Tarihi 19 Nisan 2015

Dolarda ipler elimizde değil!

Türkiye ilginç bir ülke. Dolar'ın TL karşısında son bir haftadır değer kazanmasından medet umuluyor. Küresel ekonomideki büyük resmi okumayıp sadece Türkiye üzerinden çıkarımlar yapmaya çalışanlar hata yapıyor.
Türkiye'yi bu tür eleştiriler üzerinden yıpratmanın kimseye faydası yok.
Bugünkü tablonun ortaya çıkışının başlangıç noktası 2007 finans krizi oldu. Kriz sonrası tüm dünyada ekonomik dengeler değişti. Fakat tek değişmeyen doların dünyada rezerv para olarak kullanılmaya devam etmesidir. Euro alanı ve Japonya deflasyon riskiyle boğuşurken, ABD mevcut tabloda 17 trilyon dolar ile dünyanın en büyük ekonomisi olmaya devam ediyor. Emtia fiyatları dolarla şekilleniyor.
Borçlanmalar dolarla yapılıyor.
Merkez bankalarının temel rezerv kalemlerinden biri dolar.
2007 finans krizinin aslında bir "Dolar Krizi" olduğunu söyleyen iktisatçılar da az değildi. Dolara karşı alternatif para sistemleri tartışıldı. "Bretton Woods sistemi tekrar gelsin" diyenler dahi oldu. Ancak bugün dünyada doların ikamesi olacak başak bir para birimi yok. Euro denemesi iyi bir proje olmasına rağmen dolara alternatif olmaktan uzak.

KUR RİSKİNİ İYİ YÖNETMELİYİZ

Fed'in, 2008 yılından bugüne kadar bilançosunu 900 milyon dolardan 4.5 trilyon dolar gibi bir büyüklüğe çıkarmasındaki ana güç yine dolara olan talebin yüksek olmasıydı.
Başka bir Merkez bankası bilançosunu kısa zamanda böylesine büyütseydi o ülkede kriz çıkardı. Fed'in bu güvenle piyasalara verdiği paralar, gelişmekte olan piyasalara aktı. Likiditenin bollaştığı dönemde dünya ekonomisinin büyümesi bu ucuz fonlama sayesinde oldu.
Ama şimdilerde tablo değişiyor. Likidite tekrar ait olduğu evine dönüyor. Fed'in faiz kararına ilişkin verdiği sinyal ise bu dönüşün işaret fişeğidir.
Dolayısıyla gelişmekte olan piyasalarda yatırımcılar portföylerini ekonomide oluşan yeni normallere göre şekillendiriyor.

UZUN SÜRMEYECEK

ABD ekonomisinde veriler iyi geldiği sürece dolar güçlenmeye devam edecek. Durum böyle olunca Dolar TL'de olduğu gibi tüm para birimleri karşısında değer kazanıyor. Bu değer kazanma uzun süre devam edecek bir durum değil. Bir geçiş dönemi yaşanıyor. Bu geçiş dönemi faiz artışı gerçekleşene kadar devam edecektir.
Önemli olan ortaya çıkan bu değişimi, Merkez Bankası'nın, şirketlerin ve hanehalkının doğru şekilde yönetmesidir. Kur riski yönetimi tek başına Merkez'in yönetebileceği bir konu değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın faiz arttırmamasını eleştirenler var. Merkez Bankası'nın elinde faizlerin dışında bu süreci yönetebileceği araçlar var. Faiz artışı şuan gündemin de dahi olmamalı.