Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 29 Ocak 2015

Giderken götürenler

Hayatınızdan çıkarken sizi siz yapanları; degerlerinizi, gerçeklerinizi, sıkı sıkıya tutunduğunuz, uzun zamanda inşa ettiğiniz kalenizi, heplerinizi veya hiçlerinizi; kendi yanına alarak yolunuza eskisi gibi devam etmenizi engelleyen insanlardır bunlar. Erkin Baba'nın dediği gibi körolası çöpçülerde kalan birikintileri süpürür. İlk zamanlar kalanlarla acının zevkine ulaşırsın. Garip bir şekilde mazoşist duygular hoşunuza gider. Sizde kalanlarla kendine işkence çektirirsin. Nasıl bir duygudur ki insanların çoğu aşk ile acıyı ayna anda yaşamak isterler. Ya o zaman mutluluğun hakkı kalmıyor mu? Sonra aradığın anda kapsama alanı dışında olur tabi. Sen en güzel zamanda mutluluğu aramazssan "ey yavrum eyy müstahak sana bunlar" demez mi arkandan. Sanki tabağında kalan yemeğin hatrı gibi. Aslında gelirken de getirmemiş olanlar en tehlikelileridir. Diğerleri getirdiklerinin yanında ufak tefek yankesicilikle araklasalarda birşeyleri, bunlar sizdekileri toparlayıp gözünüzün yaşına bakmadan çuvalı yüklenip karışırlar kayıplara... Merak etmeyin bunu yapan sizlerden başka bir şey değildir. Aslında gidenin götürdükleri zaten geçici süreliğine indirime giren sizin duygularınızdır. Yani sen onu nereye koyarsan o orada duruyor. Sakın verdiklerinizi geri istemeyin. İnanın insanoğlu sütü çiğ içmiştir bununla hala sizin ondan kalanlarla acı çektiğine mutlu olur. Boşverin siz yine sütü kaynatın ve üfleyerek için.

Çok çalışmak
NewYork'ta bir yayınevinde redaktor olarak çalışan 51 yasındaki George Turklebaum, geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiş... Peki bu olayın diğer milyonlarca kalp kriziyle ölümden farkı nedir derseniz: 23 kişiyle bir arada çalıştığı açık ofiste, adamın kalp krizinden gittiği tam 5 gün sonra birisinin yanına gidip 'iyi misin?' diye sormasıyla fark edilmiş.. Patronu, şirkette 30 yıldır çalışan George'un sabah ofise en erken gelip akşam en geç çıkan eleman olduğunu, etrafındakilerle konuşmadan bütün gün sadece işiyle ilgilendiğini söylemiş.. Bu nedenle de, her zamanki gibi masasında bir yazı okuduğu sırada kalbi durarak öldüğünde kimsenin dikkatini çekmemiş.. Bu olaydan çıkarmamız gereken ders: Kendinizi paralarcasına çalışmayın.. kimse farketmiyor :)

Mezar
Temel uzun zamandır görmediği arkadaşı Cemal'le İstanbul'da karşılaşır:
-Uşak nasilsun pakayum?
-İyiyum...
-Çocuklarun nasuldur?
-Onlar da çok iyidur...
-Ha karin nasuldur?
Temel böyle sorunca Cemal'in birden yüzü değişir... Temel arkadaşının karısının geçen yıl öldüğünü hatırlayıp hemen şöyle der:
-Yani aynı mezarda mi yatayii?