Margaret Thatcher, İngiltere'de on bir
yıl Başbakanlık yaptı. Özelleştirme ve
ülkeyi ekonomik açıdan güçlendirme
çalışmalarını tavizsiz uyguladı…
Sisteme ayak uyduramayan çok firma
battı, kendine çeki düzen verebilenler
ayakta kalmayı başardı!
Ama netice itibariyle, şirketlerin tümü
de artık kolay yoldan-faiz lobiciliğiyle
ayakta kalınmayacağını anlamış oldu!
…
'Demir Lady' unvanı, Thatcher'e,
bu kararlı tavrı nedeniyle verilmiştir!
…
Yumruğunu o günlerde (90'lı yıllar)
masaya vurup, sosyal ve ekonomik
konularda gerekli tedbirleri almamış
olsaydı, İngiltere'de 2011'de meydana
gelen yağmalama, isyan, kundaklama
benzeri olaylar çok daha önce yaşanır,
tahribatı da çok daha büyük olurdu…
…
İngiliz halkı, geçen yıl yitirdikleri
'Demir Yumruklu Lady'lerini,
sonraki iktidarların değiştiremeyeceği
sağlam bir sistem bıraktığı için hala
minnetle anmaktadır!
…
Türkiye'de de son on iki yılda maddi,
manevi alanda ve demokrasi, insan
hakları konusunda atılan adımlar, geri
dönülemez ileri aşamaya taşıdı ülkeyi!
…
Başbakan bu süreçte eleştirildi, yerden
yere vuruldu, suikastlar tertiplendi,
türlü iftiralarla karalanmaya çalışıldı!
…
Rahmetli Menderes…
Rahmetli Özal gibi, Erdoğan'ın ülke
için yaptıkları da, ileriki süreçlerde
elbette daha iyi anlaşılacaktır!
Bu noktada, hayretle izlediğim şudur;
…
Ülkesi için gecesini-gündüzüne
katmış, elle tutulur-gözle görülür
şekilde memlekete ivme kazandırmış
bir lider, son derece yorgun geçen bir
gecenin sabahında, gazeteyi açınca…
Kendisine uyduruk-gerçek dışı eleştiri
getiren bir manşetle de karşılaşınca…
'Ne hâliniz varsa görün' diyip, hizmet
aşkından nasıl olur da vazgeçmez?
…
Örneğin…
'Hızlı Tren' ülke için çok iyi oldu ama
bunu hiç gündeme getirmeseydi de, ne
muhalefetten, ne muhalif kafalardan
herhangi bir tepki de gelmezdi…
Kim düşünecek, kimin aklına gelecek
de, 'niye yapmadın' diye kendisine
kim soracaktı?
Ya da Marmaray?
Ya da Avrasya Tüneli?
Ya da duble yollar, yerli silah sanayi?
…
İngiltere'de üç yıl önce ağırlıklı olarak
sosyal sebeplerle ortaya çıkan büyük
kargaşayla hemen hemen aynı süreçte
Türkiye'de de aynı gerekçeyle ve çok
mükemmel bir zamanlamayla
'referandum' yapılmıştı…
Bugünkü karşı cephe gibi, o günlerde
de yaklaşık on parti bir araya gelmiş
ve 'Hayır oyu' için çalışmışlardı!
Sonuç yüzde altmış 'Evet' çıkmıştı…
…
O sonucun üzerine yatsaydı AK Parti,
yeni-dev yatırımlara kalkışmasaydı…
Yine de her seçimi kazanabilecek
potansiyele sahip olduğu aşikârdı!
…
Oysa yüzde kırk 'Hayır'cıya rağmen
Tayyip bey'in şevki yine de kırılmadı.
Devrim nitelikli atılımlara devam etti!
…
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde
yetmiş civarında bir oyla seçildiği
takdirde, toplum hizmetlere 'kör' ve
'nankör' olmadığını kanıtlayacaktır!
…
Farklı bir sonuç, Yeni Türkiye
toplumu için bir 'ayıptır!'…