlisinin ise yaralandığı belirtilen açıklamada, Derik'te yaşayan insanlara en güzel şekilde hizmet etmekten başka gayesi bulunmayan Mardin Derik Kaymakamı'nın hain bir saldırıda şehit edildiği vurgulanarak, şunlar kaydedildi:

"Bağımsız ve hukukun üstünlüğüne bağlı demokratik bir ülke olarak, Türkiye'nin vatandaşlarını terörizme karşı korumak için gerekli önlemleri alma ve anayasal düzen ile uluslararası normlar doğrultusunda topraklarında kamu düzenini tesis etme görevi ve yükümlülüğü vardır. Bu çerçevede Devletimiz, ülkemizin her köşesinde kamu düzenini bozmaya yönelik eylemleri sonuçsuz bırakmakta kararlıdır. Ayrıca, PKK, Türkiye'nin bölgede mücadele ettiği tek terör örgütü değildir. Kolluk kuvvetlerimiz eş zamanlı olarak Türkiye'ye yönelik saldırılarında yüzlerce kişinin hayatına kasteden DEAŞ, FETÖ, DHKP-C terör örgütlerine karşı da mücadele etmektedir. Türkiye ayrım yapmaksızın bütün terör örgütleriyle kararlılıkla mücadele etmeye devam edecektir. Tehdidin şiddetine rağmen, bazı Avrupa ülkeleri de terör tehdidiyle OHAL ilan ederken, Türkiye, o dönemde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini sınırlandırma yoluna gitmemiş ve 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen terörist darbe girişiminden önce, PKK terörüne karşı mücadelesini Sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini sınırlandırmadan yürütmüştür."

Açıklamada, "Türkiye hukuk sınırları dahilinde ve yasalar ile uluslararası yükümlülükler doğrultusunda, vatandaşlarını PKK teröründen korumak amacıyla etkin bir şekilde terörle mücadele operasyonlarını yürütmüştür. Türkiye'nin terörle mücadele operasyonları çerçevesinde aldığı tedbirler, vatandaşlarını PKK'dan korumaya yönelik meşru, gerekli ve orantılı tedbirlerdir." ifadesine yer verildi.

"247 KAMU BİNASINA SALDIRI"
PKK'nın şehir yapılanması olan YDG-H isimli terör örgütünün, kırsal kadrolarıyla takviyeli bir şekilde, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde, başta yaşam olmak üzere, özgürlük ve güvenlik, konut dokunulmazlığı ve mülkiyet hakkı gibi temel hakları hedef alan terör saldırıları gerçekleştirdiği hatırlatılan açıklamada, PKK terörünün, bu bölgelerde yaşayan insanların sağlık hizmetlerine erişimini ve temel eğitim hakkından faydalanmasını engellemeye çalıştığına dikkat çekildi.

Açıklamada, okullar, hastaneler, ambulanslar, barajlar gibi altyapılar dahil olmak üzere kamu binalarının ve özel ticari işletmelerin hedef alındığı ifade edilen açıklamanda, şu bilgilere yer verildi:

"22 Temmuz 2015 tarihinden itibaren, PKK, 247 kamu binasına, 6 baraja, 231 özel ticari işletmeye, 19 ambulansa ve bin 643 araca saldırı düzenlemiştir. PKK, ağır silahlar kullanmıştır. Sadece Temmuz 2015'ten bu yana, iki bin 166 silah (bin 117'si uzun namlulu ve ağır 45 Bixi, 44 Kanas, 997 Kalaşnikof, 22 M16, 2 Lançer, 2 G3, 3 Zağros, 1 Doçka, 1 M1), 3 havan, 115 roketatar, bin 445 roketatar mermisi, 3 bin 46 EYP (El Yapımı Patlayıcı), bin 341 el bombası, 342 bin 16 mühimmat, 33 bin 546 kilogram patlayıcı yapımında kullanılan malzeme ele geçirilmiştir. Sokağa çıkma yasağı uygulanan bir il ve 11 ilçe merkezinde (Silvan, Varto, Derik, Dargeçit, Bağlar, Sur, Cizre, Silopi, İdil, Yüksekova, Nusaybin, Şırnak Merkez), teröristler ve onların destekçileri (belediyeler) tarafından açılan 3 bin 630 çukur, barikat kaldırılmış ve tuzaklanan 6 bin 187 bomba düzeneği imha edilmiştir."

