Marketlerin kilosunu 25 liraya sattığı domateste kim ne kadar kazanıyor? İşte vurgunu ifşa eden tablo

Gıda fiyatları son zamanlarda vatandaşın canını en çok yakan unsur haline geldi. Peki tarlada ucuz olan, üreticinin uygun fiyata verdiği meyve sebze markette nasıl fahiş bir fiyattan satılıyor? Sabah yazarı Dilek Güngör, domatesin tarladan sofraya yolculuğunu kaleme aldı, vurgunu ifşa etti. Öte yandan Sabah yazarı Hilal Kaplan da bugünkü köşesini gıda güvenliğine ayırdı. Kaplan, "Gıda güvenliği, milli güvenlik meselesidir" başlıklı yazısında "Yumurtadan akaryakıta her hayati kalemde fiyatlar artarken kepçeyle zam yapanlar, küresel piyasalar biraz normalleşse ya da devlet KDV indirimi dahi yapsa çay kaşığı kadar bile fiyat düşürmüyorlar. Bu gidişe bir an önce denmesi gerekiyor." ifadelerine yer verdi.

Giriş Tarihi 13 Nisan 2022, 07:59 Güncelleme 13 Nisan 2022, 08:06
Marketlerin kilosunu 25 liraya sattığı domateste kim ne kadar kazanıyor? İşte vurgunu ifşa eden tablo

İÇİNDEKİLER

Ahlak ve etikten uzak bir ticaret anlayışı yürüten zincir marketler büyük karlar elde etmek adına vatandaşın canını yakıyor, kendileri kısa sürede fahiş karlar elde etmek için piyasayı allak bullak ederek gıda fiyatlarını dopingliyor.

Bunun en net örneklerinden bir tanesi de domates! Sabah yazarı Dilek Güngör, domatesin tarladan sofraya yolculuğunu kaleme aldı, vurgunu ifşa etti. Marketlerin ceza dinlemediğini belirten Güngör, "fahiş fiyat uygulayan markete kapatma cezası verilsin" çağrısında bulundu.

Güngör'ün yazısı şöyle:


Herkes tarladan sofraya gelene kadar katlanan meyve-sebze fiyatlarını konuşuyor. Arada fırsatçı var mı? Kim kazanıyor, kim kaybediyor? Marketçi mi suçlu aracı mı? Otobanların ücreti fiyatları ne kadar artırıyor? Antalya'dan İstanbul'a gelene kadar hangi kalemler ücreti belirliyor?
Çoğumuzun zihnindeki sorular bunlar... Bu işle uğraşan bir üreticiden hesabı istedim. Antalya'dan çıkan 1 kilogramlık domatesin üzerinde hangi maliyet kalemleri var?


Bugün market rafında 23-25 TL arasında olan domates Antalya haline 10 TL'den giriyor. Buna rüsum, işçilik, kutu, ambalaj, kira-elektrik gibi masraflar eklendiğinde çıkışı 12.90 TL'yi buluyor.
Yani üreticiden tüccarın alarak 10 TL'ye hale getirdiği domatese Antalya'da 2.90 TL ekleniyor. Daha sonra bir kilo domatesin İstanbul yolculuğu başlıyor.
Hani hep tartışılan otoban maliyeti var ya…
1 kilogram domates için 1 TL…


Buna TIR şoförünün maaşından yakıt parasına ve otoban ücretine kadar her şey dahil…
Bu nakliye ücreti de eklendiğinde bir kilogram domates İstanbul haline 13.90 TL'ye girmiş oluyor. Tabii, orada da hamaliye ve kâr ekleniyor. Bu da 1.10 TL… Yani İstanbul Hal Çıkışı 10 TL'lik domatesin 15 lira…
Peki markette ne kadara alıyoruz?
23-25 TL… Hatta daha da pahalıya satan var. 'Marketçi kâr etmeyecek mi, masrafı yok mu?' diyebilirsiniz.
Elbette...
Amaaa…
Tabloda bir tuhaflık var…


Market 15 TL'ye İstanbul halinden çıkan malı 10 TL üzerine koyarak 25 liraya vatandaşa satmaya çalışıyor.
Bu durumun izahı yok.
Belli ki, marketçiler ceza meza dinlemiyor.
Devlet ne yapacak peki?
Bana kalırsa, Rekabet Kurulu'nun verdiği milyarlık cezalar bile marketçileri korkutmuyor.
O zaman daha ağır yaptırımlar gerekiyor. Misal, fahiş fiyat uygulayan markete kapatma cezası verilsin.
Şaka yapmıyorum…
Bir hafta ticareti yasaklansın. Bakalım o zaman da vatandaşın sofrasına el uzatmaya cüret edebilirler mi?


