Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 30 Mart 2017

Halep Berlin olur mu?

Halep, rejim ve Rus güçlerinin kuşatması altındayken hepimiz çok endişelendik. Halep'in düşmesinin Suriye iç savaşında bir dönüm noktası olabileceğini düşündük. Haklıydık. Halep Suriye'nin iki merkezinden biri.
Bu nedenle de Rusya ve rejim, Şam'ı garanti altına almak için tüm gücüyle Halep'e yüklendi.
Ama bizi şaşırtan başka bir durum vardı. Halep'in bu stratejik değerini Amerika'nın göz ardı edeceği beklenmezdi. Evet Amerika, Rusya'nın Suriye'ye müdahil olmasına müsaade etmişti. Rusya'nın sınır tanımayan saldırganlığına göz yumuyordu. Rusya'nın 'Terörle mücadele' adı altında aslında Türkiye'ye yakın grupları vurmasından keyif alıyordu. Ama bunların hepsinin kendine has bir mantığı vardı. Suriye savaşının ilk bölümünde Amerika, değişim ve demokratik dönüşüm taraftarı gibiydi. Buna göre diğer ülkeler pozisyon almaya başladı. Türkiye de demokratik dönüşümü desteklemeye karar verdiği anda tuhaf bir senkron kayması oldu ve Amerika bu kez statükocu pozisyona geçti. Bu nedenle Suriye'de demokratik dönüşüm ve değişimi destekleyen tek Türkiye kaldı. Diğerlerinin hepsi statükocu bir zihneyete sahip olduklarından yakınlaştılar. Çünkü demokratik dönüşüm gerçekleşirse, Türkiye'nin etki alanında aşırı bir yayılma olacaktı.
Bu aşırı yayılma karşı taraftaki tüm aktörleri provoke etti. Rusya, Amerika ve İran'ı aynı cephede buluşturdu.
Zaten bu tür uluslararası şartlar altında devletlerin çoğunluğu statükoyu ister, ancak saldırgan hareket ederler. Örneğin Türkiye, Suriye ile savaş öncesinde kurmuş olduğu statükoyu tercih ederdi, ama dönüşümün başladığını hisseder hissetmez dönüşüme öncülük etmeyi denedi. İran, Esed rejiminden memnundu. Statükoyu savunmak isterdi, ama bugün yayılmacı eylemlere girişti.
Amerika, statüko adına Esed'e ve hatta Rusya ve İran etkisine bile razı olabilirdi.
Fakat savaştaki aktörlerin birbiriyle mücadele etmesini kenardan seyrederek o da saldırgan davranış sergilemiş oluyor. Rusya, daha ilk günden bu yana Suriye'deki statükoyu tercih ederdi. Fakat bugün Rusya, Suriye'nin en saldırgan aktörü haline geldi.
Bunu fırsata dönüştüren Rusya, Şam'dan kuzeye doğru koridoru açtı.
Hama ve Humus üzerinden Halep'e kadar geldi. Yani Rusya, Halep'e dayandığında bu kez Rusya aşırı yayılma göstermiş oldu. Aşırı yayılmanın diğer aktörler arasında ittifaka neden olması beklenir. Böylece Amerika, Halep'in düşmesini engellemek için Rusya karşıtı poziyon alabilirdi. Ama olmadı.
Amerika, Halep'in düşmesine bile ses etmedi. Bugün dönüp baktığımızda Obama yönetiminin gidiş sürecine rastlaması nedeniyle Amerika'nın otomatik pilotta olduğu bir döneme rastladığını düşünüyorum. Putin zaten bunu düşünerek o boşluk anından faydalanarak Halep'i ele geçirdi.
Bu durum bana İkinci Dünya Savaşı'nın sonunu hatırlatıyor. Amerikalılar tıpkı Suriye olayında olduğu gibi diğer ülkelerin birbirini boğazlamasını izlemeyi tercih ettiler. Bu ofansif bir plana dayanıyordu.
Ruslar ile Almanlar Stalingrad'da birbirlerini boğazlarken Amerikalılar Hitler'e karşı açılacak ikinci bir cepheyi mümkün olduğunca geciktiriyordu.
Fakat Sovyet güçleri, Almanya'ya doğru ilerlemeye başlayınca Amerikalılar, Normandiya çıkarmasını bu sefer hızlı bir şekilde Rusya tüm Almanya'yı ele geçirecek korkusuyla başlattılar. Buna rağmen geç bile kaldılar. Amerikan ve İngiliz güçleri gelmeden Ruslar Berlin'e bayrağı dikmişti. Ruslara Berlin'i kaptıran Amerikalılar bunun ceremesini bütün Soğuk Savaş boyunca çektiler. Berlin, Soğuk Savaş boyunca batı ittifakının yumuşak karnı oldu. Bugün aynı şekilde Amerikalılar, saldırgan bir politika izleyerek Rusların sahada kayıp vermesini bekledi. Ama Ruslar el çabukluğuyla Halep'i ele geçirdi. Yeni Amerikan yönetimi veya yönetimleri bundan sonra her türlü Ortadoğu konusunda bu Halep meselesiyle karşılaşabilir. Halep yeni dönemde Rusya ile Amerika geriliminin merkezi olarak yeni bir Berlin haline dönüşebilir.
Arada soruyorlar. Amerika ile Rusya Türkiye aleyhine anlaşabilir mi? Ben de cevap veriyorum. Olabilir ama sürdürülemez.