Tarihi 4 Ocak 2015

Diyelim ki...

Köyünüzde ilkokulu bitirdiniz ve
ortaokul-lise tahsili için;
'Diyelim ki…' şehre gitmeniz
gerekiyordu!

Şehirde tesisatçılık yapan amcaoğlu

ile görüşüp tası tarağı topladınız ve;

'Diyelim ki…' yanına gittiniz!

Onun da bir dostunun tavsiyesiyle;

'Diyelim ki…' malûm cemaatin

evlerinden birine sizi yerleştirdiler!

Eve taşındınız, okula başladınız…

Evde kalan diğer arkadaşlarınızla iş

bölümü yaptınız, ders çalışmaya ve;

'Diyelim ki…' gecenin belli

dilimlerinde de Gülen'in kitaplarını

okumaya, pek anlayamamakla birlikte

belli bölümlerini ezbere başladınız!

Liseyi bitirdiniz!

'Diyelim ki…' abiler aracılığıyla

sorular önceden geldi, bunlara

çalıştınız, sınavı kazanıp Polis

Kolejine girdiniz ve ardından da aynı

yöntemle mezun da oldunuz!

'Diyelim ki…' yine abiler organize

etti ve tayininizin de güzel-büyük bir

ilimize yapılması sağlandı!

'Diyelim ki…' Terörle Mücadele'de

görevinize başladınız!

'Diyelim ki…' evlendiniz, kızınız

dünyaya geldi ve onun geleceğini

şimdiden sabah-akşam düşünür

oldunuz!

Hatta bu arada;

'Diyelim ki…' Hükümetin ülke için

yaptıkları sizi çok memnun ediyor…

'Diyelim ki…' Türkiye'nin hızla

gelişmesi gelecekle ilgili kaygılarınızı

silip süpürüyor…

'Diyelim ki…' teröre yeltenenlere

'memleketin geleceğini karartma

peşindeki hainler' gözüyle bakıp

onları şiddetle kınıyorsunuz!

'Diyelim ki…' ülkenizi çok seviyor,

mesleğinizi 'kutsal' addediyorsunuz,

'Devlet' kavramı sizin için mukaddes

bir anlam ifade ediyor!

Tam da bu aşamada;

'Diyelim ki…' bazı polis abilerinizi

aralarında hararetle bir konuyu

tartışırken görüp kulak kabarttınız…

Parkta eylem yapanların çadırları

yakılırsa olayların büyüyeceği, emrin

teşkilat dışında yukardan bir yerlerden

geldiğini anlatıyorlardı!

'Diyelim ki…' bereket size 'yakma'

işinde görev vermediler, sıyırdınız…

Olaylar abilerinizin planladığı şekilde

büyüdü!

Siz de, olayların bastırılmasında çaba

sarf ettiniz, provokatör olduğu her

hâlinden belli olanlara biber gazı

sıktınız, bir yandan da atılan taş ve

molotoflardan korunmaya çalıştınız…

Ancak;

'Diyelim ki…' kafanız da karıştı!

Abi bildiklerinizin, memleketin kan

gölü hâline gelmesi için bu denli çaba

sarf etmeleri, sizde şok etkisi yarattı!

'İslâm-Müminlik-Dürüstlük'

kavramlarıyla bu provokasyonun ne

gibi bir benzerliği-ilintisi olabilirdi?

Ya, bu olaylar sonrasında abiler

tarafından size bir de;

'Diyelim ki…' 'Başbakanın evine

gizlice böcek yerleştirme talimatı

verilmiş olsaydı, ne yapardınız?

Aklı-ruhu sağlam bir 'Şerefli Polis'

olduğunuza göre;

'Hainliği' mi?

'İnsanlığı' mı tercih ederdiniz?

Bir yanda memleketiniz-çocuğunuzun

istikbâli için geceyi gündüzüne katan

bir Başbakan-ülkenizin geleceği var…

Diğer yanda, -her ne kadar içinde

bulunsanız da- izlediği tavırla kime

'Hizmet' ettiği belli, dış ülkelerin,

güç odaklarının maşası konumunda,

yasadışı çeteleşmiş bir suç örgütü!

İşte, bu noktada yapacağınız tercih,

kim olduğunuzu ortaya koyacaktır;

Ya 'İnsan-Mümin-Vatansever'…

Ya 'Paralelci-Vatan Haini'…

'Diyelim ki…' ve de akıbetinizi;

Bu dünya için de…

Öbür dünya için de…