Tarihi 3 Şubat 2017

Ah şu kararsızlar

Türkiye hareketli bir ülke.
Gündem devamlı sıcak ve değişken. Bu hareketlilik ülkenin üzerine çökmüş bir tür lanet filan değil. Ya da biz Türkler sıcak kanlı insanlar olduğumuz için hop oturup hop kalkıyor değiliz. Bu hareketliliğin mantıklı nedenleri var.
Ülkemiz dönüşüm sürecini yaşayan bir ülke olduğu için, kuruluğundan bu yana eksik kalmış parçalarını tamamlama sürecinde olduğu için olağan günlerimizin sayısı sınırlı. Ülke olarak bir olağanüstülük döneminden geçiyoruz.
Diğer bütün sonuçlarının yanında bu olağanüstülüğün yazan çizen, kamuoyuna seslenme imkanı bulan, siyaseti takip eden insanlar için bir diğer sonucu da malzeme bolluğu.
Köşe yazarı konu sıkıntısı çekmiyor, akademisyen araştırma alanı bulmakta zorlanmıyor, gazeteci haber bolluğu yaşıyor.
Bu bolluktan benim payıma bol bol seçim gözlemleme imkanı düştü.
Türkiye son 15 yılda takvimine uygun yapılan seçimlerin yanında 2007'de bir tane erken seçim, 1 Kasım 2015'de bir tekrar seçim, 2007 ve 2010 yıllarında birer referanduma sahne oldu. Bir tane de 2017 referandumumuz var. Nasipse Nisan ayının hemen başında olacak ve cumhurbaşkanlığı sistemi halka sorulacak.
Olağan takviminde yapılanı, erkeni, tekrarı, referandumu tüm bu oylamalara her zaman yüksek bir katılım oldu.
Seçimlere yüksek katılım oranı Türk siyaset kültürünün önemli bir unsuru.
Türk seçmeni iradesini ifade etme ve sandığa yansıtma fırsatlarını seviyor ve yüksek katılımla bu fırsatları kullanıyor.
Tüm bu seçim süreçlerinde vakanın aksine seçimleri yorumlayanlar yattılar kalktılar kararsızlardan bahsettiler.
Cumhurbaşkanlığı sistemi referandumu sürecinde de yaşadığımız budur. Daha kampanyalar resmi olarak başlamamış, siyasi partiler seçmeni ikna sürecini başlatmamış, liderler sahaya inmemiş yani uzun lafın kısası ortam ısınmamış... Ama varsa yoksa kararsızlar. Seçmenin yüzde 20'si kararsız diyen de var, yüzde 50 sandığa gitmeyecek diyen de.

Olabilir mi?

Evet, tabii ki olabilir. Neticede daha gerçekleşmemiş bir referandumdan bahsediyoruz. Evet çıkacağı belli, seçmenin sandığa gitmemesi için bir neden yok ama nihayetinde referandum daha gerçekleşmedi. Kesin sonucu referandum günü akşam saatlerinde öğreneceğiz. Kaldı önceki seçimlerde de yüzde 20 karasızdan, yüzde 30-40 sandığa gitmeyecek seçmenden bahsedildi. Ama ne kararsızlar kararsız kaldı, ne de seçimlere katılım oranı düştü.
Demek istediğim aynı kararsızlar masalı ezbere tekrarlanıyor. Masalı anlatanların amacı da moral bozmak.
Önce 'bu iş MHP ile olmaz, AK Parti ile MHP anlaşamaz' dediler. Sonra meclis sürecinde 'fire çok fazla olur' dediler. Paketin maddeleri birinci turda 330 sınırını çok rahat aşınca, 'asıl kritik olan ikinci tur' lafları dolaşmaya başladı. İkinci turda da paket sorunsuz meclisten geçti. Şimdi de başladılar kararsızlar masalına:
Karasız seçmen çokmuş, anketlerde hayır oyları öndeymiş. Hatta bu nedenle referandumun iptali bile söz konusuymuş.
Kampanya süreci kara kışın tam ortasına denk gelmesin diye meclisin yasal süre içerisinde paketi bekletip cumhurbaşkanının onayına sunmayı ertelemesini bile buna yordular:
Anket sonuçları kötüymüş de ondan paket onaya sunulmuyormuş.
Tüm bu kara propagandaya rağmen gerçek değişmiyor. Kampanya başlayacak, referandum tarihi gelecek, anketlere cevap vermeyen seçmen de kararsızım diyen de sandığa gidecek ve oyunu kullanacak. Netice herkes susacak millet konuşacak.