Açıklamada, devletin temel amaç ve görevlerinin belirtildiği Anayasa'nın 5. maddesine atıfta bulunularak, "Devlet pozitif yükümlülüklerinin bir gereği olarak bölgede huzur ve kamu düzeninin sürdürülmesi ve şiddetten etkilenen kişilerin korunması için çeşitli adımlar atmış ve atmaktadır." ifadesi kullanıldı.

"SOKAĞA ÇIKMA YASAĞININ YASAL DAYANAĞI VAR"
Bölge halkının, yürütülen operasyonlar sırasında yaşanabilecek çatışmalardan zarar görme ihtimali bulunduğu için tahliye edilmesinin öncelikli tedbir olarak uygulandığı belirtilen açıklamada, şu bilgilere yer verildi:

"İlerleyen süreçte, terörist unsurların yerleştiği mahallerde tahliyeleri önlemesi neticesinde, kamu düzeninin sağlanması, halkın can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla PKK terör örgütü mensuplarınca sözde kurtarılmış bölgeler oluşturarak sözde 'demokratik özerklik' ilan etme hedefiyle tahkim edilen hendek ve barikatların kaldırılması, hendek, barikat ve bölge halkının evlerine tuzaklanmış EYP'li düzeneklerin imha edilmesi ve bölgede kamu düzenini bozmaya çabalayan örgüt mensuplarının yakalanması veya etkisiz hale getirilmesi amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. İl İdaresi Kanunu, ilde valiye, ilçede ise kaymakama huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin ve kamu esenliğinin sağlanması amacıyla, sokağa çıkma yasağı dahil, somut olayın koşullarına göre gerekli her türlü tedbiri alma ve uygulama yetkisi vermektedir. Ayrıca, kanun, hangi hallerde bu yetkinin kullanılacağını da belirleyerek takdir yetkisinin sınırlarını çizmiştir."

Açıklamada, sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı bölgelerdeki başta yaşam hakkı olmak üzere, özgürlük ve güvenlik, konut dokunulmazlığı ve mülkiyet hakkı gibi temel hakları hedef alan terör saldırılarının yoğunluğu dikkate alındığında, valinin veya kaymakamın bu yetkisini kullanması için gerekli tüm fiili şartların oluştuğu vurgulandı.

Sokağa çıkma yasağı tedbirinin, iç hukukta gerekli yasal dayanaklara sahip olduğu, erişilebilirlik ve öngörülebilirlik gibi hukuki gereklilikleri karşıladığı belirtilen açıklamada, "Yerel mahkeme ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından aksini belirten herhangi bir karar bulunmamaktadır. Sokağa çıkma yasaklarının kaldırılması konusundaki ihtiyati tedbir talep eden başvurular, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkememiz tarafından kabul edilmemiştir." ifadesi kullanıldı.

"SİVİLLERİN ZARAR GÖRMEMESİ İÇİN ÖNLEM"
Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi olan, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasiyi benimsemiş, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarını rehber edinen, Avrupa Birliği ile müzakere sürecinde olan ve temel hak ve özgürlükleri en üst düzeyde koruma altına almış bir hukuk sistemine sahip olduğu belirtilen açıklamada, bu bağlamda, Anayasa'nın 90. maddesine göre, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmalar, ulusal kanunların üstünde görüldüğü hatırlatıldı.

Terörle mücadele kapsamında yürütülen tüm operasyonlarda, güvenlik görevlilerinin, zor kullanma ve silah kullanma yetkilerini hukuka uygun olarak "kanunilik", "zorunluluk", "meşru amaç" ve "ölçülülük (denge)" kriterlerine azami özenle gerçekleştirdiği vurgulanan açıklamada, bu yetkilerin kullanılmasında yasal sınırların aşılması ile ölçülülük ve gereklilik koşullarına uygun hareket edilmemesi durumunda, ilgililer hakkında adli ve idari soruşturmaların açıldığı ve hassasiyetle yürütüldüğü kaydedildi.

Açıklamada, güvenlik güçlerince yapılan operasyonel faaliyetler sırasında sivillerin zarar görmemesi için gerekli her türlü tedbirin alındığı, bu hususa özel önem verildiği belirtildi.

"SİVİLLER HİÇBİR ZAMAN KANUNSUZ BİR UYGULAMAYA MARUZ KALMADI"
Vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamak için ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının, sürekli gözden geçirildiği ve şartlara göre gerektiğinde kaldırıldığı belirtilen açıklamada, terörle mücadele operasyonlarında ilerlemeler kaydedildiğinde, bu tedbirin uygulanmasının önemli ölçüde azaltıldığı ifade edildi.

