BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 14 Aralık 2015

1. Dünya Savaşı'nın son perdesi

Birinci Dünya Savaşı aslında sona ermiş değildi. 11 Kasım 1918'de bittiği ilan edilen 1'inci Dünya Savaşı, Anadolu topraklarının etrafındaki coğrafyamızda bitmemişti. Savaşın açtığı parantez günümüzdeki olaylar eşliğinde kapanıyor.
2001'den bu yana yaşanan ve muhtemelen 2025'lere kadar sürecek olan, son perdesi oynanıyor. Savaşın sonunda imzalanan Sykes-Picot Anlaşması'nın sadece huzursuzluk, kargaşa, acı, gözyaşı ve zulüm getirdiğini, Osmanlı'nın boşalttığı alanı doldurmadığı çok iyi anlaşıldı. Paçavraya dönmüş İngiliz-Fransız anlaşmasıyla belirlenen sınırlar, etnik, dini, mezhep temelli ayrılıkları büyütmek için çizilmişti.
Ortadoğu'da hala süren fitnelerin en önemli kaynaklarından olan İngiliz ajanı Lawrence şöyle diyordu: "Birinci savaş, Türkler'in askeri gücüne değil, zihinlerine ve kalplerine karşı verilen bir savaştır." 1'inci Dünya Savaşı'nın bir diğer adı da "Birinci Paylaşım Savaşı" dır. 'Paylaşım' ifadesi, petrolün, Akdeniz ve Süveyş Kanalı ticaret yollarının anahtarını elinde tutan Osmanlı'yı paylaşmak anlamına geliyor. 2001'de New York'taki İkiz Kuleler saldırısıyla, Amerika'nın Afganistan ve Irak'a çökmesiyle, ikinci paylaşım ve yeni Ortadoğu haritaları ortaya çıkmıştı. Bugün, Suriye'de, Irak'ta yaşananlar ne? İran Yemen'in, Suriye ve Lübnan'ın kılcal damarlarına neden giriyor?
Hiç sormayacak mıyız? Mezopotamya'nın kalbine yerleşen İngilizler'in, Amerikan'ın çıkarlarının, senaryolarının aynı olduğunu, aynı güç planlaması için buralarda olduklarını dikkatle değerlendirmeyecek miyiz? Bu resimde, Rusya'nın yeri nedir?
Dünya silah üreticilerinin en çok sevdiği şey, çok taraflı savaşlar ve çok taraflı terör örgütleridir. Rusya, İran ve Esed rejimine silah satarken, aynı zamanda Hizbullah'a, DAEŞ'e, El Nusra'ya da Rus silahları gidebiliyor. Amerikan, Avrupa silahları, PKK'nın elinde. Suriye ve İran'a milyarlarca dolarlık silah satışı yapan Rusya, Suriye'deki iç savaşın bitmesini ister mi? İran'a gizliden en çok silah ve mühimmatı satarken, bölgede İran/ Suriye yöneticilerinin kara gözleri için bulunmuyor. Çıkarları için orada.... 100 yıl önce parçalanan Türkiye, 100 yıl sonra yeniden, medeniyetiyle, kalbiyle bölgede varlık gösteriyor. Osmanlı'dan koparılan kadim topraklar üzerinde, 100 yıldır kan ve gözyaşından başka bir şey yapmayan, uygar olduğunu iddia eden Batı ülkelerinin karşısında, yeniden ayağa kalkan hedefi Büyük Türkiye olan ülkemiz hayati hamlelere imza atmaya başlamıştı. 2002 devrimiyle, insanlarımıza özgüven kazandıran, 2023-2053-2071 stratejik hedeflerle önümüzdeki on yıllara bakmamızı sağlayan Yeni Türkiye liderliği Tayyip Erdoğan-Ahmet Davutoğlu'nun özellikle 2013 yılındaki jeostratejik-politik hamlelere imza atmasıyla başlatılan hayasızca akınları düşünmeliyiz, iyi analiz etmeliyiz... Bakınız, 100 yıl önceki oyunlar yeniden sahneye kondu. Bugün Suriye'de, Yemen'de, Orta Afrika'da, Irak'ta Türkiye'nin kurmaya çalıştığı ortaklık köprülerini birer birer ateşe verenlerle Çanakkale'ye dünyanın en ağır askeri gücünü yığanlar aynı ülkelerdir.
Onlarca yıl, Türkiye'yi iç çatışmalarla tüketmeye ve yeniden ayağa kalkmasını engellemeye çalışanlar aynı ülkelerdir.
Bugün İran'ın bölgesel açılımına destek verip Türkiye'yi dengelemeye çalışanlar da aynı güçlerdir. Amerikan-İngiliz postalına sevdalı, İngiliz askerlerinin Basra'da olmasından gocunmayan, Alman-Fransız askerlerine ses çıkarmayan, Irak'ın İran destekli ŞİA yöneticilerinin, Musul'a asker göndermemiz karşısındaki yaptıklarına bakınca, tek kelime ile "Pes" diyoruz. Bu utanmazlık, terbiyesizlik değil de nedir?
Taşeron Kandil-PKK-KCK'nın, Türkiye'deki enerji hatlarına, boru hatlarına, depolama alanlarına, barajlara yönelik saldırılarının sebebi de ideolojik değil, enerji-politiktir.

SONUÇ: Gözlerimizi kör edenlere dikkat, eski hesaplar bitmedi. 1'inci Dünya Savaşı'nın 100 yıllık parantezi kapatılırken, tarihe, coğrafyaya dikkatle bakalım. Jeopolitik hesapları ve öngörüyü bilerek davranalım. Ufkumuzu Anadolu'nun etrafındaki coğrafya'nın kılcal damarlarında arayalım. Çünkü, gideceğimiz yerler, Türkiyemiz'in yüzyıllık gönül coğrafyasıdır. Yabancımız değil.... Bizi bekleyen, bize bakan gözler ve kalpler orada....