Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 1 Mayıs 2012

Ders alın

1892 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. İlkokulu Tefeyyüz Mektebi'nde okuduktan sonra Topbaşı Rüştiyesi'ne ve Mercan İdadisi'ne devam etti.
İçindeki aşkı ilkokulda fark etti.
1909'da Erenköy'deki BURHANETTİN TİYATROSU'nda ilk kez sahneye çıktı. Sherlock Holmes'daki BOB rolüyle çok alkış aldı. Artık ALKIŞ sesi duymadan yapamazdı.
Ancak AİLESİ karşıydı. İlk kavga ve ilk ayrılık geldi.
Oyunculuğu ailesine tercih etti. Paris'in yolunu tuttu. Orada izlemediği OYUN kalmadı. En çok RUS oyunlarını takip etti.
Dayanamayıp bir yıl sonra döndü.
Hem de HAMLET olarak...
Shakespeare'i Türkiye'ye tanıtan isim oldu. Bursa'da kurduğu MİLLET TİYATROSU'nda birçok YABANCI oyun sergiledi. Başı derde girince yine PARİS göründü. Konservatuara giremese de Jacques Copeau ve Andre Antoine'ın ODEON TİYATROSU'nu mercek altına aldı.
Yeterince olgunlaştığını düşünerek yine DÖNDÜ.
Arkadaşlarıyla kurduğu grup kısa zamanda isminden söz ettirmeye başladı. Bu sırada, yani BİRİNCİ
DÜNYA SAVAŞI
yıllarında, şimdiki ŞEHİR TİYATROLARI'nın temeli olan Darülbedayi Osmani'nin temelinin atılmasına büyük destek verdi.
Müzik ve tiyatro okulu olarak bilinen Darülbedayi'de öğrencilikten öğretmenliğe terfi etti. Çeşitli oyunlara imza attıktan sonra bir de "Berlin'i göreyim" diyerek 1 yıl daha YOK oldu.
Berlin'de KARANLIKTA IŞIK filminde rol aldı. Gelip birkaç oyun daha sergiledikten sonra yine BERLİN'e döndü. İSTANBUL FİLMİ orada kurup SAMSON, KARA LALE BAYRAMI ve ŞEYTANA TAPANLAR'ı çekti.
Yine dönüp geldi...
Edebi Tiyatro Heyeti adında bir özel topluluk kurdu. Ramazan ayı boyunca temsiller verdi. Israr üzerine DARÜLBEDAYİ'de görev aldı. Ancak kısa bir süre sonra OYUN SEÇİMİ
YÜZÜNDEN
istifa etti!
Fakat kendisine gösterilen ilgi azalmadı. Yoğun istek üzerine dayanamayıp Darülbedayi'de YÖNETMEN olarak görev aldı.
Yönetimde "SANATÇILAR OLSUN" diye bastırınca arkadaşlarıyla birlikte işsiz kaldı.
Bunun üzerine KEMAL FİLM'i kurdu. ATEŞTEN GÖMLEK'i çekerken başroldeki NEYYİRE NEYİR ile evlendi.
Daha sonra arkadaşlarıyla yine çeşitli gruplar kurdu. Şehzadebaşı'ndaki Ferah Tiyatrosu'nda çeşitli oyunlar sahneye koydu. Türkiye'de ilk defa öğrenciler için indirimli matineler düzenledi.
Tiyatro bilgisi veren ücretsiz broşürler dağıttı. Parasızlıktan işleri ileri götüremeyince bu kez Moskova'ya Nazım Hikmet'in yanına gitti. Nazım'ın sayesinde çok geniş bir çevresi oldu. "Tamilla", "Spartaküs", "Beş Dakika" filmlerini çekti. Moskova'daki bütün tiyatrolara girme izni alarak Nemiroviç-Dançenko, Aleksandır Yakovleviç Tayrov gibi isimlerle tanıştı.
