Nihat Hatipoğlu

NİHAT HATİPOĞLU

Tarihi 27 Ocak 2017

Dini böyle bozacaklar (Dini tahrif projesi)

Önümüzdeki yıllarda radikal oluşumları tetikleyecek ve İslam âlemindeki ayrışmayı daha da derinleştirecek din merkezli projeler hız kazanacaktır. Bu projelerin Müslüman halkın geneline etkisi cılız olacaktır belki ama dinden rahatsız olup dine karşı dini kullanan Müslüman görünen kitle ile oryantalizmin maşası olan bazı kesimlerde etki bırakacağı kesindir.
Sağlıklı, donanımlı, toleranslı, sağlam ilkelere dayanması ne istediği belli olan, kendini kullandırmayan bir dini anlayış, İslam üzerine operasyon icra eden tarafları daima rahatsız eder. İslam âlemindeki radikal dini oluşumlar, mezhepsel hareketler, şiddet, bölünmüşlük bu proje sahiplerini rahatsız etmek bir yana ayrıca memnun kılacaktır. Kendilerine dokunmadıkça İslam âlemindeki kan ve gözyaşı bunları pek de ilgilendirmez.
Kur'an-ı Kerim, sünnet (Hz. Peygamber (s.a.v.) söz ve eylemleri) ve siyret (Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hayatı) ve sonraki dönem alimlerinin tecrübeleri bizi fırtınada limana ulaştıracak şer'i, hukuki- dini- vicdani metottur. Bunun dışındaki her proje defoludur, şaibelidir ve dini tahrip etmeye yöneliktir. Bugüne kadar olduğu gibi şimdi ileride daha yoğunlaşacak projeleri özetleyelim.
Kur'an İslam'ı: Görünüşte hiçbir Müslüman'ı rahatsız etmeyecek bir başlık.
Ama iş anladığınız gibi değil. Bu sözün açılımı şudur; 'Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hayatını, hadislerini yok sayacak' bir İslam projesi. İki yüzyıldır oryantalistlerin meşhur projesidir bu.
Kur'an İslam'ı projesi, zannettiğiniz gibi Kur'an'ı okuyup onun mesajını hayata yaymak anlamı taşımıyor. Tam aksine Kur'an ayetlerini diledikleri gibi yorumlayacak ve 'paralel bir din' kuracaklardır.
'Kur'ancılık' hareketi Pakistan havzasında oryantalistlerin kurduğu 'mealcilik' hareketiyle 'peygamberi' yok sayma paydasında buluşurlar. Bu akımın temelinde; hadis, sünnet, icma ve kıyas denilen ana temalar, disiplinler yoktur.
Abdullah Chakralami'nin oluşturduğu Kur'an ehli Gulam Ahmed'le Pakistan'da yer edindi. Birçok önemli sapkın ekol buradan hareketle İslam âleminde Hz.
Peygamber'i (s.a.v.), sünneti yok sayan, hatta onu anmayı şirk sayan batıl hareketlerin merkezi olmaya başladı.
Peygambersiz İslam Projesi: Bu akım aslında Hz. Peygamber'e (s.a.v.) inanan Kur'an'ın bizzat kendisini inkâr etmektedir. Çünkü bana vahiy geldi diyen zatı reddedecek, ona inen vahyi var sayacaksınız.
Halbuki vahiy de, sünnet de aynı mübarek ağızdan çıkıyor. Biri Allah'ın vahyi, ötekisi ise bu vahyin yorumu, beyanı, açıklaması.
'Peygambersiz İslam' projesini yürütenler; sünneti yok sayarak, Hz.
Peygamber'e (s.a.v.) bağlılığı emreden ayetleri başka kavramlarla savunarak, İslam'ın tam 23 yıllık peygamberlik pratiğini hurafe olarak adlandırırlar. Örtülü bir inkâr çamuruna düşen bu ana akım, Hz.
Peygamber'in (s.a.v.) peygamberliğinden şüphelidir.
Hadisleri Uydurma Sayma Projesi: Filan hadis uydurmadır diyene, nereden biliyorsun dediğimde size hadis metodolojisinin getirdiği bilimsel metot veya eleştiri yerine kendi aklını koyup cevap verir. Problem bu. Ne kadar işi bilmeyen varsa hadis hakkında konuşur oldu. Hadisleri hurafe sayan bu ekol de, Hz. Peygamber'i (s.a.v.) yok sayan paralel dinin bir cenahını temsil eder.
Hadislerin sahihlik meselesi 1300 sene öncesinden çözüme kavuşturulmuş bu konuda yüzlerce eser yazılmış; bütün hadis ileticilerin hayatı didik didik edilmiştir.
İbn Hacer, Mizzi'nin kitabı ihtisar ettiği Tehzibu't Tehzib adlı eserinde eklemelerle (12415) ravinin halini masaya yatırmıştır. Bu iş hakkında konuşmak o kadar mı basit? Koca bir ilim deposunu, hadis ilmi ve sahih hadislerle ilgili yüzlerce eseri, çay masalarındaki dedikoduyla mı yok sayacağız.
Mezhep Düşmanlığı Projesi: İmam-ı Azam'dan İmam-ı Şafii'ye oradan Malik ve Ahmed bin Hanbel'e uzanan bu büyük hazineyi gözden düşürüp Müslümanları sağa sola savuracak Müslüman sayısınca mezhep kurduracaklar. Zaten bir türlü bir araya gelemeyen enerjimizi birbirimizi tekzip edecek bir kaosa döndürecekler.
Camiler bölünecek, namazlar farklılaşacak, haram ve helaller Kur'an ve Sünnet bilincinden, dedikodu ulemasına dönüşmüş kişilerin egosuna mahkûm edilecek.
Tasavvuf Düşmanlığı Projesi: Kur'an'ın ve Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sünnetinin ruhuna uygun olmayan, oradan kaynaklanmayan hiçbir söz -yol -hareket bizim için bir anlam taşımaz.
Tasavvuf da öyle. Kur'an'a ve sünnete uygun olan bir tasavvufa düşmanlık Mevlana- Yunus- Abdülkadir Geylani-Şahı Nakşibend gibi maya tutmuş bütün zenginlikleri toprağa gömmek demektir.
Aslında soru şu: Bütün bunlara düşmanlık edenlerin sundukları ne? Kendileri ne?
Kim bunlar? Dertleri ne? Yapayım derken yıkan, ifşad ederken ıslahçılarız diyen bu kişiler nereden yetiştiler? Nereden çıktılar?
"Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar.
Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını artırmıştı.
Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azap vardır. Hem onlara 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın' denildiğinde 'Biz ancak ıslah edicileriz' derler. İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir.
Fakat anlamazlar. Onlara; 'İnsanların inandığı gibi inanın' denilince 'biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız' derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir. Fakat bilmezler." (Bakara, 9-13)

