Nihat Hatipoğlu

NİHAT HATİPOĞLU

Tarihi 28 Ağustos 2015

Hastalığımızın ilacı; kardeşlik-birlik-sevgi

Batı âlemi, barış içinde her gün ilerleme kaydediyor. Enerjisini büyümekte harcıyor.
Batılı ülkelerde çocuklar, okullarına endişesiz gidiyor.
Çarşılarda, pazarlarda kavga yok.
Çekişme yok.
Problemlerini konuşarak hallediyorlar.
Birbirlerinin hayatına kastetmek için örgütlenmiyorlar.
Para birliği kurdular. Askeri birlik kurdular. Büyüyorlar.
***

İslam âlemine bakın.
Her tarafta kan ve gözyaşı. Her bir grup diğerini katletmek için fetva peşinde.
Pazar yerlerinde, alışveriş yerlerinde bombalar patlıyor.
Sadece Suriye'de hayatını kaybeden insan sayısı 300 binin üzerinde.
Konuşarak değil, vuruşarak hesaplaşıyorlar.
Her tarafta yığınla kutuplaşma var.
İslam âlemini birileri karıştırıyor.
Yıllardır unuttuğumuz kan ve acıyla tanışıyoruz.
Yazık oluyor.
Bu haliyle İslam âlemi, İslam'a zarar veriyor.
İslam'ın temiz yüzünü temsil edebilme çabalarımızı sıfırlıyor. Korkunç kötü görüntü veriyorlar.
Müslümanlar, Müslümanların silahıyla ölüyor.
Ve gide gide iş, kan davasına dönüşüyor.
Üzülüyoruz.
Daralıyoruz.
Çaresizce dua ediyoruz.
Bu girdaptan çıkmak zorundayız.
İslam âlemi, pusulayı yitirdi.
Mesele artık dinden referans bulmayı da geçti. Nefisler, egolar, menfaatler dinin çok önünde.
Otoritesiz bir ümmet olduk.
Dur dediğinde; sözü dinlenecek, bir kabullenilmiş dini otorite yok.
Müslümanların parası pul olmuş.
İtibarı mezat olmuş.
Siyasi güçleri harman olmuş.
***

Bundan bir çıkış olmalı. "Ya Rab!
Bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?"
diye haykıran Mehmet Akif gibi diyecek hale geldik. "Mahşerde mi bu biçarelerin yoksa felahı." "Yandık diyoruz, boğmaya kan gönderiyorsun", cümleleri ta boğazımıza kadar geliyor.
Mehmet Akif böyle seslenmişti.
Biz de biliyoruz ki bir felah olacak. Elbette bu kaos bitecek. Güzel günler gelecek. İslam âlemi huzurlu günlerine dönecek.
Devran değişecek.
Ümitsiz olmamak lazım.
İslam âlemi 'Moğol' istilası gördü. Yok oldu sanılacak günler yaşadı.
Hatırlayın hani... Huneyn günü, sahabenin bir an dağılması ve Hz. Peygamber'in (s.a.v.) 10 bin kişilik düşman ordusu arasında 80 kişiyle yalnız tek başına ayakta kaldığı bir anda, bazılarının, Muhammed'in (s.a.v) işi bitti, bu bozgun ta denizde bitecek dediği bir anda Hz. Peygamber'in (s.a.v.) cesaretiyle zafere dönüşmüştü.
Aynısı yine olacak. Ümitsizlik yok. Daralma yok. Havlu atmak yok.
Elbette mevsim değişecek. Elbette her hesabın üzerinde Rabbın hesabı var.
Elbette her hesabın bir kaderi var. Ve bu hesaba karar veren bir Rabb var.
***