Sivillerin hiçbir zaman kanunsuz bir uygulamaya maruz kalmadığı, sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı yerlerde her türlü ihtiyaçlarının karşılandığı kaydedilen açıklamada, terörist faaliyetler sonucu ciddi hasarların oluştuğu konut ve işyerlerinde hasar tespiti yapılması amacıyla, ilgili valiliklerin talebi üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca ekipler görevlendirildiği, bu ekiplerin çalışmalar yaptığı anlatıldı.

Terör eylemleri veya terörle mücadele operasyonları nedeniyle zarar gören kişilere, devlet tarafından tazminat ödendiği belirtilen açıklamada, 2004'ten bugüne kadar zarar tespit komisyonlarına toplam 405 bin 453 başvuru yapıldığı, bunlardan 211 bin 31'ine toplam 3 milyon 731 bin 916 lira 332 kuruş ödendiği ifade edildi.

Açıklamada, Diyarbakır Valiliğince, Sur ilçesindeki terör olaylarında zarar gören 603 esnafa 2 milyon 917 bin 497 lira, bin 730 vatandaşa ise 2 milyon 873 bin 489 lira nakdi ödeme yapıldığı belirtildi.

Bölgedeki çatışmalar sırasında, halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak ve sağlık hizmetlerini kesintisiz olarak sağlamak için gerekli önlemlerin alındığı vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"155 Polis İmdat, ambulans çağırmak veya yiyecek istemek için faal olarak kullanılmıştır. Bombalı tuzaklar, hendek ve barikatlara rağmen 112 Acil Yardım Çağrı Merkezi faaliyetlerini kesintisiz sürdürmüştür. Binalarda saklanan PKK'lı teröristlerin ateş etmeleri ve bombalı saldırılarda bulunmalarına rağmen günlük ihtiyaçların dağıtımı ile elektrik ve su hizmetleri kesintisiz bir şekilde sağlanmıştır. Sokağa çıkma yasağı süresince ihtiyaçların karşılanması amacıyla açılan eczane, süpermarket ve fırınlardan ihtiyacını karşılayan sivil halk sokağa çıkma yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle herhangi bir cezai yaptırıma maruz kalmamıştır. Sivil halkın sağlık, eğitim gibi en temel kamu hizmetlerini dahi almasını engellemeye yönelik olarak ambulanslara, hastanelere, okullara saldıran PKK terör örgütü, tüm bu terör eylemlerinin sorumluluğundan kaçabilmek için yoğun bir propaganda faaliyeti yürütmektedir."

"TELAFİ EĞİTİMİ İÇİN DÜZENLEME"
Terör örgütünün açmış olduğu hendeklerin can güvenliği riski oluşturması nedeniyle, bölgede yaşayan halkın dışarıya çıkamadığı veya bulundukları yerlerden bir süreliğine ayrılmak durumunda kaldığı belirtilen açıklamada, ailelerin gündelik hayatlarının durma noktasına gelmesi nedeniyle psikolojik olumsuzlukların yaşandığına dikkat çekildi.

Bireylerin, terörün yol açtığı endişenin beraberinde hendeklerin, tuzaklanmış patlayıcıların oluşturduğu risk nedeniyle işlerine gidemediği, ekonomik açıdan kayıplar yaşadığı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Sokağa çıkma yasağı uygulanan yerleşim birimlerinde, halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması ve özellikle sağlık hizmetlerinden yararlanılması için her türlü tedbir alınmıştır. Çatışma bölgelerine daha hızlı müdahale edilebilmesini teminen, Sur başta olmak üzere sokağa çıkma yasağı uygulanan ilçelerimize zırhlı ambulans araçları tahsis edilmiştir. Bu araçlar sayesinde çatışma bölgesindeki yaralılar zamanında alınarak yerinde tedavi edilmiş veya hastaneye nakilleri gerçekleştirilmiştir. Basın yayın organlarına da yansıdığı üzere terör örgütünce bölgedeki pek çok eğitim kurumu hedef alınmıştır. Bu nedenle, terör eylemlerinden zarar gören eğitim kurumlarının tamirat ve tadilatına başlanmış olup, sokağa çıkma yasağı sebebiyle eğitimin aksadığı yerlerde telafi eğitimlerinin gerçekleştirilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmıştır."

Açıklamada, telafi eğitimleri kapsamındaki öğrencilerin sağlık taramasından geçirildiği, bu öğrencilere nakdi yardımın yanı sıra, giyim ve öz bakım malzemeleri verildiği, kaynak kitap ve kırtasiye temin edildiği, her türlü barınma ihtiyaçlarının karşılandığı aktarıldı.