BİR ARİFE SORDULAR
- En tatlı şey nedir?
- Allah'ın zikrine alışkanlık peydah olmasıdır.
- En temiz olan nedir?
- Allah'la olmaktır.
- En yakın şey nedir?
- Allah'a varmaktır.
- Kalbi en çok sızlatan nedir?
- Allah'tan ayrılıktır.
- Arifin himmeti nedir? Ne olmalı?
- Allah'a kavuşmak.
- Âşık nasıl tanınır?
- Sevdiğini her an anmasıyla.
- Allah'la ünsiyet nasıl peydah edilir?
- Gönlünü o yola koyarsan olur.
- İşleri Allah'a bırakmak için hangi yola girmek gerek?
- Allah'ın bütün emirlerine teslim olmak yoluna.
- Teslim olmanın yolu nedir?
- Daima Hak katından ihtiyaç talep etmektir.

BİR PORTRE: ÜMMETİN GÜVENİLİRİ; EBU UBEYDE
Hz. Peygamberimiz'in (s.a.v.) ifadesiyle ümmetin emini = en güveniliri olan bu sahabi, cennetle müjdelenen on bahtiyardan biridir. Esas ismi Amir'di. Ebu Ubeyde bin Cerrah (r.a.) diye tanınır.
Genç yaşta Müslüman olunca, müşrik olan babasından ve zorunlu olarak da baba evinden ayrıldı. Çaresizdi. Efendimiz Habeşistan'a hicret müsaadesi verince oraya göçtü. İmanını koruyabilmek için.
Sonra oradan gönüllerin başkenti olan Medine'ye döndü. Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'de her bir Medineli ile her bir Mekkeliyi kardeş yapardı. Ona her yönden sahiplensin diye.
İnsanlık tarihindeki en anlamlı kardeşlik projesiydi bu. Mekkeli Hz. Ebu Ubeyde ile Medineli Hz. Sa'd bin Muaz'ı kardeş ilan etti.
Bedir savaşına katıldı. Akabinde Uhud'da bulundu. Uhud savaşında Hz. Peygamber'in (s.a.v.) miğferinden kopan iki halka yüzlerine batmıştı. Ebu Ubeyde bu halkaları dişleriyle çıkarırken ön iki dişini kaybetti. Önden iki dişi kırıktı.
Efendimizi gölge gibi takip etti. Bir savaşta kendisine ait komutanlık makamını nefsani hiçbir his içine girmeden diğer bir arkadaşına bıraktı.

Halifeliğe gelsen
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) vefatından sonra halifelik konusu gündeme gelince Hz. Ebu Bekir onun ve Hz. Ömer'in ellerini tutarak 'bu ikisinden birine biat edin. Zira Hz. Peygamber bu ikisi ne iyi insanlardır diye buyurmuş, dese de ikisi de hilafeti Hz. Ebu Bekir'e layık gördü.
Hz. Ömer kendinden sonra halifeliğe onu layık görürdü. Yetkinliği ve ahlakı hakkında insanlar arasında tam bir ittifak vardı.

