Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 27 Aralık 2012

ODTÜ, Irak ve Böcek

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD gelip Ankara'ya oturdu. Asker ve MİT içinde kendine yer bulmaya çalıştı. Eski patron İngiltere'nin kolay kolay Türkiye'yi vermeye niyeti yoktu! Ama Washington boş durmuyor, TARLAYI SÜRÜYORDU!
Alparslan Türkeş'in de içinde bulunduğu 16 Türk subayı, ÖZEL eğitim için Amerika'ya gitti. Bu eğitim 10 yıl sonra meyvesini verdi! Başbakan Menderes, İngiltere'nin çizdiği tarihi ROTADAN sapmıştı!
ABD'nin de istemediği işleri yapmaya başlamıştı.
Düğmeye basıldı. Düne kadar etkili olan "Şeriat geliyor" çığlıkları en güçlü şekilde atıldı...
16 Türk subayı aldıkları eğitimi göstermek zorundaydı. Sahne onlarındı. ABD'liler ilk raundu üstün bitirse de Ankara'ya çok daha geniş ve derin bir şekilde yerleşmiş olan Londra, maçı kazanmayı bildi. ABD'nin başlattığı DARBEYİ kendi lehine çevirdi.
Bu iki gücün ilk büyük maçı, 1960 darbesiydi! Amerikalılar'ın desteklediği subaylar safdışı edildi. Londra'nın sözü dinlendi. Ve geçtiğimiz hafta ODTÜ'de kendini gösteren SOL HAREKETİN temeli atıldı! Anayasayla da desteklendi!
Tarihi mücadele hep sürdü... 1971, 1980, 28 Şubat darbeleri bu iki gücün, Türkiye'yi paylaşma savaşıydı.
Her ne kadar görünürde olan güç ASKER olsa da, perde arkasında hep bu iki kanat vardı. Ara sıra Almanya da, Londra'nın yanında pozisyon alıp ABD'ye çemkiriyordu! Tabii bunu kullandığı Türkler üzerinden yapıyor, görünmemeye çalışıyordu!
Okullarda okutulmasa da LAİKLİK ve İSLAM KORKUSUNUN (!) temelini İngilizler attı. Hem ordu, hem siyasi partiler buna göre şekillendi. Patronlar da durdukları noktaya göre değerlendirildi. İstanbul sermayesinin bazı isimlerinin ısrarla LAİKLİK vurgusu yapmasının altında yatan "Biz Londra'dan başka güç tanımayız" gerçeğidir!
Doğal olarak MERKEZ BASIN da laiklik kalkanının altında yayın yapar. Kime ya da hangi odaklara bağlı olduğunu siz düşünün! Yüzde 99.9 Müslüman olan ülkenin dışa bağlı bir azınlık tarafından "İslamcılar geliyor" korkusuyla yönetilmesi gerçekten takdire şayan bir durumdu! 60 yıl böyle geçti!
Ama Londra çok akıllıydı. "Laiklikten" vazgeçmese de bazen Almanya'yı yanına alıp içerideki MÜSLÜMAN HAREKETİ kontrol ediyordu.
Mesela rahmetli Erbakan Hoca, Avrupa kanadına çok yakın bir isimdi.
ABD solculardan sonra Müslümanlar'ı da onlara kaptıramazdı! Bu Türkiye'nin tamamen elinden çıkması demekti! 28 Şubat'ı getiren de iki gücün mücadelesiydi! Sistem hiç arıza vermiyordu! Bir yanda Kraliçe Elizabeth, bir yanda Amerikan Başkanları...
Tıpkı Fenerbahçe-Galatasaray derbisi gibi hep heyecanlı, hep üç ihtimalli bir mücadeleydi!
Siyasi arenadaki çekişme faili meçhuller olarak da karşımıza çıkıyordu! Türk devleti aslında "kimi, kimin neden vurduğunu" bilse de açıklayamıyordu! Kendi sınırları içine hakim değildi.
