Tarihi 29 Mart 2017

FETÖ’cü siyasetçiler hangi partide?

Hayır cephesinin Anayasa değişikliği paketinin içeriğine dair söyleyecek çok fazla sözü yok. Pakete içerikle alakalı somut bir eleştiri getiremeyince kafa karışıklığı, bilgi kirliliği yaratıp suyu bulandırmaya çalışıyorlar.
Özellikle CHP'nin referandum için benimsediği kampanya metodu da buna oldukça müsait. CHP biri resmi diğeri gayrı resmi iki koldan kampanya yürütüyor. Resmi kampanyayı Kılıçdaroğlu yürütüyor.
AK Parti'den ödünç alınan yöntemlerle daha sakin, yumuşak, mutedil bir kampanya yürütüyor Kılıçdaroğlu. CHP önceki seçim dönemlerinin aksine referanduma giderken ülkenin bölüneceğinden, bir diktatörlüğe dönüşeceğinden bahsetmiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı doğrudan hedef alıp, siyasetin sınırları dışına çıkarak şahsiyetine ve ailesine saldırmıyor. CHP referandum sürecinde diktatör demiyor ama tek adam yönetimi diyor, ülke bölünecek demiyor ama bu kadar yetkiyi bir kişide toplamak tehlikeli olabilir diyor.
Gayrı resmi kampanya ise direkt genel merkezle ilişkili olmayan aktörler üzerinden yürütülüyor. Kamuoyunda esprili bir dille atanamayan CHP Genel Başkanları olarak bilinen Muharrem İnce, Metin Feyzioğlu, Ümit Kocasakal gibi isimler gayrı resmi kampanyanın önde gelen figürleri. Hepsinin adı bir şekilde geçmişte veya günümüzde CHP Genel Başkanlığı için dillendirildi. Deniz Baykal gibi geçmişte CHP Genel Başkanlığı yapmış şahıslar da bugün atanamayan genel başkanların arasına katılmış durumda.
Bu isimlerin CHP Genel Başkanlığı'na olan ilgilerinin yanında bir diğer ortak özelliği şahin kanatta yer almaları ve laikçi-ulusalcı çizgiden gelmeleri.
Kamuoyunun önüne çıkmadan, medyada fazla yer almadan alttan alta Kılıçdaroğlu'nun boş bıraktığı alanı dolduruyorlar ve CHP'nin daha sert olan gayrı resmi kampanyasını yürütüyorlar. Anadolu'yu dolaşıyorlar, daha küçük çaplı toplantılar organize ediyorlar, seçmenle birebir temas kuruyorlar.
Şüphesiz böyle bir kampanya da CHP için annesinin ak sütü gibi helaldir. Ortada bir seçim varsa, kampanya da olacak ve kampanya çok çeşitli boyutlarda yürüyecek.
Siyasi açıdan sıkıntılı olansa bu gayrı resmi kampanyanın içeriği ve verdiği mesajlar.
Gayrı resmi kampanya sağlıklı bir siyasi iletişim doğurmuyor aksine korkuya, yalana ve çarpıtmaya dayanıyor. Bu türden bir kampanya hukuken mümkün ancak siyasetin değerleri, kalitesi ve niteliği açısından baktığımızda ortada siyasete ve milli iradeye karşı işlenmiş bir suç var.
Gayrı resmi hayır kampanyası bugünlerde diline FETÖ'nün siyasi ayağını dolamış durumda. Her alanda FETÖ ile mücadele edildiğini ancak bu mücadelenin siyasi alana taşınmadığını söylüyorlar. FETÖ'cü muhtar, sporcu, iş adamı, zabıt katibi, polis, hakim, akademisyen ve diğerleri var da FETÖ'cü siyasetçi yok mu diye soruyorlar.
Sordukları soru hepten haksız değil ama amaçları bozuk; üzüm yemek amacında değiller bağcı dövmek amacındalar. 15 Temmuz'un Erdoğan tarafından planlanan kontrollü bir darbe olduğu iftirasını atanlar, Erdoğan'ın FETÖ ile mücadele bahanesi ile muhaliflerini tasfiye ettiği yalanını söyleyenler, FETÖ'nün siyasi ayağının derdine düşmüşler.
Asıl dertleri ise ön almak. FETÖ'nün siyasi ayağı ile mücadelenin ucunun kendilerine dokunacağını biliyorlar.
Çünkü Erdoğan karşıtlığında birleştikleri FETÖ'cülerle uzun süre aynı çuvala girdiler, beraber iş tuttular. CHP milletvekilleri FETÖ'nün gazetelerine el konulurken Ekrem Dumanlı ile kol kola 'direniş' sergilerken AK Parti çoktan parti içerisindeki tedbirlerini alıp FETÖ'den arınma sürecini başlatmıştı. Kılıçdaroğlu FETÖ'cü darbecilerin kuşattığı Atatürk havalimanından elini kollunu sallayarak çıkarken, Erdoğan'ın uçağı havadayken FETÖ'cülerin kullandığı jetler tarafından düşürülmeye çalışıldı.
Evet, çok yakın zamanda sıra FETÖ'nün siyasi ayağına da gelecek. Bugün ortalıkta FETÖ'nün siyasi ayağına neden dokunulmuyor diye dolananlar bakalım o zaman ne yapacaklar.
Soluğu Almanya'da alırlar mı dersiniz?