Tarihi 17 Haziran 2015

‘Kenetlenme’ Şartı!

Muhalefetin on üç yıldır sürdürdüğü

ve toplumun hiç olmazsa bir kesimini

inandırmak için yoğun çaba gösterdiği

'ayrıştık' kavramının müsebbipleri

8 Haziran sabahı su yüzüne çıkıverdi!

Sandıklar açılınca bir de bakıldı ki asıl

ayrışma kendilerinden kaynaklı imiş!

CHP;

'AK Parti ile koalisyona

girmem' diyor…

Böylece, ülkenin en büyük partisine

oy veren en kalabalık seçmen

grubuyla kendi seçmeni arasına duvar

örme çabasını sürdürüyor!

MHP;

'HDP ile bir araya gelmem'

diyerek, yedi-buçuk milyon olan

kendi seçmeni ile HDP'ye oy veren

altı milyon kişinin arasındaki

husumeti, yıllar boyu aşılması güç

bir set inşa ederek birkaç kat daha

pekiştirmiş oluyor!

HDP;

Oyun kurucuların sıkı tembihleri

ve Medya'daki arkadaşlarımızın da

cansiperane gayretiyle seçim öncesi,

'AK Parti ile yan yana durmam'

sözü eş başkanın ağzından çıktı…

Vatandaşın zaten kendilerine karşı

mevcut güçlü endişelerini toplumun

tamamına yakınına yayarak, bir

hamlede herkesi karşısına alıverdi!

Gelelim AK Parti'ye…

Bu partiden diğer partilere ve bunlara

oy veren seçmene karşı bir eleştiri-bir

kınama yapıldığını hiç duydunuz mu?

Hiçbir şekilde!

Bilakis, tüm seçmen tercihlerine

'demokrasinin ilk şartı olarak'

derin saygı duyulduğu her vesile ile

dile getirip duruldu…

Bu durumda, 'toplumu ayrıştırma'

gayreti sergileyenlerin aslında kimler

olduğunu ve bu konuda iktidara iftira

atanların gerçek kimliklerini fark

etmeyen de artık sanırım kalmamıştır!

Tüm partiler yasalar doğrultusunda

kurulduğuna ve faaliyet gösterdiğine

göre bazı partilerin bazılarının peşinen

'üstünü çizmesi'…

Sürekli 'kırmızı çizgilerden' söz

ediliyor olması, ülkeyi hükümetsiz

bırakmayı bile göze alabilecek bir

husumetin ara vermeden sergilenmesi

'toplumu germek-ayrıştırmak'

çabası değil de nedir?

CHP'nin;

'Ülkenin yüzde kırklık kesimi

karşında yüzde altmışlık blok

var' açıklaması bile, maalesef

toplumu bloklaştırma-ayrıştırma

çabasının bir göstergesidir!

Kurtuluş Savaşımızda bu tip görüşler

ileri sürenler olsaydı, toplumu da ikna

edebilselerdi sonucun neye varacağını

bu gün için kestirebilmek zor değildir!

Tarihte kurulmuş 16 Türk Devleti'nin

hiç birisi dışarıdan bir müdahaleyle ya

da yabancı bir devlet karşısında savaş

kaybederek tarih sahnesinden silinmiş

de değildir…

Hepsi, dış kaynaklı girişimler sonucu

ülkenin içine nifak tohumları ekilmesi

ve bu tohumların giderek filizlenmesi

ile toplumun birbirine düşürülmesi

neticesinde yıkılıp gitmiştir!

'Büyük Hun İmparatorluğu'

Çin'li gelinin yıkıcı dedikodularının

neticeye ulaşması sonucu ikiye

bölünmüş…

'Timur ile Bayezid' bu tahrikler

sonucu savaşmış…

'Viyana Kapılarından' yine nifak

sonucu, Kırım Han'ının geçidi haçlı

ordusuna açması ve Osmanlı'nın iki

ateş arasında kalıp kırılması ile

hüsranla dönülmüştür!

Batı, bu toprakların insanının nasıl

yenilgiye uğratılabileceğini -tarihten

ilham alarak- bildiğini sanmaktadır…

Çok yanıldıkları iddia edilemeyecek

olmakla birlikte, bu toplum da her

defasında kolayca yenilgiye

uğramamanın yollarını artık öğrenmiş

olmalıdır!

Çabalar ne derece güçlü olursa olsun,

'toplumca kenetlenmek' şarttır!