Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 5 Ağustos 2014

Kadın sürücü

Türkiye yeni bir sayfa açmak için yol aldıkça, içeride kutuplaşmalar giderek artmakta! Tabii şimdilik bunlar su yüzeyine çıkmıyor! Ama birileri harıl harıl içeriden operasyon yapmak için çalışıyor! Bunu yakında göreceğiz zaten!
Ayrılmalar, renk belli etmeler, temelsiz itirazlar gündeme gelecek!
Bunu da kıvrak bir zeka ile yapma derdindeler!
O ünlü fıkradaki kadın gibi... Şehrin tam göbeğinde hatalı sollama yapan bir kadın, bir erkeğin kullandığı otomobile çarpar! Büyük şans eseri ikisi de yara almadan hurdaya dönen araçlardan sağ çıkmayı başarır. Sürünerek zorlukla araçtan inen ikili birbirlerine bakarak gülmeye başlarlar... Sinir bozukluğuyla birleşen kahkahalar yükselirken kadın söze girer...
-Çok ama çok ilginç! Siz erkeksiniz ben de kadın.
Arabalarımız mahvoldu ama gel gör ki ikimizde de bir çizik bile yok!
Bence bu ilahi bir işaret!
Hayatımızın sonuna kadar sıkı dost olup elele yürümemiz için bir uyarı!
Ben böyle düşünüyorum...
Müthiş bir heyecana kapılan adam fırsatı kaçırmamak için kalp çarpıntısıyla cevap verir:
-Galiba çok haklısın!
Kadın devam eder...
-Bak aracım hurdaya döndü ama içindeki bir şişe şarap sapasağlam! Olacak iş değil! Bir ben, bir de bu şişe ayakta! Bunu bence acilen kutlamalıyız!
Heyecanı bir türlü gitmeyen adam kadının uzattığı şişeyi alır ve ağzına götürür! Bir dikişte şişenin yarısını boşaltır. Sonra dostluğu perçinlemek için kadına geri verir!
Elindeki mantarla şişenin ağzını kapatan kadın gülümseyerek şarabı çarpıştığı adama birkaç saniye içinde iade eder!
Şaşıran adam irileşmiş gözlerle sorar!
-Sen içmeyecek misin?
Ellerini beline atan kadın cevabıyla zaferi perçinler:
-Hayır! Ben polisin gelmesini bekleyeceğim!
Bizim durumumuz da böyleydi!
Ülkenin kimin tarafından yönetildiğini hiçbir şekilde bilemediğimiz için önümüze konulan seçeneklere kandık! Farklı farklı kıyafetlerle karşımıza dikilenleri gerçekten FARKLI sandık! Oysa pek çoğu kurgu ürünüydü! "Ülkenin kontrolü elimize geçmesin" diye piyasaya sunulmuşlardı!
Aslında bütün roller kendi yolumuzu kendimiz çizmeyelim diye dağıtılıyordu! Rollere ve kıyafetlere bakınca aldanıyorduk! Solcu, sağcı, ülkücü, muhafazakar olmak ayrı olmak değildi! İstenilen hedefe götüren ve bunun sözünü veren bütün KULLANIŞLI KİŞİLER sistemin elemanıydı!
Bütün seçilenler HAYAL KURMAYI bilmeyenlerdi! Ülkenin geleceğine dair kafa yormayanlardı!
Amacı ve ülküsü olmayanlardı!
Bunları da fıkradaki gibi aldatarak, aldanmamızı sağlayarak yaparlardı!
Darbeler, cuntalar, ekonomik krizler, IMF'ler, Dünya Bankaları bizi erkek şoförün durumuna düşürüyordu! Siyasi hareketler de aynı şekilde!
Hemen hemen her yapının içine adamlarını koyuyorlardı! Böylece başlarına bela olacak enstrümanları tehlike arz etmeden (!) durdurmayı başarıyorlardı!
Yıllarca böyle oldu! Özal bunu delecek en etkili isimdi! Ömrü vefa etmedi!
Hayalindeki Türkiye'yi göremeden göçüp gitti!
Türkiye'nin kendini büyütecek ROTAYA girmesini engelleyen en büyük silahlardan biri de MEDYA idi! Bu silahı çok iyi kullanan BARONLAR her zaman istedikleri sonucu aldılar! Kendileri gibi düşünmeyen her isme saldırdılar! "Basın özgürlüğü yok!" en temel klişeleriydi!
