Tarihi 2 Eylül 2015

Yaralı Parmağa...

CHP şartlar-şurtlar öne sürüp

'yersen!' demeye getirmeseydi...

...

MHP her şeye-her teklife karşı çıkıp

'huysuz kaynana!' sendromu

sergilemeseydi...

...

Şüphe yok ki şu an bir

'koalisyon hükümeti' işbaşındaydı!

...

İyi olurdu-Kötü olurdu...

Orasını bilmem!

...

Ama edindiğimiz tecrübe şu ki;

Fırıldak gibi dönmekle...

Sürekli aksi bir tavır izlemekle…

Memleket meselelerine üçkâğıtçı

tarzda yaklaşımla bir yere varılmıyor!

Netice almak mümkün değil...

...

Son dakikada bile...

CHP ya da MHP deseydi ki, örneğin;

'Memleketin acil çözüm bekleyen

sorunlarının hâlli için, şartlarımı

şu an için bir kenara bıraktım!

Koalisyona varım!'...

Bu teklif mutlaka kabul edilmek,

hükümet de her halükarda kurulmak

durumundaydı...

...

Şakayla karışık, durum şudur;

...

Kılıçdaroğlu'nun biri lokantaya girip

masaya oturuyor ve garson 'ne yemek

istediğini' sorunca;

'Kuşkonmaz çorbası ile kuru

fasulye' diyor...

Ancak birkaç da şartı var;

'Kuşkonmazlar iki gün salçada

dinlendirilmiş, kuru fasulye de

bal ve sirke kullanılarak pişirilmiş

olmalı!'...

Garson, bırak salçada dinlendirmeyi

kuşkonmaz çorbasının listelerinde bile

olmadığını, ayrıca kuru fasulyenin de

Anadolu usulü pişirildiğini, böyle bir

tarifle pişmiş yemekleri bulunmadığını

belirtince...

Hışımla masadan kalkıp lokantayı terk

ediyor Kılıçdaroğlu'nun biri ve hemen

kapıda açıklama yapıp;

Aç kalmasının sorumlusunun

'lokanta yönetimi ve aşçı'

olduğunu bağıra bağıra ilân ediyor!

...

Lokanta yöneticisinin savunması da şu;

"Öyle garip şartlar ileri sürdü ki,

o'na uygun yemek bulamadık"...

...

Bahçeli'nin biri lokantaya girip

masaya oturduğundaki durum da şu;

Garson, 'önce çorba alır mısınız'

diye soruyor ve sıralıyor;

'Şehriye, mercimek, domates

ve yayla çorbaları var'...

Yanıt: Hayır, istemem!

...

Garson bu kez etli yemeklere geçiyor;

'Patlıcan kebabı, bamya, türlü...?'

Yanıt yine: Hayır, istemem!

...

Uzatmayalım...

Lokantadaki tüm yiyecekleri, sebze

yemeklerini, zeytinyağlıları, salataları,

tatlıları, cacığı-ayranı da sayıp hepsine

'Hayır, istemem!' yanıtı alan

garsonun;

'Beyefendi, madem bir şey yemeye

niyetiniz yok, o zaman lokantaya

niçin geldiniz' diye sorma hakkı

doğmuş olmuyor mu?

...

Sahi;

Yemek yemeğe niyeti olmayanın...

Menüdeki yemekleri beğenmeyenin...

Yemek yeme adabına aşina olmayanın

lokantada ne işi var?

...

Gerçi;

Lokantayı (TBMM'yi) ortaklaşa (oy ile)

oluşturan toplum, böylesi müşterilerden

(uzlaşma kültüründen, ülke sorunlarına

çözüm bulmayı en öne almaktan uzak

parti başkanlarından) ne gibi bir fayda

umar, orası da belli değildir!

...

Bunlar…

Bir kez daha ortaya çıktı ki;

'Yaralı parmağa bile ş'etmekten'

kaçınmaktadırlar…

Toplumun bugün ve ileride en çok

dikkat etmesi gereken de, demek ki;

'Bunlara hiç güvenmeyip, elinin

yaralanmaması için ciddi gayret

sarf etmesi' olmalıdır…

Malûm;

'İstikrar' her şeyden önde gelir!