Tarihi 10 Ocak 2013

2013 barış ve uzlaşma yılı için dürüstlük şart...

Bembeyaza bürünmüş İstanbul'u ve Boğaziçi'ni izliyorum...
Çalışma masamdan Sultanahmet'ten Dolmabahçe'ye Süleymaniye'den Çırağan'a Galata Kulesi'nden Beylerbeyi Sarayı'na kadar geniş bir bölgeyi seyreyleyebiliyorum...
Artık bizler de kar gibi bembeyaz bir sayfa açmalıyız...
2013'de Türkiye'nin ihtiyacı büyük lider Nelson Mandela'nın Güney Afrika'da uyguladığı Reconciliation programıdır...
Yani yeniden barış ve uzlaşma programı...
Barış deyince sadece PKK ile ateşkes, silahların bırakılması, militanların dağdan indirilmesi ve topluma kazandırılması süreci akla gelmemeli...
Çok daha geniş ve derin bir barış ve uzlaşma sürecine girmeliyiz 2013 yılında...
Dindar yaşam tarzına sahip yurttaşlarla laik yaşam tarzına sahip yurttaşların kaygılarının ortak noktada uzlaştırılması şarttır 2013'te...
Alevi yurttaşların temel talep ve kaygılarının 2013 Reconciliation programına alınması şarttır...
Toplumun her kesimini kucaklayan, geçmişteki ayrılıklara / düşmanlıklara / cepheleşmelere sünger çeken ve karşılıklı "Bedel ödetme arzuları"nı ortadan kaldıran bir yeniden barış ve uzlaşma programına girmemiz şarttır...
Bu program uygulanabilirse o zaman yeni bir anayasa ve sonrası genel af sürecine girebiliriz...
O zaman herkes hapishanedeki yakınlarına kavuşabilir...
"Yeni soruşturmalarla sıra bana da mı geliyor?" kaygısında olanlar rahatlayabilir...
Bu süreçte her toplumsal kesimin DÜRÜST olması şart...
PKK'lılar, KCK'lılar "Biz hiç terör yapmadık, meşru özgürlük savaşı verdik" derse...
Ergenekoncular "Ergenekon davası baştan sona yalandır. Dink, Santoro, Malatya, Danıştay cinayetleri kendiliğinden olmuştur.
Ergenekon'la ilgisi yoktur" derse...
Balyozcular "Bu seminer tatbikat planı hukuka uygundur, darbe planı yapmadık" derse...
Ve malum medya koroları da bu palavraları tekrarlamaya devam ederse...
Savcıları ve hakimleri (ve Yargıtay'ı) tehdit etmeyi sürdürürlerse...
ASLA BARIŞ VE UZLAŞMA SÜRECİNE GİREMEYİZ.
O zaman da birileri "Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarında polisler, savcılar ve hakimler hiç hata yapmadı, dava süreçlerinde hukuka aykırı hiçbirşey yaşanmadı" palavralarını sıkmaya devam ederler...
Yeni soruşturmalar da yürümeye, tutuklamalar sürmeye devam eder...
Başbakan da bu çift taraflı yalan rüzgarı ortamına cerrahi müdahele yapmak gibi önemli bir riski almaz...
İki tarafı da yalancı bir mücadele Reconciliation gibi çok önemli bir siyasi girişimi haketmez...
Yeniden barış ve uzlaşma önce karşılıklı dürüstlük ister...
Peki o zaman ne olur? Yargısal süreçler işlemeye devam eder...
Kimileri de köşelerinden hakimlere gözdağı verirken bir anda sahte değil gerçek belgelerle 28 Şubat'tan tutuklanmış bulurlar kendilerini...
Diledikleri psikolojik harp taktiğini yapsınlar sonuç değişmez, Türkiye'nin çoğunluğunun desteğini ve AİHM onayını şimdiden garantilemiş bir süreç başlar... (İnşallah anlatabiliyorum) Güney Afrika'nın azınlık beyazlarının büyük medyası 1994 sonrasında neler yapmış, bence incelemeli bizim beyazlar (En başta da Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök'e inceletmeli)...
Hakikatleri itiraf eden, çoğunluğa yaşatılan acıları inkar etmeyen ama şimdi de kendi için hak, özgürlük ve adalet talep eden dengeli ve ılımlı bir dil...
DENGELİ, ILIMLI, UZLAŞMACI BARIŞ DİLİ...
Yoksa hiçbirşey değişmez 2013'te...