"SURİÇİ'NDE BİN 129 BİNA TAMAMEN YIKILDI"
Terörden zarar gören vatandaşların mağduriyetlerini gidermek amacıyla, göç etmek zorunda kalan ailelere kira yardımı yapılması da dahil olmak üzere, sosyal ve ekonomik alanda destekleyici tedbirler alındığı belirtilen açıklamada, göç eden ailelerin gittikleri yerlerde de izlenerek, aldıkları sosyal ve ekonomik yardımların devamlılığını sağlayacak adımların atıldığı anlatıldı.

Bölücü terör örgütünce yapılan eylemler nedeniyle bölgede pek çok yapının hasar gördüğü, kültürel miras niteliğindeki birçok tarihi yapının tahrip olduğu, hatta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı ifade edilen açıklamada, bu durumun tarihi doku üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra can ve mal kaybına yol açma riskini artırdığına dikkat çekildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Yaşanan terör olayları sonucu Suriçi bölgesinde bin 129 adet bina tamamen yıkılmış, bin 269 adet bina az hasar almıştır. Bununla birlikte 626 adet tescilli veya korunmaya değer yapı da hasar görmüştür. Bu rakamlar Suriçi'nde hasarın ve riskin boyutunun ne kadar yüksek olduğunu göstermektedir. Diyarbakır Sur ilçesinde, 2016 yılında, 31 adet taşınmaz malikleri ile anlaşma tutanağı imzalanarak, 21 adet taşınmaz satın alma yolu ile, 398 adet taşınmaz (gecekondu dönüşüm projesi) acele kamulaştırma yolu ile kamulaştırılarak tescil edilmiştir. 68 adet taşınmaz hakkında hukuk mahkemeleri tarafından kamulaştırma kararı verilmiş olup, bu kararlar taşınmaz üzerine şerh edilmiş, ancak tescil işlemi yapılmamıştır. 2015 yılında toplam 12 adet taşınmazda kamulaştırma işlemi yapılmıştır. Sur'un yüzde 98'inin istimlak edildiği yönünde raporda yer alan bilgi tamamen asılsızdır."

Açıklamada, vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi ve düzenli bir yaşama geçebilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığının açtığı ofisler aracılığıyla görüşmeler yapıldığı bildirildi.

"AĞIR İTHAMLAR KABUL EDİLEMEZ"
Suriçi bölgesinde yaşayan vatandaşların bir kısmının tapu sahibi olmasına rağmen, bir kısmının hak sahipliğini kanıtlayıcı belgesinin bulunmadığına dikkat çekilen açıklamada, bu duruma rağmen her iki grubun da malik olarak değerlendirildiği belirtildi.

"Devletin, kişilerin yerinden edilmesi politikası bulunduğu" yönündeki ağır ithamların kabul edilemez olduğu vurgulanan açıklamada, vatandaşlara Sur ilçesine geri dönüşleri için olanaklar sunulduğu ifade edildi.

Çatışma sürecinde zarar gören altyapının onarılması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca ihale yapıldığı, üstyapı ve yol çalışmalarının devam ettiği aktarılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Özel mülkiyete gayrimeşru şekilde güvenlik güçlerince el konulduğu iddiaları örgüte müzahir kesimlerce maksatlı olarak yapılmış iddialardan ibaret olmakla birlikte teröristlerce üs olarak kullanılan, tuzaklama yapılarak boşaltılan ikametlere tuzaklamaların temizlenmesi esnasında sadece girilerek müdahale edilmiştir. Operasyonlar esnasında hiçbir mülkiyet bilerek ve gereksiz yere yıkılmamış, terörist unsurlarca kullanılan, tuzaklama yapılan veya tünellerle başka evlere bağlanan ikametler teröristlerin ve tuzaklamaların temizlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Hiçbir sivil vatandaşın şahsi eşyası gasp edilmemiştir."

PSİKOSOSYAL DESTEK EKİPLERİ OLUŞTURULDU
Diyarbakır Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından "Psikososyal Destek Ekipleri" oluşturulduğu ve ekiplerin, ailelerle bizzat ikametgahlarında mesleki görüşmeler yaptıkları, görüşme sürecinde, ailelerin ekonomik olarak desteklenmesi gerektiğinin tesbiti halinde gerekli iş ve işlemlerin başlatıldığı ifade edildi.

