Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 1 Mayıs 2017

Evlilikte çiftlerin birbirine benzemesi

"Üzüm üzüme baka baka kararır" diye boşuna dememiş atalarımız. Birlikte daha fazla vakit geçirmeyle başlıyor her şey.
Mecburen çiftler birbirini tolere edip, karşı tarafın kararlarını daha uysalca kabulleniyor.
Dikkat ederseniz sizin de fark edebileceğiniz, her zaman yüzde yüz fiziki olmasa da (ki bazen böyle olduğu da görülmüştür), genelde büyük ölçüde fiziki olan benzerlik. Bazen benzemeyen çiftler de uzun yıllar süren evlilikleri sonucu garip bir şekilde tip olarak da birbirlerine benzemeye başlıyorlar. Yani ruh eşi falan biraz hikaye geliyor bana. Belki de kendimizden bir tane daha arıyoruz, onu bulduktan sonra da karşılıklı iyice etkileşerek 'bir vücut olma' taniminin hakkını vermeye başlıyoruz. Aklıma ilk gelenlerin ise politikacılar olması daha da ilginç.
Misal evlendikten sonra alınan kilolarla birlikte, erkekte meme çıkmasıyla başlar.
Evli çiftlerin uzun yıllar boyunca sürekli aynı kaynaktan beslenmeleri, aynı ortam ve koşulları paylaşmaları nedeniyle, benzer duygu-durum-düşünce-konuşma-mimik vs. karakterisitiklerini yansıtmalarına sebep olmaktadır.
İnsanların hayatlarını birlikte geçirebilmeleri için bir anlamda mecburi olan vaziyet. Evliliğin ilk yıllarındaki bütün çatışmalar "benzememe" durumundan kaynaklandığı için bir süre sonra "ya benzeyeceğiz, ya ayrılacağız" noktasına gelinmesi sonucunda yaşanan hal. Bir süre sonra eşler kendilerini birbirlerine doğru törpülemek suretiyle hayatı bir anlamda kolonyal ittifak durumuna çevirmektedirler.
Farklılıklar ortadan kalktığında, çatışmalar da kalmakta ve stres düzeylerinde düşüş yaşanmaktadır. Karşı tarafta sanki tek hücreli bir canlıyken, bölünerek çoğalmış hissi yaratmaktadırlar. Amiplerin hayatta çok stressiz ve mutlu olmaların ana sebebi de birbirlerine benzemeleridir zannımca.
Beyinlerinin olmaması da bir sebep olabilir tabi, o kadarını bilmem.
Aylak bilim adamlarının yaptığı araştırmalardan biriydi bu. İnsan denilen organizma, kendine en çok benzeyeni eş olarak seçmekteymiş. Hatta örneklerinde Yoko Ono - John Lennon arasındaki 7 benzerlik gösterilmişti. Kuaför dergilerinde buna benzer bir çok araştırma ile karşılaşılabiliyor.
Aslında bir de evrimsel olarak bakarsak, kadın ve erkek soyunun devamı için çiftleşirken, kadın en güçlü olacak çocuğu için bir aday arıyor. Kendisini soyu devam ettirecek güçlü olan diğer aday olarak gördüğü için kendisine bekleyen bir erkeği seçmesi gayet doğal. Aynı düşünce erkek içinde geçerli olduğu için olabilecek hededir. eksiseyler.com

HAVA
Arabasıyla Almanya'ya giden Dursun, arkadaşı Temel'i lastiğinin havasını indirirken yakalar:
- Ne yapaysun uşağum?
Temel oldukça duygusal bir modda cevap verir:
- Biraz memleket havasi koklayalum dedik da!

NOŞUT
Temel Afrika'ya safariye gitmiş. İlk günün sonunda gece otelin lobisinde avcılar konuşuyormuş. İngiliz, "Ben bugün 1 gergedan vurdum" demiş. Fransız, "Ben de 1 aslan vurdum" demiş.
Temel de "Ben 1 noşut vurdum" demiş. İngiliz ile Fransız anlamamış.
Ama cehaletleri belli olmasın diye de sormamışlar. Ertesi gün yine ava gidilmiş gece yine toplanmışlar. İngiliz "Ben 2 kaplan vurdum" demiş. Fransız "Ben de 1 fil vurdum" demiş. Temel, "Ben 4 noşut vurdum" demiş. İngiliz dayanamamış sormuş:
- "Kusura bakma ama noşut nasıl bir şeydir? Bunca yıllık avcıyım hiç duymadım." Temel de;
- "Ben de ilk defa burda gördüm. Kara kara birşeyler insana benziyorlar. Ellerini kaldırıp noşut noşut diye bağırıyorlar." demiş.

BİLET
İstanbulda otobüse binmek üzere duraktaydım. Saat akşam 6-7 civarıydı. O saatlerdede trafik malum. Neyse benim bineceğim otobüs geldi ve bindik. Tam otobüs duraktan kalkacaktı ki bir tane 40-45 yaşlarında teyze otobüse zorla yetişti ve ağzından aynen şu kelimeler döküldü:
"Pardon bilet bey ilerden şöför alabilir miyim?"

AlkışlıYorum
Bir haftalığına şehir dışına giderken ne olur ne olmaz diyerek su vanasını kapatan ve döndüğünde vanayı kapadığını unutup sabahtan akşama kadar susuz evde iş yapmaya çalışıp, bir türlü gelmeyince de sular idaresine kızan benden başkası da vardır değil mi?
Üniversitemize yabancı ülkelerden öğrenciler geldi. İki Çek öğrenciyi misafir ettik.
Akşam biraz gergin olduklarını hissedince nedenini sordum, Türk adetlerini, kurallarını bilmedikleri için yanlış bir şeyler yapmaktan korkuyorlarmış. Gülerek "Rahat olun, burada kendi evinizde gibi davranabilirsiniz" dedim.
Sabah ben uyku sersemi mutfakta kahvaltı yaparken bizim parlak misafirlerden biri önümden çırılçıplak geçip tuvalete gitti. Fazla mı yüz verdik acaba?