Bu dağılmayı, bu süreci, bu fitneyi, planı, bu projeleri, bu karanlık elleri birlikte, düşmanlığı durdurarak...
Sevgiyle; Kardeşlikle; Kucaklaşarak durdurabiliriz ancak.
Bu kaos, bu karanlık kalkacak elbet.
Aşacağız bu günleri.
İslam âlemi; birbirleriyle kanlıbıçaklı olanlar, kanı durduracak ve dinlemeyi öğrenecekler. Veya tarihe kapkara, İslam'a zulmeden İslam evlatları olarak kazınacaklar.
Gülümsemeyi hatırlayacak günler gelmeli. Eller kin ve nefretle sıkılmamalı.
Yumruk olmamalı. Dua için semaya açılmalı.
Yüce Allah yumruk olmuş sıkılı
ellere değil, açılmış ellere rahmet indirir.

Bize Kuran yeter
Cümle bütünüyle doğru. Kuran-ı Kerim Yüce Rabbimizin kelamıdır.
Vahyi ilahıdır. Ona uymak, O'nun gereğini yerine getirmek, her Müslüman'ın görevidir. Kuran-ı Kerim elbette bize yeter. Kuran Müslümanlığı elbet her müminin hedefidir.
Müslüman'ın tartışmasız ilk kaynağı bu Yüce Kitaptır.
Bu kitap; Hz. Muhammed'e (s.a.v.) 23 sene içinde ayet ayet sure sure indi. Olaylara göre, ihtiyaca göre. Hz.Peygamber de (s.a.v.) kendisine inen bu ayetlerin hayata tatbik edilmesini Cebrail'den öğrendi. Ve bu ayetleri hayata uyguladı. İşte biz, Kuran-ı Kerim ayetlerinin uygulamasına sünnet diyoruz.
İnen ayetlerin tatbik edilmesi gerekenleri vardı. Sayısal boyutları açısından açıklanması gerekenleri vardı.
Birbirini tamamlayan hükümler vardı.
Tefsire, açıklanmaya ihtiyacı olan hükümler vardı. Bu ve benzeri ihtiyaçlar ancak ayetin geldiği kaynaktan öğrenilebilirdi. Peki bu kaynak ne olabilirdi.
Burada da yöntem şöyleydi:
İnen ayetler, inen ayetlerle açıklanır.
Bu konuda tereddüt varsa, veya ayetin daha da açıklanması gerekiyorsa hadislere bakılır. İnen ayetler sahih hadislerle açıklanır.
Bunu şöyle örnekleyebiliriz:

Namaz Örneği

Namaz hakkında inen ayetler, namaz vakitlerinin giriş ve çıkış saatlerini veya rekâtlarını belirtmez. Secde sayısını, rükuun nasıl yapılacağı gibi ayrıntıları söylemez. "Gündüzün iki tarafında ve gecenin bir kısmında namazı kıl. (Hud, 114)" "Güneşin batıya kaymasından gecenin kararmasına kadar, bir de fecrin yoğunlaşması sırasında namazı kıl." (İsra, 78) "Güneşin doğmasından önce ve batmasından sonra Rabbini tespih et.
Ve gündüzün yanlarında da tespih et." (Taha, 130) "Namazlara ve orta namaza devam edin." (Bakara, 238) Namaz vakitleriyle ilgili bu ayetlerden bugünkü namazımızla ilgili bütün sorunları çözebiliyor muyuz?
Kuran-ı Kerim'de namaz vakitleriyle ilgili ayetler hemen hemen bunlardır.
Bu ayetlerde vakitlere işaret var ancak vakitlerin tam tespiti, giriş ve çıkış anları Hz. Peygamber'in (s.a.v.) belirlemesiyle gerçeklemiştir. Hz.
Peygamber ise bu bilgileri Rabbının izni olmadan elbette veremezdi.
Vermezdi.
Hz. Peygamber'den gelen Sahih hadisler; sabah -öğle - ikindi -akşam ve yatsı namazlarını tarif eder. Bu namazların giriş ve çıkış saatleri -anları- belirtilir. Namazla ilgili her soru cevaplanır.
Her vakitte farzların kaçar rekât kılınacağını belirtir. Bu namazlarda kaç secde, rüku olacağını anlatır. Neler okunacağını anlatır. İşte bütün bu açıklayıcı bilgiler sahih hadislerle belirlenir.
Bizler buna "beyan" açıklama deriz.
Hadisler olmadan bu ilgileri nereden öğreneceğiz. Yaşayan sünnet denilen sünnet ve uygulama bu sünnet, yani hadislerden başka bir şey mi?

