Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 15 Ağustos 2017

İstanbul’a yeni başlayanlar!

İstanbul'da bir yere varmak için; mesafe değil, ulaşım aracı ve saat baz alınarak yola çıkılmalıdır. Cüzdanını çaldırdığı için yolda kalmış ve evine gidebilmek için sizden para isteyen bütün yaşlı amcalar ve teyzeler yalan söylüyordur.
İsteseler limuzin kiralayıp evlerine gidebilecek kapasiteye sahiptirler.
Kolunuzdan tutup "Size bir şey söyleyebilir miyim?" diyen kişi sizden kesinlikle para isteyecektir. Ayakkabı sandığı kırıldığı ve boyaları telef edildiği için ağlayan çocuk da yalan söylüyordur. Akbilinizin ya da İstanbul kartınızın kredisini takip ediniz, otobüse bindiğinizde akbilinizden çıkacak yetersiz kredi sesi, kalıcı duyma problemlerine sebebiyet verebilir. Göğe karşı haykırıp meydan okumayın. "İstanbul seni yenecaaamm" demeyin. "Hemencecik şurada" diyenlere çok da güvenmeyin.
Uzaklık-yakınlık kavramı farklıdır burada.
Taksim ve çevresinde garip kıyafetli, saçları bol joleli çılgın insanlar görebilirsiniz.
Korkmayın ısırmazlar, yolunuza devam edin. Manzara aramak için kasmayın. Her yer manzara... Ki bunu zaten demiştik ama hatırlatmakta fayda var. Metrobüs büyük nimet. Ama kafanı kullanırsan. Binişlerinde inişlerinde stratejinizi geliştirin. Sonra rahat edeceksiniz. Burada her yere oturulur.
Kaldırıma, duvara, merdivene, sahile, banka, yola...
Oturun, çekinmeyin. Ünlü olmak için Unkapanı'na gideyim diyorsanız hiç tavsiye etmem. O işler eskidendi. "Şurası süper ya, oraya gidelim" tarzı şeylere pek bulaşmayın çünkü her daim ortamda "Yaa bırak orası da bişey mi ya, esas şeye götüreyim ben sizi" diyen bir gıcık olur. Etrafınızdaki insanlara pek kafanızı yormayın. Genelde İstanbul'daki insanların yüzde 80'i yalnız hallerinde sinirli olurlar. Yüzde 20'si de dışlanmamak için sinirli taklidi yaparlar. Kabataş'tan tramvaya bineceğiniz zaman kapı kapanınca üzülmeyin. Kapının ortasındaki yuvarlak butona bastığınızda kapı tekrar açılıyor.
Metroya binerken önce inenlere yol verilir.
Binmeye çalışıp bir de millete "Napıyon lan" gibi triplere girmeyin. "Köprü bu saatlerde tıkalı mıdır?" gibi bir soru anlamsızdır. Köprü her zaman tıkalı olabilir.
Yağmur yağarken taksi bulmaya çalışmak beyhude bir çabadır. Başınızın çaresine bakın. Bir süre sonra "Of sıkıldım, artık dayanamıycam bu kente" gibi replikler savuracak hale gelirseniz boşuna kasmayın, ayrılsanız da özleyeceksiniz İstanbul'u; çevrenizdekilerin kafasını da şişirmeyin.
Yolda yürürken size biri çarptığında özür dilemesini beklemeyin, siz çarptıysanız da özür dilemek için durmayın; zira herkesin acelesi vardır, bi yerlere koşturuyorlardır.
Üzerinize doğru gelen minibüslere "Ezecek değil ya" diye bakmayın, koşarak kaçın.

TESADÜF
Gün boyu muayeneden yorulmuş olan doktor muayene saatinin sonuna doğru kapıyı açıp, salonda sohbet eden bir hanımla bir bey gördü. "Buyurun ikiniz de" dedi. İkisi de muayene odasına girdiler.
Doktor, "Soyunun" dedi.
Adam soyunmaya başladı, biraz tereddütten sonra kadın da kızara bozara ve sinirlenerek soyundu. Soyunmaları bittikten sonra doktor adama:
- Bayan hep böyle sinirli midir?
- Vallahi bilmem... Ben de ilk defa görüyorum kendisini.

YARALI
Temel ambulans şoförü olmuş. Bir gün bir otobüs kazası çağrısı alırlar. Ve hemen olay yerine giderler. Gittiklerinde gördükleri manzara çok kötü, her tarafta yaralılar ölüler. Feryatlar yeri göğü inletir. Fakat adamcağızın biri hepsinden fazla bağırıyor ve inliyor.
Temel de adamın yanına gitmiş. Bakmış ki adamın iki bacağı kırılmış.
Temel de basıyor fırçayı:
- Ula uşağum ayuptur bu senun yaptuğun.
Şunun şurasunda iki bacağun kırilmüş sadece. Bak orda insanlar ölmuş senun gibi ses çıkariylarmu da?

DELİ
Başhekim, akıl hastanesinin bahçesinde dolaşıyordu, bir ara baktı, bir kalabalık gözüne çarpmıştı. Hemen oraya seğirtti.
Deliler bir halka oluşturmuş, ortada dönüp konuşan birini dinliyorlardı:
- Papendreu seçimleri kaybetti. Hastaneye kaldırıldı... Bulgar zulmü devam ediyor.
Zorla yollanan soydaşlarımızın sayısı seksen bine ulaştı... Federasyon kupasını Beşiktaş kazandı...
Başhekim bu işten hoşlanmış, "Ne yapıyorlar bunlar böyle?" diye sormuş.
"Efendim, ortadaki deli kendinin gazete olduğunu sanıyor, haberleri bildiriyor." Başhekim daha da hoşlanmış. Dolaşmasını sürdürmüş. Az ileride ne görsün! Sekiz, on deli iplerle sımsıkı birbirlerine bağlanıp bir köşeye atılmamış mı!
"Onlar mı, okunup da iadeye gidecek eski gazeteler efendim..."

AlkışlıYorum
Kız arkadaşımla birlikteliğimizle alakalı dertleşiyoruz, "Trip atmasın, dır dır etmesin, hep elimin altında gözümün önün de olsun, nazlı nazlı süzülsün istiyorum" diyorum. "O zaman git kendine Japon balığı al" diyor. Bir daha kız arkadaşlarımla dertleşirsem aha da iki olsun.