BBC'nin Gazze muhabiri Jeremy Bowen'in "Hamas'ın Filistinliler'i canlı kalkan olarak kullandığına dair kanıt görmedim" sözlerinden sonra soruşturmaya uğraması, CNN muhabiri Diana Magnay'ın "Sanırım duyabiliyorsunuz, İsrail'in bu saldırısını izleyen pek çok İsrailli burada toplanarak kutlama yapıyor!" sözleriyle şaşkınlığını belirtmesi ve sonra da soluğu Moskova'da alması BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ kapsamındaydı!
Ya da BBC'nin programcısı Max Keiser'in "Programı bıraktım. 'İsrail hakkında sakın konuşma' telkinlerinden bıktım usandım!" demesi ve hemen aforoz edilmesi bizde olmayan ÖZGÜRLÜĞÜN dışa vurumuydu!
Tabii bütün bunlar bir yalandı! Medyayı ellerinde tutan Yahudi birkaç aile ve arkasında Türkiye'nin kontrolünü bırakmak istemeyen İngiltere Kraliçesi vardı!
Biz hem bu denklemi bilmiyor hem de içerideki SEÇİLMİŞLERİ ıskalıyorduk! Kraliçe'nin kimlerle nasıl yürüdüğünü anlamadığımız için de otomobili deviriyor, bir de fatura ödüyorduk!
Erdoğan'la bunu ilk kez aştık!
Her saldırı püskürtüldü! Oslo'nun sızması, 7 Şubat kumpası, Gezi kalkışması, 17 ve 25 Aralık darbe planları hep bu merkezin verdiği rollerin başka başka gruplar tarafından yerine getirilmesiydi!
Türkiye'nin Türkler'e geçmesine asla izin vermek istemiyorlardı!
Onları izin verdiği ölçüde büyüyecek, onların istediği şekilde borçlanacak, onların istediği şekilde inanacak ve en önemlisi onların istediklerini öğrenecektik!
Soru sormayacak, perdeyi aralamaya kalkmayacaktık!
Kraliçe'nin yüzüyle karşılaşmayacaktık!
Solcuların ya da sağcıların Londra'dan yönetildiğini göremeyecektik! İnanılmaz bir illüzyonla çevrelenmiştik! Sağdan da gitsek soldan da gitsek aynı yere çıkıyorduk!
Üçüncü bir seçenek yoktu! Bu ülkenin çocukları Buckingham'da çizilen kaderi yaşamak zorundaydı!
Kimse buna itiraz etmiyordu! 16 imparatorluk kurmuş bir neslin evlatları bunu duymuyor, görmüyor ve gereğini yapmıyordu! Kör ve sağır olarak gidiyorduk! Nereye gittiğimize de onlar karar veriyordu!
Silkinip kendimize gelmeliydik!
Bunu yapacak milli kimliğimiz ve şuurumuzda gedik açılmıştı!
Maçlarda marş söylemekten öteye geçemiyorduk! Siyaset, ordu ve üniversiteler ÜLKEYİ NASIL BÜYÜTÜRÜZ'e kafa yormuyordu! Herkes günü yaşama derdindeydi! Zaman dolduruyorduk!
Biz böyle yaşarken onlar içeride de durmadan örgütleniyordu!
Mekanizmaları hiç aksamıyordu!
Başka başka aktörlerle geliyorlardı!
Karşılarında sadece Erdoğan vardı! Amaç onu yıpratmak ve safdışı bırakmaktı!
Çünkü Türkiye'ye biçilen role ondan başka itiraz eden bir siyasetçi yoktu!
Herkes küçüklüğe ve kimliksizliğe dünden razıydı!
Bu yüzden paslı bir ittifaka giriştiler!
Çok farklı kıyafetlerdeki insanlar elele verdiler! Yakında daha net ortaya çıkacak! "Kayıt arşivindeki bolluğuna rağmen" ne yapacaklarını bilemiyorlar! Kafaları karışık! Tapelerin, montajların sonuç vermediğini gördükleri için başka bir MODELLE gelmeyi tartışıyorlar!
Bu kez ittifaklarına DOST TANIMINA uyanlar da katılacak!
Sadece şu an Erdoğan'ın karşısına doğrudan çıkmayı risk olarak görüyorlar!
Zamanın akması, şartların olgunlaşması için pusudalar!
İlk kez KADIN SÜRÜCÜ yani KRALİÇE fatura ödemek üzere!
Elini cebine attığı zaman asıl adamları o zaman ortaya çıkacak!
Şimdikiler uvertür!
Biraz daha bekleyin! "Bu da değil artık!" diyeceğiniz ortaklıklar gün ışığına çıkacak!
Hiçbiri uzak değil!
Etrafımızda!
Yakınımızda!