Tarihi 4 Nisan 2009

Caveman mağara adamı

Uzun zaman üstüne tiyatroya gittik. 'Mağara Adamı'nı izledik. Başarılı bir oyun 'Caveman' ve yetenekli bir oyuncu 'Alper KUL'. BKM'de cumartesi akşamları gösterilen bu tek kişilik gösteriyi tavsiye ediyorum. Neden ediyorum peki biliyor musunuz?
Son yıllarda boşanmalar patlamış… Demek ki anlaşamıyoruz. Demek ki birbirimizi anlamak için oyun falan izlememiz lazım.
Oysa erkeklerle kadınlar şirin şeyler. İnsanlar itici mesela. Ama insanları, erkeklerle kadınlar diye sınıflandırınca, kişilik buluyor, anlam kazanıyor.
Bu sınıfların ortak noktaları çoktur ama bunlardan fazlasıyla bahsedilmiştir. Kaşınan yerleri de dâhil, bir sürü farkları da vardır ama bunlardan da bahsedilmiştir…
Bu bahislerde ortaya çıkan en büyük gerçek, kadınların erkekleri, erkeklerin kadınları önemsediğidir. İkisinin birleşince mecburen parayı önemsediğidir. Diğer sonuç, iki tarafında âşık olunca tatlarından yenmediğidir.
Bunlar âşıkken kıskançlık, romantizm, incelik, had safhaya çıkar. Aşkın bittiğini "pırt !" diye bir ses belirler. Âşık çiftten biri pırtmışsa aşk bitmiş, alışkanlık başlamıştır. Eğer bu sese rağmen ayrılmazlarsa evlenirler.
E bu kadar farklı türler ayrılamadan evlenirlerse boşanmasınlar da ne yapsınlar. Yazıcık onlara, zıtımsı yaratılmışlar bir kere… Onları bir araya getiren içgüdüler bir arada tutmaya ne kadar yetebilir ki? (Çocuklar da engel olamıyor boşanmalara, ziyan oluyor bebeler ortalarda.)
Peki, eski evlilikler neden daha uzun sürüyordu? Bu farklılıklar o zamanlar yok muydu?
Eski insanlar, eski zamanların duruluğuna sahiptiler… O zaman kadınları uyandıran üniversiteler, gazeteler, işini kolaylaştıran bulaşık, çamaşır makineleri, ayartan alışveriş merkezleri yoktu… Kimseler eşitlikten bahsetmiyordu… Herkes kendi rolünü oynuyor, rol kapma telaşı yaşamıyordu.
Hinlik, cinlik yoktu… Kin tutulmaz, kuyruk acısı güdülmezdi… Daha anlayışlıydı herkes. Plan değil, oya, dantel yapardı o kadınlar. Aptallıklarından değil, edeplerinden susarlardı. Bir şeyleri yürütebilme amaçlarından durur, geçimin doktorasını yaparlardı.
Çok da eski değil annelerimizin zamanında, kadın da erkek de sevgisi hatırına taviz ve emek veriyordu. Yarış yoktu. Zaten o günlerin imkânsızlıkları yüzünden ışıldamaya zaman olmadığından, iki tarafta sürekli işlemek zorundalardı. Trip yapmaya, kıyas yapmaya, evliliklerini tırtıklamaya, ''Hayatımdaki insandan ne kadar çok şey bekleyebilirim?'' lere fırsatları kalmıyordu. Mıyordu da mıyordu… Bu konu beni yordu…
Geçinin birbirinizle hadi bakayım, göreyim sizi… İş yine bizlerde. Yuvayı dişli değil dişi kuş yapar…