Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 15 Şubat 2017

Yeni oyunun kurgusu

Uluslararası İlişkileri satranca benzetirler. Buna göre dünya bir satranç tahtasıymış; devletler de taşları.
Bazı büyük akıllar bu oyunu ustaca oynarmış. Bahsi geçen benzetmeden kişisel olarak nefret ederim. Çok kötü bir klişedir. Son derece yüksek dozajlı küstahlık içerir. Ve aslında uluslararası ilişkilerin doğasına terstir.
Genelde yaptığı işi büyütmek isteyenler bu benzetmeye başvurur. Çünkü satranç deyince çok havalı ve zeki durur. Tavla dese çok sıradan olacak. Ama aslında devletler arası ilişkiler satrançtan çok tavlaya benzer. Oyunu baştan itibaren kuramazsın. Araçları çok daha basittir.
Kale, fil, vezir gibi farklı türde değildir.
Sadece pullar ve zarlar vardır. Zar kaç gelirse pulları ancak ona göre oynatabilirsin.
Bundan öte şekillendirme şansı çok kısıtlıdır.
İyi zar gelip gelmemesi çok önemlidir.
Sürekli altı altı atan bir ABD varken sen hep iki-bir atıyorsan, işin zor. Ama daha önemlisi attığın zara göre oynamak zorundasın. İki-birle kapı alamazsın. Ama üç-bir geldiğinde kapı almayı ihmal eder ve gereksiz risk alırsan başına her şey gelebilir.
Oyuna satranç küstahlığı ile yaklaşırsan, iki mars bir düz olursun ve tavlayı sokarlar koltuğunun altına. Aslında bu oyunların ikisini de pek bilmem. Çok da sevmem.
Öyleyse neden anlatıyorum bunları? Çünkü Türkiye'nin de içinde bulunduğu oyun yeniden kurgulanıyor. Ve aslında bir satranç gibi değil tavla gibi kurgulanıyor. Bu nedenle de basit kuralları iyi düşünmek lazım.
Bir önceki turda şansımız pek iyi gitmedi.
Ama Fırat Kalkanı'yla son anda kapı almayı becerdik ve oyuna tutunduk. Şimdi en önemli oyuncu değişiyor. O tutunduğumuz yerden yeni kurguya dâhil olacağız. Ve aslında biz dâhil tüm dünya pozisyonunu yeni Amerikan yönetimine göre alacak.
Bu yönetimin ne yapacağı pek belli değil. Kafası karışık ve tatsız sinyaller veriyor. Özellikle Müslüman dünyasını rahatsız edecek laflar ediyor. Fakat bu söylemin Amerikan iç siyaseti açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Dış siyaset söz konusu olduğunda Trump'ın üç basit noktadan hareket edeceğini sanıyorum.
Bu adam DEAŞ'la, İran'la ve Çin'le kavga edeceğini söylüyor. Üçüyle birlikte kavga da edebilir. Ama muhtemelen bir ikisi daha öncelikli olacaktır. Ve yine muhtemelen ilk başlattığı kavga diğerlerine vakit kalıp kalmayacağını da belli edecektir.
Türkiye için iyi senaryo İran'la ve/veya DEAŞ'la kavga etmesidir. Kötü senaryo ise Çin'le kapışma. Amerika yakın vadede İran ve DEAŞ'la kavgaya girerse, Türkiye'nin Amerika için kıymeti artar. Ama Çin'le kavga ederse Türkiye Amerika için en kıymetli ortaklardan biri olmaz.
DEAŞ'la kavga meselesi hiç şüphesiz Rakka operasyonudur. Rakka bir gün temizlenecekse şayet Amerika bu işin içinde olacaktır. Ve aslında Trump için kendisine Amerikan başkomutanlığı payesini ve meşruiyetini verecek bir adım olabilir. Bu adımı atarken Amerika en fazla Türkiye'ye ihtiyaç duyacaktır.
Aynı şekilde İran ile yaşanan herhangi bir gerginlik de Amerika'nın Türkiye'ye olan ihtiyacını artırır. Tabii bütün bu ilişkilerin ayrıntılı bir biçimde çalışılması lazım ve Amerika'nın ne tür taleplerle geleceği son derece önemli ama Türkiye'nin öncelikleri çok net. PYD meselesi çerçevesinde düşünecek ve hareket edecektir.
Öte taraftan Amerika Çin ile kapışmaya dönerse, o zaman Amerika daha çok Rusya'nın gönlünü çalmayı deneyecektir.
Bu ise Rusya'nın, İran'ın ve PYD'nin güçlenmesi anlamına gelebilir. Ve bence en kötü senaryodur. Fakat aynı şekilde en uzak senaryodur. Çünkü Amerika'nın tavrını daha ziyade Suriye'deki sıcak gündem belirleyecektir. Bu da Çin'le olan mücadelenin ekonomik ve söylem boyutunda kalabileceği ve stratejik boyuta evrilmeyeceği anlamına gelir. İnşallah öyle olur.