Tarihi 14 Ocak 2013

Barış, uzlaşma ve Aydın Doğan

Son yazımda 2013'ün barış ve uzlaşma yılı olabilmesi için ortak bir barış dili hassasiyeti olmasından bahsettim...
Bu arada son beş senedir sürekli bozguna uğramaya, madara olmaya doymayan ÖzDeccal ve emirerleri hala kavga (yani bozgun) istiyor... Hala kaşınıyorlar...
Söz konusu kavga etmekse... Kavganın göbeğidir benim yerim... Bu işi de çok iyi yaptığım tüm memleket tarafından görülmüştür... Kin tutmam not tutarım ve zamanı geldiğinde neye uğradıklarını şaşırırlar (zaten bunu da yaşadılar yakın zamanda, analarından emdikleri süt burunlarından geldi, ama uslanmıyorlar)...
Ama bu meczupları bir yana bırakırsak Türkiye'nin ihtiyacı barış ve uzlaşmadır. Benim de tavrım artık tüm kavgaları bir yana bırakmış barış içinde bir Türkiye'den yanadır...
Hürriyet'in adı konmamış Başyazarı Taha Akyol'un dilinin bu bağlamda ne kadar önemli olduğundan bahsettim...
Toptancı olmayan, ılımlı ve makul yaklaşıma ihtiyacımızdan bahsettim...
Üstad Akyol'un hukuk ve adalet hassasiyeti çok önemli... Eski Marksist yeni "liberal" aydınlarda eski Marksist günlerinden kalma "Hukuk egemen sınıfların iktidar aracıdır, gerisi palavradır" anlayışı hala güçlü...
Klasik liberal doktrinin doğal hukuk alanındaki tarihsel birikimini bilmiyor genelde bu "aydınlar"... Hume'den Hayek'e, Smith'den Popper'e, Mill'den Berlin'e liberal düşüncenin hukuk usülü hassasiyeti çok açıktır... Aynen Akyol gibi Sabah Başyazarı üstad Mehmet Barlas da hukuk ve adalet meselesinde çok hassas bir kalem...
Barlas kaç defa köşesinden "Ceza hukuku keskin nişancı gibi olmalı, bizde taramalı tüfek gibi işler görülüyor" diye yaşadığımız süreçlere eleştiri yaptı... Çünkü o da tıpkı Akyol gibi kıymetli bir liberal fikir adamı olduğu kadar da adil bir hukuk adamı...
Ama dediğim gibi ne Hürriyet Başyazarı'na ne de Sabah Başyazarı'na "Ergenekon ve Balyoz palavradır, 2003-08 döneminde darbe planları, suikastler yoktur. Tatbikat seminer planları hukuka uygundur" gibi laflar söyletemezsiniz... Barış ve uzlaşma dili hukuk usülü konusunda hassas ama geçmişteki yaşananları da inkar etmeyen bir dille olur...
Öte yandan barış diliyle ilgili çok değerli bir mektup yazan, burada alkışladığımız Aydın Doğan'ın şu anki yaşadığımız konjonktürde Taha Akyol'un kıymetini yeterince değerlendirmediğini düşünüyorum...
Aydın Bey, sağduyunun sesi mahiyetinde olan Taha Akyol'u değil hala "Dünyanın en zeki insanı" olarak gördüğü zat-ı muhteremi dinliyor... Gerilla yöntemleriyle bu dönemi aşabileceklerine inanan bu muhteris kafa hala etkili... "Dünyanın en zeki insanı" puslu dönemlerde yararlı olmuş olabilir ama son beş yılda Aydın Doğan'ın 3.5 milyar dolar para kaybettiği ve Doğan Holding'in ilk beşteki müstesna yerinin artık hayal olduğu da bir gerçektir... Demekki yeterince zeki analizler yapılmamış...
Bu uçup giden 3.5 milyar dolar için hükümeti ya da "dış düşmanlar"ı suçlamak kolay ve basit yoldur...
Benim sözlerim "Daktilo imalathanesine yatırım yaparsanız batarsanız" demekten farksız sözlerdir...
Buna tehdit değil analiz denir...
Daktilolar artık tarih olmuştur, bunu fark etmeyen kafası eskide kalmış, hala daktilo üretimi ve pazarlamasının rantabl olduğunu düşünen bir girişimci batmaya mahkumdur...