Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 29 Ağustos 2012

Asil Bey'e Güneş şoku

Geçtiğimiz gün Asil Nadir'in "Denktaş'ın yerine sen geçeceksin. O şişkonun devri bitti" diye konuşan ABD'nin Londra Büyükelçisini nasıl kovduğunu anlatmıştım.
Dışişlerinden birkaç dost da arayıp "Biz olayı böyle bilmiyorduk. Şaşırdık doğrusu" dedi. Nadir olayı için yeni pencere açtığımı düşünürken dün Londra'dan arayan biri, "Ararsa sevinirim" diyerek telefonunu bıraktı. Asil Bey'le ilgili olduğunu düşündüğüm için birkaç dakika içinde dönüş yaptım.
Arayan aileden biriydi. Türkiye'de basının ilgisizliğinden şikayetçiydi. Asil Bey'in tek başına İngilizler'in kucağına atıldığına inanıyordu. Çok ağır ama heyecanlı konuşuyordu.
Asil Bey'in hikayesinin gücüne inanıyorum. Her şeyden önce Türkiye'de yeterince tanınmıyor.
Yazdıklarıma ekleyeceğiniz bir şey var mı?
Eklemek zorunda olduğum bir takım hususlar var diye rahatsız ettim. Öncelikle ilginize çok teşekkürler.
Asil Bey sizin de yazmaya çalıştığınız gibi son derece milliyetçi biriydi. Türklük her şeyin önünde gelirdi.
Ne yapardı mesela?
Efendim, Asil Bey sadece kendi halkına inanırdı. Kıbrıs'ta kahvehanelerde oturup tespih çeken ne kadar boş insan varsa alıp şirketlerine yerleştirdi.
Herkesin kazanmasını isterdi. Del Monte gibi bir devi almasının asıl sebebi Kıbrıs'ta çöpe giden binlerce ton narenciyeyi tüketiciye ulaştırmaktı. Hep Türk'ün kazanması istedi. Kıbrıs'ın soyutlanmış haline çok üzülüyordu.
Yaptığı başka bir şey var mıydı?
Olmaz mı! Kıbrıs'a turist gidebilsin diye irili ufaklı onlarca turizm şirketi satın aldı. Ancak Kıbrıs'a ambargo vardı.
Şirket almak yetmiyordu. Ama pes etmeyen biriydi.
İngilizler'i Ada'ya götürmeyi kafasına koymuştu.
Noble Air adında havayolu şirketi kurdu. İnsanları doldurup İstanbul'a getirdi. Uçağın kapıları açılmadan hepsini Ercan Havalimanı'na indirdi. Böylece ambargoyu deldi.
Aldığı riskti. Ama yaptı.
Peki ABD Büyükelçisi ve kovulma olayı nedir?
Asil Bey'in şiddetle Kıbrıs'a Cumhurbaşkanı olması isteniyordu.
Ticaret yaptığı için "Her istenileni yapar" diye düşündüler. Ama Denktaş'a çok bağlıydı. Bunu, teklifi getirenler bilmiyordu. O gün gelen ABD'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Nelson Ledsky'di... Aynen sizin yazdığınız gibi "S...in gidin buradan" diyerek kovdu. Ondan sonra çöküş başladı zaten...
Peki insanlar merak ediyor. Nasıl oldu da koca bir dev yerle bir oldu?
Asil Bey'in ekonomik faaliyetleri ve Kıbrıs'a olan düşkünlüğü en çok Rumları rahatsız ediyordu. Rum lobisi belki de tek Asil Nadir konusunda ittifak yaptı.
Hem de bütün kollarıyla.
Parayla Asil Bey'i bitirme kararı aldılar.
Polly Peck'in hisselerini toplamak için harekete geçtiler.
Neden?
İngiltere'de şirketin sahibi bile olsanız hisseniz yüzde 29.9'u geçemiyordu.
Rumlar bunu bildikleri için hücum ettiler. Ne kadar hisse varsa almaya başladılar. Asil Bey bunun olacağını biliyordu. Hemen telefona sarılıp dostu olan Turgut Özal'ı aradı. "Eğer hisseleri ben toplamazsam Rumlar çoğunluğu ele geçirip Polly Peck'in sahibi olacaklar. Destek olursanız hisseleri ben toplayayım" dedi.
Ne oldu peki?
Özal'dan destek sözü alınca kanuni olarak BORSAYA bunu bildirdi. Belli bir zaman içinde hisseleri toplayacaktı.
Duyurmadan yapma şansı yoktu. Hayatının en önemli kararını ilan ettikten sonra çalışmalara başladı.
Fakat işler umduğu gibi gitmedi.
Duyurduğu zaman dilimde hisseleri toplamayı başaramadı.
Hisseler 5.5 pound'dan 1 pounda düştü. Rumlar köpekbalığı gibi saldırdı. Çok sıkıntılı günler geçiriyorduk.
Çaresizdi. Yalnızdı.
Telefona sarılıp Özal'ı aradı. Ama telefonlara çıkmadı.
Eee?
Bunun üzerine uçağına atlayıp Ankara'ya gitti. Ama Özal, ABD'ye geçmişti.
Hiç vakit kaybetmeden New York'a gitti. Tek derdi sıkıntılarını Özal'a anlatmaktı.
Çünkü Özal ne derse yapmış, basını dizayn etmeye kalkmıştı. Özal o zamanlar çok mutluydu.
Görüştüler mi?
Özal kendisiyle görüşmek istemedi.
Belki de mahçuptu.
Bilemem. Asil Bey'i Güneş Taner'e yönlendirdi. Güneş Bey kendisini dinledi.
Asil Bey sözlerini bitirdikten sonra ayağa kalkarak "Türkiye'nin 70 cent'e ihtiyacı var. Başınızın çaresine bakın" diyerek kovdu. Bu Asil Bey'in hiç unutamadığı bir andı... Yıkılmıştı. O an yapayalnız olduğunu hissetti. Sonunu artık daha iyi görüyordu. Zaten ABD ve İngiltere ipini çekmek için fırsat kolluyordu. Türkiye arkasında olduğunu hissettirmeyince kötü son hızla geldi. Dört bir yandan boğazı sıkıldı. Çöküş fazla uzun sürmedi.
En önemlisi Asil Bey bunları kimseye anlatmadı. Kıbrıs'ta mahkum gibi yaşarken bile devletine ve milletine güvendi.
Şimdi de hukuka güveniyor. Dava temyizde. Umarım bu kez beklentisi boş çıkmaz...
Telefonu kapattığımda ben de Asil Nadir'in hikayesinin tam olarak bilinmediğini düşündüm.
Haksız mıyım?