Size en emin olanını veriyorum
Hz. Peygamber'e (s.a.v.) gelen Yemenliler kendilerine İslam'ı öğretecek birini istediklerinde Hz. Peygamber (s.a.v.) yarın size bu ümmetin en güvenilirini vereceğim buyurdu.
Doğrusu o gece Medine'de gözlere uyku girmedi.
Herkeste müthiş bir merak vardı. Kim ola -acep bu en emin! Ertesi sabah mescit tıka basa doluydu. Hz. Peygamber (s.a.v.) sabah namazından sonra ayağa kalktı ve 'Kalk Ebu Ubeyde! İşte ümmetin en güveniliri' diyerek onu büyük bir şerefle şereflendirdi.

Hz. Ömer'le bir hatıra
Hz. Ömer devridir. Kıtlık vardır. Hz. Ömer valilerinden yardım talep eder. İlk yardım kervanını gönderen o dönem Şam valiliği yapan Ebu Ubeyde oldu. 400 deve yükü gıdayı kendi elleriyle yularından tutarak Medine'ye teslim etti.
Sade bir hayat yaşadı. Şam valisi iken Hz. Ömer Şam'ı denetlemeye gider. Ebu Ubeyde onu karşılamaya geç gelir. Diğerleri gibi yollara düşmez. Onu gören Hz. Ömer, beni gece sen misafir et, der. Ebu Ubeyde bu tekliften pek hoşlanmaz. Hz. Ömer ısrar edince de kabul eder. Evi Şam'ın kenar semtinde bir evdi. İçi bomboştu. Lüks ve tezyinat hiç yoktu.
Hz. Ömer der ki; Senin başka bir şeyin yok mu? Ebu Ubeyde; Bu yeter der. Hz. Ömer Ebu Ubeyde'nin yoksul halini görmemesi için kendisini evine davet etmediğini anlar. Ve ağlar. Şöyle der Hz. Ömer; 'Dünya bizlerin hepimizi değiştirdi. Sen hariç Ebu Ubeyde.' Şöyle derdi bu mütevazı mümin; 'Siyah ve takvalı bir adamın bedeninde ben olaydım keşke.'

Hıristiyanlar onu severdi
İdaresi altındaki herkesi evladı gibi bildi.
Bundan ötürü Şam'daki gayrimüslimler canlarını ona feda edecek kadar onu severlerdi.
İslam aleyhinde oluşan her fitneyi valiye haber verirlerdi.

Ben evlatlarımı nasıl terk ederim?
Hz. Ömer zamanında Şam tarafında veba hastalığı yayıldı. Binlerce insan vefat etti. Ebu Ubeyde (r.a.) orada valiydi. Bütün hastaları büyük bir kampa aldırdı ve karantina uyguladı.
Ne insan aldı içeri, ne de kimseyi dışarı çıkardı. Bulaşır hastalıklardan korumak için.
Ama ne gariptir ki kendi çadırını hastaların çadırlarının ortasına kurdurdu. Dışarıyla bütün irtibatını kesti. Bunu duyan Hz. Ömer onu kurtarmak ve Medine'ye aldırmak için kısa ve öz bir mektup yazdı. Halife Valisini Medine'ye çağırıyordu. Onu kaybetmeyi göze alamıyordu.
Ebu Ubeyde(r.a.) Halifenin mektubunu okudu. Ve niyetini anladı. Şöyle cevap verdi: 'Allah sana rahmet etsin müminlerin emiri. Mektubu aldım ve anladım. Bana söyler misin; Hz. Peygamber'in ümmetin en güveniliri dediği birisi, evlatları -halkı- tek tek ölürken onları bırakıp gelebilir mi? Senden ve Medinelilerden dua bekliyoruz artık.' Mektup Hz. Ömer'e gelince mektubu okuyan halife ağlamaya başladı. Etraftakiler olayı bildikleri için sordular: Yoksa Şam valisi Ebu Ubeyde hayatını mı kaybetmiş? Hz. Ömer şöyle cevap verdi. "Şimdilik değil! Ama o halkının içinde ölmeyi tercih etti." Akabinde gelen ikinci mektup Ebu Ubeyde'nin vebadan vefat ettiğini bildiriyordu.
Hz. Ömer daraldı. Dışarı çıktı. Hızlı hızlı dağa doğru yürüyordu. Arkadaşları arkasından koşuyorlardı. Yetişebilmek için. Döndü.
Sonra şöyle dedi arkadaşlarına: Dünyada en çok ne isterdim bilir misiniz? Ne isterdiniz dediler: "Bir oda dolusu Ebu Ubeyde isterdim.
Bütün dünyayı idare etmek için.
Ebu Ubeyde bugün orada. Ebedi kıyamı bekliyor. Vefat ettiğinde yaşı 58'di. Vefatını duyan Sahabe Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ona yıllar önce verdiği haberi konuşuyorlardı.
"Ebu Ubeyde! Sen birçok insanın hayatını kaybedeceği salgın bir hastalıkta öleceksin."