Bilimin enerji alanına bakışı
Enerji alanının tarihine baktığımızda, insan hayatında enerji olayından ilk bahsedenlerin M.Ö. 500 yılında Pisagor ve arkadaşları olduğunu görürüz. İnsan organizmasındaki enerjinin, bedende iyileştirici etkisi olduğuna ilk onlar dikkat çekmişlerdir. XII. yüzyılda ise Boirac ve Liebeault adlı araştırmacılar, yine başka insanlarla uzaktan iletişim kurmayı sağlayan bir enerjinin varlığını keşfetmişlerdir. Batıda enerji hakkındaki ilmi araştırmacılar daha da ileri gitmiş, enerjinin alanını incelemiş, zaman geçtikçe ruhsal hastalıklar başta olmak üzere bir çok hastalığın tedavisinin yapıldığını görmüşlerdir. Böylece insan vücudunda enerji alanının tesiri kanıtlanmıştır.1911 yılında Dr. William Kilner, insan enerji alanını renk filtresi ve ekranlar yardımıyla incele miştir. Kilner, incelediği hastalarının vücutlarını çevreleyen bir ışık buğusu görmüş, bunun yoğunluğunun kişilerin cinsiyetine, zeka yapısına ve insan sağlığına göre değişiklik gösterdiğini ispat etmiştir. Bazı hastalıkların enerji alanı üzerine etkisinden dolayı, enerji alanının genel görünümüne, rengine dokusuna ve hacmine göre teşhis sistemi geliştirilmiş; sara tümör ve histeri gibi psikolojik hastalıkları da böylelikle teşhis etmiştir.
Maranki diyor ki! İkra: Oku
İnsanlar bitkileri, meyve ve sebzeleri tüketerek hayatlarını sürdürebilecek enerjiyi elde ederler. Bu nimetlerin insan için özel olarak tasarlandığı görülmektedir. Çevremize, yediklerimize bakarak düşünelim! Bütün bu nimetler acaba kendiliğinden mi insanların hizmetine girmiştir? Düşünen akıl sahipleri için bunda nice ibretler saklı değil mi?
Kozmik sarmsak çorbas
Yapılışı: 5 baş sarımsak incecik doğranarak zeytinyağında sotelenir. İlave edilen un pembeleşinceye kadar kavrulur ve suyu eklenir. Su kaynama noktasına geldiği zaman bulgur ve baharatlar konulup, servise sunulur.
Sevgi hayattır
İlahi hükümler ve bütün kutsi kitaplar insanlara sevmeyi emretmektedir. Kozmik bilime göre enerji mutlaka terazilenmeli yani dengeli olmalıdır. Hükümdeki 'Ne az, ne çok, ne sıcak, ne soğuk; itidalli olunuz. Orta yoldan gidiniz' şeklinde, herkese karşı itidalli olmalıdır. Sevgi yüksek titreşimli enerjidir. Sevgiyle bakan insanın gözleri ışık saçar. İşte bu yüksek titreşimli enerjiler, enerji kalkanımızı güçlendirir, yani pozitifleştirir. Bu pozitiflik insan hücrelerinin enerjilerini arttırarak huzurlu bir hayata sevk eder. Negatiflikte ise sevgisizliğe yönlendiren insanların bedenleri toksin salgılar. Bu da hücrelerin kendilerini yenilemesini önleyerek hücre yaşlanmalarına, hatta ölümlerine kadar vararak erken yaşlanmamıza sebep olurlar. İlaç ve kozmetiklerle ışıklanmak 'iyileşmek' yerine, hayatı ve yaşamı kozmik bilinçle kucaklamak daha az masraflı, risksiz ve başarı oranı yüksek değil mi?