Vatandaşların hesaplarına ekonomik destek miktarlarının yatırıldığı ve bu süreçte çocuklara ilişkin hizmetlerin öncelikle karşılandığına yer verilen açıklamada, ekiplerin 2016 yılı içinde 3 bin 58 hane ziyareti yaptıkları, 2 bin 575 haneye ikinci kez, 357 haneye ise üçüncü kez ziyarette bulundukları bildirildi.

Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünce verilen sosyal ekonomik destek hizmetinden 15 mahallede 173 aile, 6 mahallede 79 aile, evde bakım hizmetinden ise 15 mahallede 617 kişi, 6 mahalleden 265 kişi faydalandı.

Açıklamada, terör olaylarının yaşandığı Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerindeki bazı illerde, herhangi bir mağduriyete neden olmayacak şekilde temel ihtiyaçların karşılanabilmesi için ilgili Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına (SYDV) sosyal yardım faaliyetleri için her ay gönderilen periyodik kaynaklara ilave olarak, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan, terörden etkilenen vatandaşların temel ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılmak üzere 2015 yılında 8 milyon 519 bin 429 lira, 12 Aralık itibarıyla 2016 yılında 162 milyon 857 bin 580 lira olmak üzere toplam 171 milyon 377 bin 9 lira tutarında kaynak aktarıldığı belirtildi.

HER AİLEYE AYLIK BİN LİRA NAKDİ YARDIM YAPILDI
Açıklamada, kaynağın 40 milyon 181 bin 633 liralık kısmının Diyarbakır il merkezi ve ilçe SYDV'ye aktarılan tutar olduğu belirtilirken, 2016 Ocak ayından itibaren her aileye aylık bin lira nakdi yardım yapıldığı bildirildi.

Sur ilçesinde terör olaylarından etkilenen ailelere yönelik tahsis edilen 6 bin 24 kişilik toplum yararına çalışma kapsamında toplam 5 bin 122 vatandaşın işbaşı yaptığına yer verilen açıklamada, 585 kişilik Sur esnafının girişimcilik eğitiminden faydalandığı, ilçede 370 kişilik işbaşı eğitim programı uygulandığı ve kısa çalışma ödeneği için 96 işyerinin başvurusunun kabul edildiği ifade edildi.

DİYARBAKIR'DA 38 MİLYON LİRA KİRA YARDIMI
Diyarbakır'da 6 Aralık 2016'ya kadar 38 milyon lira kira yardımı yapıldı ve Sur ilçesinde evi dışında kalacak yeri olmayan 942 vatandaş valilik tarafından çeşitli otellerde misafir edilerek, barınma ve yemek ihtiyaçları karşılandı.

Diyarbakır'da bazı evlerin eşyalar alınamadan yıkıldığı, bazılarından vatandaşların eşyaları ile ayrıldığı belirtilirken, zarar gören eşyalar hakkında tutanaklara göre belirlenen makul olması gereken standart bir rakamın ortaya konduğuna işaret edilen açıklamada, şu bilgilere yer verildi:

"Evi tamamen yıkılmış vatandaşın evinin enkaz bedelinin yüzde on ikisi kadar eşya yardımı yapılmaktadır. Evler ne kadar küçük olursa olsun asgari tutar olarak 5 bin TL ödenmekte, bunun üstündeki kısım için yüzde on iki önerilmektedir. Vatandaşların büyük bölümünün (%68) kabul ettiği bu yöntemle yaklaşık 8.5 milyon TL (6 Aralık 2016 tarihi itibarı ile) ödeme yapılmıştır. Kabul etmeyen vatandaşlarımızla görüşmeler devam etmekte, hiçbir vatandaşımızın mağdur olmaması sağlanmaya çalışılmaktadır."

Sur Kaymakamlığı tarafından sokağa çıkma yasağı uygulanan mahallelerdeki vatandaşlara koli ile gıda ve ekmek dağıtımı yapıldığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kızılay Genel Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından koli ile gıda, battaniye, giyim yardımı ile nakdi yardım yapılmıştır. Sur İlçe Kaymakamlığınca 2 bin 100 koli gıda ve 11.000 adet ekmek dağıtılmıştır. SYDV, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kızılay Genel Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 17 bin 750 koli gıda, 9 bin 750 adet battaniye, bir tır giyim yardımı ile 1 milyon 50 bin TL nakdi yardım yapılmıştır."

