Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın Avrasya jeopolitiğinin 4 parametre üzerine oturduğunu görmekteyiz.
1) İslam İşbirliği Teşkilatı dönem Başkanı olarak, önemli stratejik hamleler yapmaktadır.
2) 2013 yılında, Türkiye'nin hava savunma füze sistemlerini ÇİN ile kurma kararı.
3) Rusya lideri Putin'le enerji denklemlerini değiştirmeye paralel, hava savunma sistemlerini birlikte kurma hamlesi.
4) Amerika-İngiliz küresel gücüne karşı, Türkiye'yi Şanghay İşbirliği örgütüne tam üye yapmayı düşünmesi...
Cumhurbaşkanımız Erdoğan 14 Nisan 2016 tarihinde İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı oldu. 16 Nisan 2018'e kadar sürdürecek. Tayyip Erdoğan farkı açıkça görülüyor. İslam dünyasında birliğin yokluğu bağlamında meydana gelen boşluğu devlet düzeyinde hiç kimsenin doldurmaya giremediği bir sırada sivil alanda Küresel örgütlenme rolünü yerine getiriyor. Müslümanlar'ın uluslararası ilişkiler düzeyinde etkili kılınması yolunda emin adımlarla yürüyor.
Nitekim İslam Ordusu kuruluşunu başlatması, İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda, "Avrasya'da İslam; Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi" temalı küresel bir toplantı gerçekleştirmesi ve 56 İslam ülkesine gönderdiği tarihi mektup, sadece günümüzü değil, önümüzdeki yüzyılı da etkileyecektir. Musul-Rakka-Irak- Suriye olaylarının tırmandığı bir sırada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 56 İslam ülkesine gönderdiği mektup üzerinde önemle durmakta yarar var.
Erdoğan, bu mektubuyla, İslam ülkelerine seslenirken, önümüzdeki yüzyıla damga vurmaya kararlı olduğunu göstermiştir.
İşte bu nedenle özellikle 2013 yılından itibaren Derin Amerika-Avrupa'nın Erdoğan'ı kuşatarak, Yeni Türkiye'nin önünü kesme, taşeronlarıyla, istihbarat servisleriyle, Türkiyemiz'e saldırmaları tesadüf değildir. Mektubun bazı başlıklarına bakınca, Avrasya Yüzyılına giderken, Türkiye sarkacın tam ortasına yerleşmekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesajlarını dikkatle okuyalım:
1) ABD kongresi teröre destek verenlerle ilgili yeni bir yasa hazırladı. Biz de çıkaracağımız bir parlamento kararı ile Amerika'yı mahkûm edebiliriz.
2) İslam ülkeleri olarak aramızdaki dayanışmayı pekiştirmeliyiz, olası tehlikelere karşı ortak bir tutum belirlemeliyiz.
3) İslam ülkelerini merkeze alarak, 'Neden. Hep sessiz kalınmıştır. Bir yanağa vurulmuştur öbür yanak çevrilmiştir.' Artık bizler haklarımıza sahip çıkmasını bilmeliyiz.
4)Türkiye'nin kimsenin bir karış toprağında gözü yoktur, egemenliğinde gözü yoktur. Bin yıldır kardeşçe yaşadığımız bu coğrafyada kaderimiz de, kederimiz de ortaktır. 5) Irak, Suriye gelişmeler karşısında buralardaki kardeşlerimizin çağrısına sağır kalamayız.
6) Sahih İslam geleneği etrafından bütünleşerek kendimize yeni bir gelecek inşa etmeliyiz. Yereli inkâr etmeden, geleneği yok saymadan, zamanın ruhunu ıskalamadan geleceğe yürümeliyiz.
7) Müslüman toplumların kanaat önderlerinin her türlü itikadi sapkınlığa karış uyanık olması gerekiyor. Bu çerçevede kesin bir tavır sergilemeye herkes tarih önünde hesap vermekten kurtulamayacaktır. Cumhurbaşkanı olsan da kurtulamazsın, başbakan da olsan kurtulamazsın. Ne olursan ol kurtulamazsın.
SONUÇ: Baş döndürücü hızla gelişen olaylar, bölgede gerçekten İslam dünyası açısından bugüne kadar "olumsuz" gibi görünen durumun nasıl olumlu bir değişime evirilmeye başladığını gösteriyor.
Haçlıların çizdikleri yeni haritalarda kendilerini ötekileştirdiği gerçeğini görmeye başlayan Müslüman ülkelerini Yeni Türkiye lideri Tayyip Erdoğan bir araya getiriyor.