İçki Örneği
İçkinin hangi aşamalarla yasaklandığı da Kuran-ı Kerim ayetlerinden ve bu ayetlerin zaman içindeki haram kılınma aşamalarına açıklama getiren sahih rivayetlerinden anlaşılıyor. İçki hakkında şu ayetleri hatırlayalım:
1. Ayet: Hurma ağaçlarının meyvesinden ve üzümlerden hem bir içki yapıyor, hem de güzel rızık ediniyorsunuz. (Nahl, 67)
2. Ayet: Sana içkiyi ve kumarı soruyorlar. De ki onlarda hem günah, hem insanlar için fayda vardır. Günahları ise faydalarından daha büyüktür. (Bakara, 219) (Not:Buradaki faydadan maksat içki ticaretinden edinilen kâr kastediliyor.)
3. Ayet: Ey iman edenler! Siz sarhoşken ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. (Nisa, 43)
4. Ayet: Ey iman edenler. İçki, kumar, tapmaya mahsus dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki murada eresiniz. (Maide, 90)
5. Ayet: Şeytan, içkide ve kumarda aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah'ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artıksız hepiniz vazgeçtiniz mi? (Maide, 91) İçki hakkındaki ayetlerin bu dizimi Hz. Peygamber'in (s.a.v.) tatbikiyle anlaşılıyor. Hadislerin ve sahabelerin tatbikiyle. Bu ayetlerin uygulamasından bu dizim elde ediliyor. Böylece bizler içkinin bir anda değil; alıştıra alıştıra kademeli olarak yasaklandığını anlıyoruz.
Çünkü Kuran-ı Kerim'deki içki ayetlerinin sıralanması, bizim yukarıda 5 maddede belirttiğimiz gibi değildir.
Tatbikattan -uygulamadan- biz bu dizimi görüyoruz.
Böylece de; içki Kuran'da tam yasaklanmadı, bakın sadece namaz vakti içki yasaklanmış gibi Kuran-ı Kerim'i nefsine göre yorumlayıp tahrif edeceklere de engel olunuyor. Yüce Rabbimiz, kullarını alıştıra alıştıra içki yasağına hazırlıyor.
Ayetlerin bu dizimini bizler Hz.
Peygamber'in (s.a.v.) uygulamasından ve sahih hadislerden öğrenmeseydik; içimizden biri Bakara suresinin 219. ayetini alır ve içkide fayda da varmış ben o faydadan -ticaretinden- yararlanacağım diyebilirdi. Bunu bugün söyleyemiyor, çünkü biz hem hadislerden ve hem de Hz. Peygamber'in hayatından, içkinin haramlılığı ile ilgili ayetlerin son ayetler olduğunu kolayca söyleyebiliyoruz.
İşte Kuran-ı Kerim'i istismar edebilecek bu tahrifatı engelleyen tek malzeme Hz. Resulullah'ın (s.a.v.) uygulaması ve ayeti bize yaşatmasıdır.
***

Bize Kuran-ı Kerim yeter, sözü baştan sona doğru bir ifadedir. Ancak bu cümle: Sahih hadislerin, yani Kuran-ı Kerim'in en büyük tefsiri olan sünnetin inkârı niyetiyle ifade ediliyorsa ümmete yapılabilecek en büyük haksızlığın yolu açılır. Bunu anlamak için 23 sene boyunca Kuran-ı Kerim'i tebliğ etmiş ve açıklamış olan Hz.
Peygamber'in (s.a.v.) hayatını incelemek yetiyor.