Kadınlara yönelik oluşturulan iki Aile Destek Merkezi Projesi kapsamında, 2015 yılı için 443 bin 113 lira, 2016 yılı için 265 bin 405 lira, 2015 yılında sosyal hizmet içerikli Yaşlılara Evde Bakım Projesi kapsamında ise 125 bin 535 lira kaynak olmak üzere, 834 bin 053 lira kaynak Sur SYDV'ye aktarılırken, kadınlara yönelik oluşturulan dört Aile Destek Merkezi Projesi kapsamında 2015 yılı için 303 bin 335 lira, 2016 yılı için 239 bin 527 lira olmak üzere, 542 bin 862 lira kaynak Diyarbakır SYDV'ye iletildi.

Bu süreç içerisinde SYDV'ler aracılığıyla yapılan diğer yardımlarda aksama olmadığı belirtilen açıklamada, "2015-2016 döneminde, 2022 Sayılı Kanun kapsamındaki aylıklar ve evde bakım yardımları, Diyarbakır il merkezinde 71 bin 590 hak sahibine olmak üzere 630 milyon 589 bin 848 TL tutarına ulaşmış olup Sur ilçesinde 5 bin 292 hak sahibine 30 milyon 527 bin 65 TL ödeme yapılmıştır. 2015-2016 döneminde Diyarbakır il merkezinde 112 bin 543 hak sahibine 129 milyon 282 bin 890 TL, Sur ilçesinde bin 343 hak sahibine 218 bin 200 TL düzenli yardım yapılmıştır." değerlendirmesi yapıldı.

Açıklamada, 4 bin 627 vatandaşın tek tek aranarak sağlık hizmeti alabilecekleri en yakın aile sağlığı merkezi ve hastane konusunda bilgilendirildiği ve aile hekimleri tarafından 6 bin 541 bebek aşısı, 847 gebe izlemi, 2 bin 332 bebek izlemi, 2 bin 685 çocuk izlemi yapıldığı, otellerde misafir edilen vatandaşlara da genel sağlık taraması ve ağız-diş sağlığı taraması yapıldığı bildirildi.

Ekonomik alanda bölgenin ve bölge esnafının terör nedeniyle uğradığı zararın karşılanmasına önem verildiği vurgulanarak, prim borçları ile kredi ödemelerinin ertelenmesi ve çiftçilere karşı kredi desteği sağlanması hususlarında adım atılmakta olduğu belirtildi.

EĞİTİM
Terör örgütü PKK'nın 2015 yılı Haziran, Temmuz aylarından itibaren saldırılarını artırması nedeniyle barış ortamının zarar gördüğü ifade edilen açıklamada, örgütün saldırılarını eğitim kurumlarına yoğunlaştırdığı bunun sonucunda ilçede 3 ilkokul, 1 anaokulu ve 1 ortaokulun tamamen kullanılamaz hale geldiği, 1 ilkokul, 2 ortaokul, 1 imam-hatip ortaokulu, 1 anadolu imam hatip lisesinin de kısmen tahrip olduğunu ancak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onarılarak yeniden hizmet vermeye başladığı vurgulandı.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde terör olayları nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kalan bin 286 anadolu imam hatip lisesi ve imam hatip ortaokulu öğrencilerine telafi eğitimi verildiği belirtilen açıklamada, terör örgütü PKK'nın bölge halkına yönelik baskıları nedeniyle vatandaşların çocuklarını okullara göndermekte zorluk çektiği kaydedildi.

Bu doğrultuda MEB tarafından eğitimi destekleyici çalışmalar yaptığı işaret edilen açıklamada, süreç içerisinde yaygın eğitim kurumlarının vatandaşlara hizmet vermeye devam ettiği bildirildi.

Açıklamada, MEB Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin ilgili maddeleri ile MEB Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinin "Telafi Eğitimi" başlıklı 61. maddeleri hükümlerince yapılamayan derslerin telafi eğitimi ile tamamlanma imkanının bulunduğu ifade edildi.

Sur ilçesinde bulunan iki okuldan Alparslan Anadolu Lisesi olaylar başlamadan tedbir amacıyla Yenişehir ilçesinde bulunan Katip Çelebi Ortaokulu bünyesine taşındığı için eğitim-öğretime devam ettiği belirtilen açıklamada, Vali Aydın Arslan Fen Lisesinin de olaylara uzak bir bölgede olması nedeniyle eğitim-öğretim faaliyetlerine ara vermeden sürdüğü aktarıldı.

Bazı yerleşim bölgelerinde eğitime geçici sürelerle ara verilmesinden dolayı öğrencilerin okula devam edemedikleri hatırlatılan açıklamada, bu doğrultuda ilgili yönetmelikler çerçevesinde telafi eğitimi yapıldığı belirtildi.

