Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 11 Temmuz 2017

Güvenlik sorununu DEAŞ’a indirgeme eğilimi

Batı dünyasında maalesef Türkiye ve Ortadoğu'ya yönelik toptancı ve önyargılı görüşler yaygınlık kazanıyor.
Türkiye için yapılan değerlendirmelerin hemen hepsi, belli kurum ve kişilerin görüşleri etrafında şekilleniyor. Özellikle kendine Türkiye uzmanı diyen bir grup, ikinci sınıf akademisyen bu işin bayraktarlığını yapıyor. Doğrudan ve dolaylı olarak her konuyu bir şekilde Erdoğan düşmanlığında toplayabilen bu tipler, Türkiye'ye dair böylesi bir algı oluşmasının en birincil sebebi. Ama bunu aşmak zorundayız.
Türkiye'nin verdiği haklı mücadeleyi anlatmalıyız. Bölgede yaşanan güvenlik sorunlarını bütünlüklü bir biçimde ortaya koyarak Türkiye'nin önceliklerini gösterebilmeliyiz.
Bugün Türkiye'de yaşanan güvenlik sorunları, Ortadoğu'da yaşayanan genel durumdan bağımsız değil.
Ortadoğu'daki güvenlik sorunları da küresel istikrarsızlıktan bağımsız değildir. OHAL sadece Türkiye'de değil, Fransa'da da var. Çünkü terör sadece Suriye ve Türkiye'ye hapsedilemiyor.
Kendini Paris'te de gösterebiliyor.
Devletlerarası gerilim ve diplomatik gerginlik sadece Türkiye ile diğer ülkeler arasında değil. Sadece Ortadoğu'da mı devletler arası gerilim arttı? Hayır neredeyse tüm dünyada ülkeler arası gerginliğin arttığı bir döneme girdik.
Bugün Amerika ile Almanya ve hatta Amerika ile Kanada arasında bile ciddi farklılaşmalar yaşanmaya başladı.
Katar krizi, bunun en güzel örneği.
Katar meselesinde herkesin kerkese karşı pozisyon alabileceğini görüyoruz.
Suud hem Katar'a hem İran'a hem Türkiye'ye karşı. Fakat Türkiye ve İran aynı cephede değil. Türkiye Katar'ı destekliyor ama Suud ile zıtlaşmayı tercih etmiyor. Amerika'da Trump Suud'un yanında gibi. Pentagon ise Katar'ın yanında gibi. Karmakarışık bir durum söz konusu. Bunlar aslında uluslararası sistemik bir belirsizliğin ve istikrarsızlığın ürünüdür. Bütün devletler, hem iç hem dış güvenliklerinde sorunlar yaşıyor. Yani genel bir uluslararası güvenlik sorunu var.
Fakat maalesef batılı ülkeler bunu görmezden gelme eğiliminde.
Çünkü şimdilik kendileri Türkiye gibi ülkelere oranla daha az etkileniyor.
Güvenlik sorunlarını teröre, terörü de DEAŞ'a indirgemek istiyorlar. Ortadoğu'daki güvenlik sorunu denildiğinde akıllarına DEAŞ ile mücadeleden başka birşey gelmez oldu. Devletler arası gerilimler ve bu gerilimlerin çıkarabileceği sonuçları göz ardı ediyorlar. Göç meselesine dair ortak bir pozisyon almakta yetersiz kalıyorlar. Batılı ülkeler Rusya'nın bölgeye doğru akmasına cevap veremez hale gelidi. Ve DEAŞ ile mücadele çerçevesinde düşündüklerinden terörü bir bütün halinde ele alamıyorlar.
DEAŞ bitse bile benzer terör örgütlerinin doğacağını, DEAŞ'ı yenerek terörü bitiremeyeceklerini göz ardı ediyorlar. Rakka temizlenince terör de temizlenecek zannediyorlar. Hatta DEAŞ ile mücadele adı altında PYD gibi yeni terör örgütlerinin doğuşuna neden oluyorlar. Böylesi yaklaşımların sonuçlarını defalarca gördük. Aynı oyun Afganistan'da da oynandı, Irak'ta da. Şimdi Suriye'de oynanıyor. Terör bitecek mi? Tabii ki hayır. Yeni örgütler doğacak. Bunların yaptıklarının zararını maalesef bölge ülkeleri daha çok çekiyor.
Bu Ortadoğu'da yaşanan sorunların suçunu Batılı ülkelere atma çabası olarak görülmesin. Fakat Ortadoğu'da kendi başına hareket etme iradesine sahip aktör sayısının ne kadar az olduğunu hepimiz biliyoruz. İradesi olmayanın sorumluluğu da olmaz. Ortadoğu'yu şekillendiren asıl küresel oyunculardır.
Bu nedenle Ortadoğu'yu anlamaya çalışırken perspektifi doğru koymak ve bölgedeki sıkıntıların küresel sebeplerine odaklanmak şart. Aksi halde Batılı ülkeler sadece Ortadoğu'yu değil kendilerini de kandırmış olur.