Tarihi 30 Ocak 2016

Niçin 'Cibali'...

Yalnız bizde değil tüm dünyada genel

insan eğilimlerinin yaygın olanlarından

biri de küçük yaşlardan itibaren çevrede

görülen, yaşanılan, rastlanılanlara

alışılması ve bu yönde şartlanılmasıdır!

Hatta;

At gözlüğü takılmışçasına...

Sanki alın yazısıymışçasına...

Yönetimsel sistemler, politik kavramlar

bile sorgulanma lüzumu hissedilmeden

kabullenilir!

...

Örneğin...

Yörelere verilen adların kökenini, ömrü

orada geçenlerin neredeyse tamamına

yakını dahi merak edip araştırmamış...

Hayat boyu olduğu gibi kabullenmiştir!

...

Konuyu biraz daha somuta indirgemeyi

deneyecek olursak;

...

Amerika, güney topraklarının büyük

bölümünü Meksika'dan, para vererek

satın almıştı...

Buralarda kurulu bulunan Meksika

kentlerinin İspanyolca olan adlarına

hiç dokunmadılar;

'Los Angeles, Las Vegas, San

Francisco' bunlardan bazılarıdır!

Hatta, Kızılderili Reisi'nden incik

boncuk karşılığı aldıkları yerleşime

bile Reis'in adını koydular;

'Chicago'…

Günümüz Amerikalıların pek çoğu

bu tarihi gerçekleri bilmez!

...

Yine örneğin...

Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'u

fethedip Bizans teslim olduğunda,

Osmanlı ordusu şehre çeşitli yönlerden,

farklı farklı kapılardan giriş yaptı...

Bir Yeniçeri taburu da şehre surdaki

küçücük bir kapıdan girmişti ve taburun

başındaki Yeniçeri çavuşunun adı

'Cebe Ali' olduğu için, kapıya da onun

ismi verilmişti;

'Cebe Ali kapısı'...

Ancak zamanla tekrarlana tekrarlana

kapının, hatta bulunduğu semtin adı

'Cibali' olarak anılır oldu!

...

Uludağ'ın eski ismi 'Keşiş Dağı' idi!

Bu yüzden, İstanbul'a güneydoğu'dan,

Uludağ yönünden esen rüzgâra;

'Keşişleme' denmiştir...

Dağın adı değişince, rüzgârın niye

böyle anıldığı da bilinmez oldu!

...

Cumhuriyetle birlikte 'Demokratik

Parlamenter Sisteme' geçildi...

Anayasa metni çok kez değiştirildi,

darbe dönemlerinde darbecilerin

kafasına göre yenileri yapıldı ve her

defasında sisteme ilişkin tartışmalar

azalacağı yerde artış gösterdi!

...

Mevcut Anayasamız da 1980 Darbesi

ile konmuş bir Anayasadır...

Yasalarla düzenlenmesi gereken çok

konuyu bünyesinde barındırdığı için

roman'a dönmüş, teferruat'a boğulmuş,

çok maddesi farklı dönemlerde

değiştirilip yamalı bohçaya çevrilmiş,

derde derman olmaktan çıkmıştır!

...

Bu Anayasanın tüm maddelerini ayrı

olarak ele alıp -sanki her bir maddenin

kalması gerekiyormuş gibi- hepsi

üzerinde düzeltmeler yapmaktansa...

Yepyeni formatta...

Ve son derece kısa...

Sadece temel hak ve ödevleri tarifleyen

bir Anayasa ortaya konulmalıdır...

En önemli değişiklik de 'yürütme'

maddesinin düzenlenmesinde olmalıdır!

...

Koalisyonların bir ülkeyi ne denli geri

bıraktırdığına Türkiye dünyadaki belki

de en bariz örnektir!

Artık köhnediği iyice su yüzüne çıkan

Parlamenter Sistem'in de değişme vakti

çoktan gelmiştir...

'Devlet Başkanlığı' sistemine vakit

kaybetmeden geçmenin sonsuz yararı

bulunmaktadır!

...

Bugün sorunsuz olarak yürüyen

'Cumhurbaşkanı-Başbakan'

uyumu kimseyi yanıltmamalı, ülkelerin

geleceklerine yüzyıllar dikkate alınarak

bakılmalıdır...

...

Geçmişi bilmeyen 'Niçin Cibali'

sorusunu yanıtlayamaz...

'Niçin Devlet Başkanlığı' sorusuna

doğru yanıt için de hem geçmişi bilmek

hem de geleceğe ilişkin gerçekçi fikirler

yürütebilmek elzemdir şüphesiz!