ÖĞRENCİLERE PSİKOLOJİK DESTEK HİZMETİ
Öğrencilerden Psikolojik Travma yaşayan çocuklara yönelik olarak ilçede 37 branş öğretmeni ve ayrıca 30 PDR öğretmeni birlikte çalışarak, terör mağduru öğrencilere psikolojik destek hizmeti verilmiştir.

Psikolojik travma yaşayan öğrencilere yönelik 37 branş, 30 PDR öğretmeni birlikte çalışarak psikolojik destek hizmeti verildiği belirtilen açıklamada, eğitime ilçe dışında devam etmek zorunda kalan öğrencilere ulaşım yardımı verildiği ve ilçe dışında ikamet etmek zorunda kalan çocukların eğitime erişiminin sağlandığı, okula devam oranlarının artırılması için İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde Devamsız Öğrenciler Komisyonu ve Okullar bünyesinde Okul İkna Ekipleri oluşturularak, sorun yaşayan öğrencilere ulaşıldığı bildirildi.

İkna ve destek çalışmaları sonucunda 2015-2016 öğretim yılında ilçede sürekli devamsız durumda olan 401 ilköğretim öğrencisinin okula devamı sağlanırken, 12 bin 952 öğrenciden 3 bin 501'i sokağa çıkma yasaklarının başlaması nedeniyle Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından farklı okullara nakledildi. Geriye kalan 9 bin 451 öğrenci ise yasak başladıktan sonra ilçe dışındaki okullara devam ettirilmesiyle, ilçede okullaşma oranında bir düşüş yaşanmadı.

Ulaşım yardımından yararlanan öğrencilere ayrıca sosyal yardım çalışmaları kapsamında kırtasiye ve giyim yardımı da yapılarak mağdur olmalarının önüne geçildiği belirtilen açıklamada, diğer illere geçici olarak giden öğrencilerin MEB E-okul sistemi üzerinden "Misafir öğrenci" sayılarak eğitime erişimleri sağlandı.

Sur ilçesi başta olmak üzere, terörle mücadele operasyonları nedeniyle eğitimlerine ara verilen öğrencilerin eğitimlerini tamamlayabilmeleri için telafi programı uygulaması yapabilmesi amacıyla MEB tarafından, Diyarbakır Yenişehir İMKB 75. Yıl Yatılı Bölge Ortaokulu'na 2016 yılında 18 bin lira, Mardin Ömerli Yatılı Bölge Ortaokulu'na 85 bin 750 lira, Mardin Yeşilli Yatılı Bölge Ortaokulu'na 132 bin 680 lira, Batman Beşiri Atatürk Yatılı Bölge Ortaokulu'na 140 bin 630 lira, Şırnak Merkez Vali Aydın Aslan Yatılı Bölge Ortaokulu'na 230 bin 000 lira, Şırnak Uludere Şenoba Org. Edip Başer Yatılı Bölge Ortaokulu'na 72 bin 912 lira, Hakkari Merkez Akçalı Yatılı Bölge Ortaokulu'na 53 bin lira ödenek gönderildi.

Telafi programındaki öğrencilere psikososyal destek sağlamak amacıyla, telafi eğitimi yapılan 2 okul ve 5 pansiyonda 27 rehberlik öğretmeni görevlendirmesi yapıldığı kaydedilen açıklamada, bu doğrultuda Diyarbakır'da 100 rehberlik öğretmenine "Psikoeğitim Eğitici Eğitimi Kursu" adıyla hizmet içi eğitim verildiği ve eğitim alan öğretmenlerin tüm öğrenci, öğretmen ve velilere ulaşmalarının sağlandığı bildirildi.

Açıklamada, psikoeğitim çalışmaları esnasında aşırı düzeyde travmatik tepkiler gösteren ve desteğe ihtiyacı olduğu düşünülen öğrencilerle çalışılmak üzere Mersin Öğretmenevi'nde bir üst müdahale programı olan "Grupla Psikolojik Danışma (Toparlanma Tekniklerinin Öğretilmesi) Kursu" düzenlendiği, bu kapsamda Diyarbakır'dan 12 rehberlik öğretmeninin kursa alındığı vurgulandı.

Bölgedeki öğrenci ve eğitmenlerin motivasyonlarının arttırılması amacıyla 10. Uluslararası Robot Yarışması'nın bölgede yapılması sağlandığı belirtilen açıklamada, "Mesleki Eğitim Kardeş Okul Projesi çerçevesinde Diyarbakır-Sur, Mardin-Nusaybin, Şırnak-Cizre Mesleki ve Teknik Eğitim Okulları ile Ankara Mesleki ve Teknik Ortaöğretim okulları arasında kardeş okul eşleşmesi yapılmıştır." değerlendirmesi yapıldı.

