Ezber edip, olur olmaz her ortamda
tekrarlamaya başladığına bakılırsa
Kılıçdaroğlu'nun önümüzdeki seçim
için sloganı bugünden belli;
"Bana bir '4 yıl' verin!"…
…
Verirsek…
Türkiye'yi ileriye götürecekmiş!
…
Hazine döviz dolu…
IMF'ye borç ödenmiş…
Ekonomik istikrar sağlanmış…
Şehirlerin alt yapıları tamamlanmış…
Çözüm Süreci meyve vermek üzere…
Enerjide-sağlıkta sorunlar çözülmüş…
Eğitim rayına oturmuş, memleketin
her köşesinden dev eserler fışkırmış…
…
Kişi hakları güvenceye alınmış…
Din ve Vicdan hürriyeti tamam…
Vesayet dönemleri sona erdirilmiş…
İşkence, kötü muamele yasaklanmış…
Çözüm Süreci'nde son adım kalmış…
…
Neymiş?
"Bana bir '4 yıl' verin"…
…
Süleyman Demirel, fötr şapkasıyla
kürsüden aşağı düşecek gibi sarkmış;
'Benim memurum!'…
'Benim esnafım!'…
'Benim köylüm!'… diye avaz avaz
bağırarak, oyları verirsek 500 günde
ülkeyi düzlüğe çıkaracağını vaat edip
duruyordu!
…
Verdik…
Bırak 500'ü, verdiğimize
vereceğimize 50 günde pişman olduk!
…
Tansu Çiller, o pek tatlı diliyle;
'Her eve iki anahtar!' vaat etmişti!
Başa gelip ekonomi düzeldiğinde(!)
biri ev, diğeri de önüne çekeceğimiz
gıcır gıcır araba için…
…
Kandık…
Enflasyondan, devalüasyondan,
krizden yakamızı kurtaramadık!
Faili meçhuller, ülkenin her yanını
saran mafyalar da cabası…
Eh! Ev-Araba, tabii ki hak getire!
…
Cem Uzan vardı meydanlarda bir
dönem de…
'Mazot 1 lira olacak' dediydi!
…
Az daha o'na da kanmak üzereydik ki,
bereket servetinin altındaki üçkâğıtlar
ortaya dökülmeye başlayınca tüydü…
Kaçırdığı para ile Paris'te muhakkak
ki gününü gün ediyordur şimdilerde!
…
Ecevit'e 'Karaoğlan' dedik, başında
kasketiyle bizden biri diye düşündük;
'AK günlere' sloganından, uçurduğu
güvercinlerden heyecanlandık…
…
Gittik, o'na da verdik…
Yokluktan, kıtlıktan, karaborsadan,
işsizlikten, fakirlikten anamız ağladı!
…
Şeker yoktu…
Ampul yoktu…
Margarin yoktu…
Akaryakıt zaten yoktu…
Yok oğlu yoktu!
…
Ancak, bu noktada durup düşünmek
gerekiyor;
Rahmetli Ecevit, belki de mübarek
bir kişiydi, 'AK günlere' demekle
belki bugünleri işaret etmişti…
Kim bilir!
…
Neyse…
Başlığımıza dönecek olursak;
…
'4 yıl verirsek' mi?
Aman!
Allah yazdıysa bozsun…
…
Geçmiş dönemlerde;
Partiler arasında gönül gezdirdik,
'Vere vere verem olduk!'…
Ortaya çıktı ki, onlarda;
'Bol gaz var, Def-i hacet yok!'…
…
Hazırı gaibe değişebilecek…
Başka maceralara girişebilecek…
İstikrar üzerine kumar oynayabilecek,
'ellerim kırılsaydı da, bunlara
oy vermeseydim' cümlesini tekrar
söylemeyi göze alabilecek tek kişinin
bile bu toplumda mevcut olabileceğini
sanmak, bunca tecrübeden sonra tuhaf
kaçmaz mı sizce de?