Bilgisini ilerletti.
Bildiklerini ülkesine taşımalıydı. Yine öyle oldu.
İstanbul'a dönünce Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ'ın önerisiyle Darülbedayi'de sanat yönetmeni oldu. Burayı ŞEHİR TİYATROLARI kimliğine büründürdü.
Boş durmadı. İPEK FİLM'in kurulmasına yardım etti. Teknolojiyi getirdi. 20 film daha çekti.
Mısır-Yunan ortaklığıyla ilk sesli Türk filmi olan İSTANBUL SOKAKLARINDA'yı çekti. İkinci sesli filmi ise BİR MİLLET UYANIYOR oldu...
1931'de belediyeye bağlı bir Tiyatro Meslek Okulu açılmasına öncülük etti. İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda Türkiye'deki ilk düzenli çocuk oyunlarını başlattı.
Tiyatro alanında verdiği hizmetler nedeniyle 1932'de Goethe Madalyası ile ödüllendirildi.
1947'de Devlet Tiyatrosu'nu yönetmek üzere Ankara Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi'nin başına getirildi. Çeşitli aralıklarla Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Şehir Tiyatroları Baş Rejisörlüğü görevini sürdürdü.
Ankara'da önce KÜÇÜK TİYATRO'yu sonra da BÜYÜK TİYATRO'yu kurdu. "Bir Komiser Geldi" isimli oyunda son kez sahneye çıktı. 1950'de dönemin iktidarı olan DEMOKRAT PARTİ Büyük Tiyatro'da balo yapmak istedi. Karşı çıktı. Tepkiler büyünce istifa etti!
Pes etmedi!
İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda başyönetmenlik görevini sürdürürken yurt dışında eğitim almış gençlerle yeni bir KUŞAK yarattı. 400. doğum yıldönümü nedeniyle beş sahnede Shakespeare oyunu sahneletti. Eleştiriler yağmur gibi geldi. 1966'da İstanbul Belediye Meclisi'nin kararıyla baş rejisörlük kadrosu kaldırıldı. Büyük tepkilere yol açan OLAY, Türk tiyatrosuna indirilen bir darbe olarak yorumlandı. Bütün bunlar olurken Belediye Başkanlığı koltuğunda seçimle gelen ilk isim olan CHP'li HAŞİM İŞCAN oturuyordu... Üstelik seçimi ADALET PARTİ'li aday kazanmasına rağmen...
Neyse..
İşten atılınca Almanya ve İspanya'da tiyatro keşifleri devam etti.
Çalışmalarının ve çektiği zorlukların karşılığını devletten 1971'de aldı.
Dönemin Kültür Bakanı Talat Halman, Cumhuriyet tarihinin ilk "Devlet Kültür Armağanı"nı kendisine verdi.
Daha sonra Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği'ne atandı. Semt tiyatrosu, öğle tiyatrosu, gezici tiyatro gibi çeşitli uygulamalarla yeni bir tiyatro seferberliği başlattı. Ne var ki iç çekişmeler yüzünden yine görevi bırakmak zorunda kaldı.
İşte çağdaş TÜRK TİYATROSU'nu kuran MUHSİN ERTUĞRUL, kimseden çekmedi devletten çektiğini...
Atıldı, kovuldu, istifa etti, gitti, geldi, yenildi ama hiç pes etmedi... Hem parasını hem umudunu kaybettiği zamanlar oldu. Osmanlı'dan, CHP'den, Demokrat Parti'den yani herkesten TOKAT yedi. Ama hep kendine güvendi. Şimdiki sanatçılara bakıyorum da hem belediyeden para almak hem de hükümete küfretmek istiyorlar...
Buna kimse izin vermez.
Eğer bildiğini okumak istiyorsan Fazıl Say gibi kendine güveneceksin!
Sanatınla ayakta kalacaksın.
Ya da boşuna yaygara yapmayacaksın...