Kız Çocuklarının Okula Devam Oranlarının Artırılması Hibe Programı'nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki 15 pilot ilde yoğunlaşacak faaliyetlerine 1 Kasım 2015 tarihinde başlandığı kaydedilen açıklamada, "İki yıl sürecek hibe programı kapsamında on binlerce eğitimciye, yerel kanaat önderine, aile ve çocuğa doğrudan ulaşılmakta, saha araştırmaları yapılmakta, eğiticiler eğitilmekte, bilgilendirme toplantıları, seminerler, konferanslar, festivaller düzenlenmektedir." ifadelerine yer verildi.

Sur'da güvenlik güçleri ve diğer kamu kurumlarının gayretleriyle tekrar güvenli ortamın tesis edildiği bildirilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Öğrencilerin eğitime erişimleri ve anayasal hak olan eğitim hakkını kullanmaları önündeki engeller ortadan kalkmış, sorun yaşayan öğrenciler tekrar eğitime kazandırılmıştır. Terör olaylarından dolayı mağduriyet yaşayan öğrencilerin terörden kaynaklı mağduriyetleri ilgili yerleşim yerlerinde telafi eğitimleri uygulanarak hızlı bir şekilde giderilmiştir."

"RAPOR, TARAFSIZ SİVİL BİR GÖZLEMDEN UZAKTIR"
Açıklamanın sonuç bölümünde ise şu görüşlere yer verildi:

"Uluslararası Af Örgütü tarafından hazırlanan raporda, Devletimizin terörizme ve teröristlere karşı kamu düzenini ve vatandaşlarını korumak amacıyla yürütmüş olduğu mücadele sırasında terör örgütünün gerçekleştirdiği hak ihlalleri görmezden gelinmiştir. Raporda, PKK için terör örgütü ifadesini kullanmaktan imtina edilmesi de raporun taraflı ve önyargılı olduğu değerlendirmesini desteklemektedir. Bu itibarla rapor, tarafsız sivil bir gözlemden uzaktır.

Mevzuatımızda gerekli hukuki dayanaklara sahip olan sokağa çıkma yasağı uygulamasına terörist saldırıların olduğu mahallelerle sınırlı olmak üzere vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla geçici olarak başvurulmaktadır. Diyarbakır'ın Sur ilçesinde operasyon bölgesinde kalan vatandaşlarımızdan bölgeyi terk etmek isteyenlere her türlü kolaylık sağlanmış, operasyon öncesinde vatandaşımıza duyuru yapılmış ve talepte bulunan birçok vatandaşımız bölgeden güvenli şekilde tahliye edilmiştir."

Operasyonlar sırasında vatandaşların zarar görmemesi amacıyla sağlık, gıda, elektrik ve benzeri hizmetlerin kesintisizliğinin sağlandığı belirtilen açıklamada, "Evlerini terk etmek zorunda kalan vatandaşlarımızın ihtiyaçları, göç ettikleri yerlerde gereği gibi karşılanmış ve göç ederken geride bıraktıklarından ötürü zarara uğramamaları temin edilmiştir. Vatandaşlarımızın yaşam hakkı başta olmak üzere, özgürlük ve güvenlik hakkı, mülkiyet hakkı gibi temel hak ve hürriyetleri Devletimizin güvencesi altındadır." ifadesi kullanıldı.

Devlet tarafından bölgede yapılan hizmetlerin, düzenli, koordineli ve bütüncül biçimde yürütüldüğüne işaret edilen açıklamada, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Halk, terör örgütlerinin terörist eylemlerinden endişe duymakta, Devletimizin yürüttüğü operasyonlar sonrası oluşan huzurlu ortamın korunmasını istemektedir. Tüm yapılanlar, sürecin halkın rızası doğrultusunda işlemesi hedefiyle yapılmakta ve halkın sürece sahip çıktığı bir yeniden yapılanma gerçekleştirilmektedir.

Devletimiz, ülkemizin her köşesinde tüm vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri almakta kararlıdır. Hiçbir insani ve ahlaki değer tanımayan FETÖ, PKK ve DEAŞ gibi bütün terör örgütleriyle kararlılıkla mücadeleye devam edilecektir. Türkiye mücadelesini özgürlükleri kısıtlayan değil, tam tersine demokrasiyi koruyan bir güvenlik anlayışıyla sürdürmektedir."