Tarihi 28 Aralık 2014

4 Yıl Verirsek!

Ezber edip, olur olmaz her ortamda

tekrarlamaya başladığına bakılırsa

Kılıçdaroğlu'nun önümüzdeki seçim

için sloganı bugünden belli;

"Bana bir '4 yıl' verin!"…

Verirsek…

Türkiye'yi ileriye götürecekmiş!

Hazine döviz dolu…

IMF'ye borç ödenmiş…

Ekonomik istikrar sağlanmış…

Şehirlerin alt yapıları tamamlanmış…

Çözüm Süreci meyve vermek üzere…

Enerjide-sağlıkta sorunlar çözülmüş…

Eğitim rayına oturmuş, memleketin

her köşesinden dev eserler fışkırmış…

Kişi hakları güvenceye alınmış…

Din ve Vicdan hürriyeti tamam…

Vesayet dönemleri sona erdirilmiş…

İşkence, kötü muamele yasaklanmış…

Çözüm Süreci'nde son adım kalmış…

Neymiş?

"Bana bir '4 yıl' verin"…

Süleyman Demirel, fötr şapkasıyla

kürsüden aşağı düşecek gibi sarkmış;

'Benim memurum!'…

'Benim esnafım!'…

'Benim köylüm!'… diye avaz avaz

bağırarak, oyları verirsek 500 günde

ülkeyi düzlüğe çıkaracağını vaat edip

duruyordu!

Verdik…

Bırak 500'ü, verdiğimize

vereceğimize 50 günde pişman olduk!

Tansu Çiller, o pek tatlı diliyle;

'Her eve iki anahtar!' vaat etmişti!

Başa gelip ekonomi düzeldiğinde(!)

biri ev, diğeri de önüne çekeceğimiz

gıcır gıcır araba için…

Kandık…

Enflasyondan, devalüasyondan,

krizden yakamızı kurtaramadık!

Faili meçhuller, ülkenin her yanını

saran mafyalar da cabası…

Eh! Ev-Araba, tabii ki hak getire!

Cem Uzan vardı meydanlarda bir

dönem de…

'Mazot 1 lira olacak' dediydi!

Az daha o'na da kanmak üzereydik ki,

bereket servetinin altındaki üçkâğıtlar

ortaya dökülmeye başlayınca tüydü…

Kaçırdığı para ile Paris'te muhakkak

ki gününü gün ediyordur şimdilerde!

Ecevit'e 'Karaoğlan' dedik, başında

kasketiyle bizden biri diye düşündük;

'AK günlere' sloganından, uçurduğu

güvercinlerden heyecanlandık…

Gittik, o'na da verdik…

Yokluktan, kıtlıktan, karaborsadan,

işsizlikten, fakirlikten anamız ağladı!

Şeker yoktu…

Ampul yoktu…

Margarin yoktu…

Akaryakıt zaten yoktu…

Yok oğlu yoktu!

Ancak, bu noktada durup düşünmek

gerekiyor;

Rahmetli Ecevit, belki de mübarek

bir kişiydi, 'AK günlere' demekle

belki bugünleri işaret etmişti…

Kim bilir!

Neyse…

Başlığımıza dönecek olursak;

'4 yıl verirsek' mi?

Aman!

Allah yazdıysa bozsun…

Geçmiş dönemlerde;

Partiler arasında gönül gezdirdik,

'Vere vere verem olduk!'…

Ortaya çıktı ki, onlarda;

'Bol gaz var, Def-i hacet yok!'…

Hazırı gaibe değişebilecek…

Başka maceralara girişebilecek…

İstikrar üzerine kumar oynayabilecek,

'ellerim kırılsaydı da, bunlara

oy vermeseydim' cümlesini tekrar

söylemeyi göze alabilecek tek kişinin

bile bu toplumda mevcut olabileceğini

sanmak, bunca tecrübeden sonra tuhaf

kaçmaz mı sizce de?