Ankara'ya oturan ABD ve eski mahallesini bırakmak istemeyen Londra-Berlin hattı, Türkler'e şans vermiyordu. Bu iki güce tabi olmayan birinin de devlette ilerlemesi mümkün değildi! MİLLİ birinin yaşaması mucizeydi anlayacağınız. Basında da aynı kural geçerliydi!
Çok satan gazeteler ABD ya da Avrupa aleyhine haber yapamazdı! Yeri geldiğinde kendi devletini yerden yere vurur, ama yabancılara "GIK" diyemezdi! Ülke parsellenmişti! Herkesin rolü dağıtılmış, kimin ne göreve getirileceği önceden belirlenmişti! Acı ama gerçek buydu! Hiçbir gazete de bunu yazıp çizemezdi! Türkiye'ye biçilen rol belliydi! Kendi sorunlarıyla debelenen, üzerinde kara bulutların eksik olmadığı bir ülke...
İşte bu plan, 2006'da kaldırılıp çöpe atıldı! Ankara'da uyanan MİLLİ DEVLET kendi çıkarlarını her şeyin önüne almaya başladı. Buna önce kendi, sonra bölge inandı. Mazisini hatırlayan Türkler gittiği her yerde saygı gördü.
Bu kükreyiş ABD'nin içinde de büyük yankı buldu! Avrupa ile akraba olan NEO-CON'lar kazan kaldırdı. Ama Washington, yani BEYAZ AMERİKA, Türkiye'ye inandı! Zaten yapacağı pek bir şey de yoktu.
Ortadoğu'da Ankara olmadan olamazdı! Bunu eskiden beri biliyorlardı ama karşılarında DEVLET yoktu!
Şimdi işler değişmişti. Ankara kabuğunu kıracaktı.
Obama'nın temsil ettiği Amerika, bunu gördü. Ortadoğu ve Afrika'da maçı kaybetmektense Ankara'ya yanaşmayı uygun buldu. Bölgeye yabancı istemeyen Ruslar zaten dünden hazırdı. Bunun üzerine 60 yıl Türkiye'ye kan kusturan bütün ekipler toplandı. Zararlı olan, Avrupa ya da ABD bağlantısı bulunan herkes alındı.
Balyoz'da, Ergenekon'da esen bu rüzgardı.
80 yıllık durgunluk bitiyordu! Türkiye bölgenin sesi olacaktı. Bunun ilk işareti ONE MİNUTE ile geldi. Artık İsrail'in karşısında sadece Araplar değil, Türkiye vardı.
Dengelerin değiştiğini gösteren ilk önemli işaret buydu!
Türkiye ezan sesinin olduğu her yere gitti. Bayrağını da beraberinde götürerek... Büyük güçlerin dolaşamadığı sokaklarda artık TÜRKLER vardı. Güney Afrika'dan Kafkasya'ya kadar!
Bu genişlemeden en çok Neo-Con'lar, Londra ve Berlin rahatsız oldu. Çarkı durdurmaları gerekiyordu.
OSLO'nun sızması, 7 Şubat krizi, Uludere hep onların başının altından çıktı! "Şimendiferi yani hükümeti düşürürsek istikamet bozulur" diye düşündüler!
Yapmadıkları kalmadı.
En son da BÖCEK'e sığındılar! Ankara'da 2500 tane AJANLARI var. Oturup kalktıkları lokantalar, oteller belli. Kimlerle konuştukları, kime ne verdikleri BELGELİ... Ama bunu onlar bilmiyor. Tek görevleri Ortadoğu'yu yönetmeye kalkan Türkiye'yi rotasından döndürmek! Irak'taki enerjinin Ankara'ya bağlanmasını önlemek!
Bunu da BÖCEKLE yapacaklarını düşünüyorlar!
İyice küçüldüler anlayacağınız.
Bugün yarın biri üstüne basıp canını çıkarır!
Demedi demeyin!