1 KG DOMATESTE KİM NE KAZANIYOR?
Mal bedeli: (Antalya hal girişi): 10 TL
Rüsum % 1 0.10 TL
İşçilik 0.50 TL
Kutu 1.70 TL
Ara karton 0.10 TL
Ambalaj 0.25 TL
Genel giderler (kira, elektrik) 0.25 TL
Antalya Hal Çıkışı 12.90 TL
Nakliye 1 TL
İstanbul Hal Girişi 13.90 TL
Hamaliye 0.10 TL
Kar 1 TL
Market satış fiyatı 25 TL

YAZIYA GİTMEK İÇİN TIKLAYIN

"GIDA GÜVENLİĞİ MİLLİ GÜVENLİK MESELESİDİR"
Öte yandan Sabah yazarı Hilal Kaplan da bugünkü köşesini gıda güvenliğine ayırdı. Kaplan, "Gıda güvenliği, milli güvenlik meselesidir" başlıklı yazısında "Yumurtadan akaryakıta her hayati kalemde fiyatlar artarken kepçeyle zam yapanlar, küresel piyasalar biraz normalleşse ya da devlet KDV indirimi dahi yapsa çay kaşığı kadar bile fiyat düşürmüyorlar. Bu gidişe bir an önce denmesi gerekiyor." ifadelerine yer verdi.

Kaplan'ın yazısından öne çıkanlar şöyle:

"Petrolü kontrol eden, ülkeleri yönetir. Gıdayı kontrol eden, halkları yönetir."
Küreselcilerin belki de en saygı duyduğu isimlerin başında gelen Henry Kissinger'a ait bu sözü bugünlerde hatırlamamak mümkün mü?
ABD Başkanı Biden'ın açık açık Amerikan halkına "Ukrayna'daki savaştan ötürü gıda kıtlığı bekleyin", Hollanda Başbakanı'nın "Felaket bir enflasyon geliyor, hazırlıklı olun" dediği bir dönemden geçiyoruz.
Ya da Fransız Cumhurbaşkanı Macron'un seçime iki hafta kala bazı gıda maddelerini kısıtlı ve karneyle satılabileceğini duyurduğu bir vasattayız. Hatta dahasını söyleyeyim; mevcut durum için Birleşmiş Milletler Gıda Programı Direktörü David Beasley, "Böyle bir şeyin mümkün olacağını düşünmezdik" demiş. Ne kadar da rahatlatıcı, değil mi?!
Yaptırımlar, ithalat yasakları, enerji piyasalarına müdahale, arz zincirinde kopuş derken sonunda kıtlık ihtimaline tüm dünyayı hazır hale getirdiler. Üstelik böylesi küresel bir sorunun sebebi olarak gösterdikleri ve toplamda dünya buğday üretiminin % 16'sına tekabül eden iki ülke arasındaki savaşa her gün odun taşırken yapıyorlar bunu.
Dünya ayçiçeği yağı üretiminin yarısını tek başına karşılayan ülkenin Ukrayna olduğunu da savaşa dek bilmeyen varsa, artık öğrenmiştir.
Mevcut durumda Tarım Bakanlığı, ülkenin milli güvenliğini Savunma Bakanlığı kadar ilgilendiren bir konumda bulunuyor. Keza alacağı önlemler ve Adalet Bakanlığı ile istişareli olarak uygulayacağı yaptırımlarla Ticaret Bakanlığı da...
Özellikle olası gıda ihracatı kısıtları, fiyatları keyfi artırdığı düşünülen zincir marketlere dair kamuoyunun beklediği cezai düzenlemeler ve Hal Yasası konusunda nasıl bir yol izleneceği merak ediliyor.

Yumurtadan akaryakıta her hayati kalemde fiyatlar artarken kepçeyle zam yapanlar, küresel piyasalar biraz normalleşse ya da devlet KDV indirimi dahi yapsa çay kaşığı kadar bile fiyat düşürmüyorlar. Bu gidişe bir an önce denmesi gerekiyor.

Devletin doğalgazın % 80'ini sübvanse ettiği, bazı ürünlerde gümrük vergisini sıfırladığı, üzerine düşen yükü çektiği ama bunun piyasada karşılığını göremediği büyük bir haksızlıklar silsilesi aldı başını gidiyor. Bundan ötürü önce halk, sonra da devlet yara alıyor.
Üreticiyi de tüketiciyi de cendereye alan fasit bir daire içindeyiz; "acil çıkış kapısı"nın gösterilmesini bekliyoruz.

YAZIYA GİTMEK İÇİN TIKLAYIN

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN