BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 14 Mart 2017

Prangaları kırmak için EVET

Türkiyemiz, 16 Nisan referandumuna adım adım yaklaşıyor.
İnşallah 16 Nisan gecesi sandıklar açıldığında EVET'ler, TÜRK MİLLETİ'NİN VESAYETÇİ ODAKLARDAN BÜYÜK olduğu gerçeğini kafasını yabancılara satmış olanların, kuklaların beyinlerine çakacak.
Dünlerde katil sürüsü darbelerin katlettiği rahmetli Adnan Menderes'i unutmadık.
Unutmayacağız.
Demokrasiyi katleden ilk askeri darbenin ardındaki NATO'yu lanetlemekten hiçbir zaman geri durmayacağız.
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (North Atlantic Treaty Organization) olan NATO Askeri İttifakı, 1949 yılında Brüksel merkezli olarak kurulmuş, Sovyetler'e karşı oluşturulmuştu.
Türkiye, Ekim 1951'de birliğe alınmıştı.
Türkiye'de askeri darbeler silsilesi NATO'ya dahil olduktan sonra başlamıştı.
NATO üyesi ülkelerde komünizm ile mücadele adıyla derin bölümler vardı.
İngiliz ve Amerikan istihbarat servisleri tarafından kurulan ve desteklenen gizli örgüt Gladio-Kontrgerilla, NATO, ABD, CIA kontrolünde Türkiye'de son olarak 15 Temmuz kukla FETÖ darbe girişimine kadar her derin olayda görev yaptı. 27 Mayıs 1960 askeri darbesine giden süreçte ABD, Adnan Menderes'i yönünü Rusya'ya çevirdiği gerekçesiyle hedef almıştı. Darbe sonrası, 1961 Anayasası'nın içine atanmışlardan oluşan vesayetçi odakları yerleştirdiler. 12 Mart 1971'de sol görüşlü subaylara karşı ABD ve vesayetçi odaklar 12 Mart darbesini gerçekleştirdi. 12 Eylül 1980 askeri darbesi vesayetçi odakların tecrübelerini de kullanarak hazırladıkları kusursuz senaryonun ürünüdür. Kenan Evren 11 Eylül 1979'da hazırlıkları başlatmış, 7 Haziran 1980'de ABD yönetimini ziyaret etmiş ve 12 Eylül 1980'de darbe yapılmıştır. Dünyada Siyonizm'e ve oluşturdukları sömürü sistemine açıktan meydan okuyan Mücahit Necmettin Erbakan, 28 Şubat 1997'de bir kez daha darbeyle görevden alındı. Post-modern bir tarzda askeri ve sivil bürokrasinin yanı sıra medya ayağı da harekete geçirilerek yapılan bu darbeden sonra büyük sermaye devletin milli kaynaklarına el koydu.
Her darbe sonrası cuntacılar, bir daha Türkiye'yi tek başına güçlü bir şekilde kimse yönetmesin düşüncesiyle yürütme yetkisini sivil ve bürokratik vesayetçi kurumlar arasında paylaştırmışlardır.
27 Mayıs askeri darbesinden sonra Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Anayasa Mahkemesi, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Cumhuriyet Senatosu, Askeri Yargıtay kurulmuş ve Danıştay'ın yetkileri artırılmış, Genelkurmay Başkanlığı tekrar başbakana bağlanarak konumu güçlendirilmiş, üniversiteler ve RTÜK özerk hâle getirilmiştir. 12 Mart müdahalesinden sonra Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) kuruldu.
12 Eylül askeri darbesinden sonra yapılan 1982 Anayasası'yla önceden oluşturulan vesayet odaklarının güçleri artırıldı.
Cumhurbaşkanını güçleştiren veto hakkı verildi. Ordu, Devlet Denetim Kurulu'nun (DDK) yetkisi dışına çıkarıldı. MGK'ya hukukî bağışıklık kazandırıldı. Yüksek Askerî Şura (YAŞ) kararları yargısal denetim dışına çıkarıldı. Üniversitelere Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) prangası vuruldu. Danıştay'ın arttırılan yetkileri, Anayasa Mahkemesi denetimiyle hükümetin eli kolu bağlandı. Türkiye âdeta kapatılan siyasî partilerin mezarlığına dönüştürüldü. YÖK sayesinde başörtülü öğrenciler üniversiteden atıldı. MGKordu siyasi iradeye müdahale etti, YAŞ ve askeri mahkemeler prangaları çalıştı.
Askeri ve bürokratik oligarklar, 2007'de ve nihayetinde 15 Temmuz 2016'da Türkiye'yi kontrol etmek uğruna Ordu ve sonra FETÖ-Askeri Cunta ile harekete geçtiler. Fakat, Cumhurbaşkanı Erdoğan kalkanına çarptılar.

SONUÇ: Maalesef Türkiyemiz'de, 1960'lardan 2002'lere kadar 42 yıldır milletimiz vesayetçi odaklardan daha büyük olamadı. Çünkü, milli irade darbelerle, darbe anayasaları içine sokulan askeri ve bürokratik vesayet odaklarıyla Çankaya -Cumhurbaşkanlığı'ndan başlayarak Meclis ve hükümete kadar prangalandı. EVET.
16 NİSAN'DA TÜRK MİLLETİ'NİN VESAYETÇİ ODAKLARDAN BÜYÜK OLDUĞU TESCİL EDİLECEKTİR.
AZİZ MİLLETİMİZİN AYAĞINA TAKILAN PRANGALAR KIRILACAKTIR.