Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 2 Ağustos 2012

Barzani'nin kayıp 3 haftası

Birkaç gün önce "Davutoğlu-Barzani görüşmesi son derece önemlidir. Bu görüşmede dananın kuyruğu kopacak. Barzani ya Türk tarafını seçip MESUT olacak ya da çilesi hiç bitmeyecek" diye yazmıştım.
Peki, bu görüşme neden önemliydi?
2 bin Peşmerge Suriye'nin kuzeyine gittiği için mi?
Yoksa Barzani, Kürt Devleti yolunda kolları sıvadığı için mi?
Elbette hiçbiri değil!
Gelin bunu anlamak için 2007'ye gidelim...
Kuzey Irak'ta iyice palazlanan Barzani'nin Ankara'da oluşan yeni devletten haberi yoktu.
Bir yıl önce eski masa çöpe atılmış, yeni milli bir masa oluşmuştu! Büyük Kürt Devleti hayaliyle yatıp kalkan ve her defasında Türkiye'yi satan Barzani bunu bilmiyordu. O kadar çok kulvar değiştiriyordu ki Demirel bir gün kendini tutamayıp "Sınır onbaşısı ne olacak" demişti...
Ankara'daki değişikliği bilmeyen Barzani, tarihler Kasım 2007'yi gösterirken Kuzey Irak'a giden bir ekip tarafından ALINIP Diyarbakır'a getirildi. Birkaç gün kendisinden ses çıkmayınca hem yerel basın hem dünya basını VURULDU MU, ZEHİRLENDİ Mİ tartışmasını başlattı.
Hiçbir kaynak bir bilgi veremiyordu.
Barzani'nin en yakınları bile kendisinin Türkiye'de olduğu bilmiyordu.
Günler günleri kovaladı... Aradan neredeyse 3 hafta geçmişti. Kimseler bir şey bilmeyince "Barzani Viyana'da" haberi servis edildi. Herkes bu habere balıklama atladı. Barzani'nin sağ kolu olan Fazıl Mirani de çıkıp "Evet haberler doğru. Kendisi Viyana'da diş tedavisinde" açıklamasını yaptı.
Ancak bu yeterli olmadı. Birçok kişi "DİŞ" olayına inanmadı. Tartışmalar sürerken Selahattin Duman "Barzani zehirlendi ama lüks tüketimden" başlıklı bir yazı yazdı.
Duman yazısında "Barzani 8 korumasıyla kaldığımız otelin karşısındaki ünlü Brioni mağazasına geldi. Kendine şekil yapmak için takım elbise, gömlek, kravat beğenmeye başladı.. Brioni'de giyinmek için 30 bin euro'yu gözden çıkaracaksın. Allah'tan bizim hükümettekiler RAMSEY'den giyiniyor" diyecekti... Yani, yana yakıla aranan Barzani bir grup Türk gazetecinin önünde lüks mağazaya girecekti ama nedense bir fotoğrafı bile olmayacaktı!
Bu yazıdan sonra oluşan illüzyonla herkes Barzani'nin Avrupa'da olduğunu sandı. Oysa kendisi Diyarbakır'da kan ter içindeydi! Cevap vermesi gereken sorular vardı!
11 Aralık 2007'de Erbil'e dönünceye kadar yaklaşık 3 hafta misafir edilmişti. Ve bundan çok memnun kalmıştı.
Türkiye'yi yakından tanıma fırsatı bulmuştu!
Amerikalılar, Ruslar, Almanlar, İngilizler heyecanla onu ararken o uzatılan eli sıkıyordu.
Ve istenilen her şeye "EVET" diyordu. Hangi çerçevede kalacağı iyice anlatılmıştı. Sınırı çizilmişti.
Yeni Türkiye ile ilk kez karşılaşan Barzani döndüğünde adamlarına "Sınırın ötesinde her şey değişmiş. Hiç şakaları yok" diyecekti!
İşte o Barzani, 5 yıl önce "Evet" dediği o dairenin dışına çıkıp Suriye'nin kuzeyine asker gönderdi. Yanlış anlaşılmasın diye de ellerine silah vermedi. Ancak o görüntüler Ankara'yı çılgına çevirdi. Çünkü verilen şansı iyi kullanmamıştı. Ve bu, ona verilen en önemli fırsattı!
Ankara şimdi onun ne dediğine bakmadan son raund için Kuzey Irak'a gitti. Davutoğlu kapalı kapılar ardında "Yerini söyle" diye soracak.
Eveleyip geveleyecek...
Ama sonunda söyleyecek.
Ve bizler de bu cevabın ne olduğunu birkaç gün içinde göreceğiz...
Ya Türkiye'nin değerini bilen bir lider ya da korkudan evinden çıkamayan bir kurtarıcı resmi göreceğiz...
Barzani akıllıdır.
Kendini sever. Ucuz kahramanlıkların kendisine göre olmadığını bilir... Bu coğrafyada Türkler'le düşman olarak yaşanmayacağını bilir.
Bir dostumun dediği gibi "Dicle ve Fırat bizden çıkıp oraya dökülüyor.
Sınırda boşaltacağın iki şişe kimyasal Kuzey Irak'ı çöle döndürür. Petrolü satarsın ama içemezsin... Barzani bunu hepimizden daha iyi bilir. Doğru tarafa oynar."
Barzani'nin akıllı davranması bölgede Türk-Kürt kucaklaşması anlamına gelir.
Ama yok, zoru seçip "Kendi kanatlarımla uçacağım" derse geriye Türkler'in tetiklediği 100 yıl sürecek olan DEPREM kalır... Bu da kimsenin işine yaramaz. Barzani'ye ise hiç!
Bekleyelim bakalım...