Peki 'aşk' ile 'gerçek aşk' arasındaki fark nedir?
Benim deneyimime, inancıma ve gözlemime göre, 'aşk' sanal bir duygu.
Hissettiğimiz güzel duyguları, hayallerimizi birine yüklediğimiz, gözlerimizin başka bir şey görmediği sanal bir dünya… Geçici bir körlük… Kendi yarattığımız bir dünya… Ve o yüzden 'aşk' bitince uykudan uyanılıyor ve körlük geçiyor. 'Gerçek aşk' ise her şeyin farkında olduğunuz ama yine de güçlü duygular beslediğiniz; şanslıysanız hislerinizin karşılıklı olduğu, birbirinizin ruhunu hissettiğiniz başka bir boyut.
Burada en önemli kavram 'farkındalık'. İçinizin pır pır ettiğinin, heyecanın, tutkunun, anlayışın farkındasınız ve bu farkındalıkla kendinizi aşka rahatça bırakabiliyorsunuz.
Ve yaşadığımız hayatın masanın dört ayağı gibi dengede olması gerektiğini biliyorsunuz. Bir ayak ailemiz, bir ayak işimiz, bir ayak kendimize ayırdığımız hobi saatleri ve sosyalliğimiz, diğer bir ayak da özel ilişkimiz. Masanın dengede durabilmesi için her ayağa gereken önemi vermek gerekiyor.
Karakterin kaderindir Efes'li filozof Heraklit demiş ki: "İnsanın karakteri onun kaderidir." Eğer karakterimiz kaderimize etki yapıyorsa; 'gerçek aşkı' bulmak da temiz kalple, iyi niyetle bunu isteyenlerin başına geliyor öyleyse. Her gün başka biriyle gezip, ona buna mavi boncuk atarak 'gerçek aşk' bulunmaz. Sabredip yalnız kalmayı da öğreneceksin. Yazılmışsa zaten karşına çıkarıyor yüce Allah.
Aşkın veya gerçek aşkın kasım ayında geliyor olması tabii ki diğer aylardan farklı değil; bu sadece hoş bir söylem. Hatta Twitter'da dayanamayıp "Kasımda aşk başkadır" yazdığımda gelen birçok yorumda "mevsim geçişi ondan" diye ciddi ciddi fikir beyan edenler vardı.
Geçen gün Anadolu Sigorta'nın sponsorluğundaki 'Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni'ni sunarken, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz konuşmasında değerli sanatçılara atfen "Heyecan var ise aşk, heyecan yok ise sevgi" benzetmesini yaptığında ben yine kendi hayal alemimde 'aşkın heyecanını' düşünüyordum. Ne kadar doğru; 'heyecan' var ise 'aşk' var.
Aşk içimizdedir. Bir sanat eseri yaratırken, yemek yaparken, meslek icra ederken de aşk hissedebiliriz.
Mesela, yeni hobim için devamlı Polonezköy'e at binmeye gidiyorum.
Geçen gün binicilikten dönerken otomobilimin camlarını sonuna kadar açtım, müziğin sesini yükselttim, tertemiz orman havasında 'aşk' yaşadığımı damarlarımda hissederek İstanbul'a geldim.
Umarım sizler de tüm kalbinizle aradığınız gerçek aşkı bulursunuz. Hem aşk insanı güzelleştiriyor, insana ışıltı veriyor ve kişi pozitif enerji saçıyor….
Bunu kim istemez ki?