BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 19 Mayıs 2013

Faruk Şara'lı Suriye geçiş formülü

Başkan Obama ve Putin tarafından onaylanan, Başbakan Erdoğan'ın destek verdiği Uluslararası Suriye Konferansı'nın 12 Haziran'da yapılması üzerinde son temaslar yapılıyor.
Yaklaşık 8 ay önce; 8 EKİM 2012'de Türkiye tarafından Suriye'deki krizin sonuçlandırılması için "geçiş hükümeti" ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın bu çerçevede görev ve yetkilerini yardımcısı Faruk Şara'ya devredebilmesine yönelik formülün Cenevre konferansında masaya yatırılması yeniden gündeme geliyor.
Türkiye'nin Faruk Şara'lı geçiş hükümeti formülüne, Amerika ve Rusya'nın da olumlu bakmaya başladığı belirtiliyor.
Türkiye'nin, "8 EKİM 2012'de, binlerce Suriye'li ölmeden yaptığı çözüm formülüne", Amerika ve Rusya'nın yaklaşması burukta olsa, sonuca gitme konusunda bir yol haritası özelliği taşıdığı vurgulanıyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu 8 ay önce yaptığı açıklamada, "Faruk Şara gayet akıllı ve vicdanlı bir tutumla bu son olaylarda, katliamların içinde yer almadı.
Sistemi Faruk Şara'dan iyi bilen yok" demişti.
Şara'nın görevi Esad'dan devralması önerisi Arap Birliği Dışişleri Bakanları toplantısında da gündeme getirilmiş, Özgür Suriye Ordu'sunun Siyasi Danışmanı Bessam Dade, "Davutoğlu'nun önerisi Beşar'dan kurtulmanın en iyi yolu, bu nedenle tüm muhalif kesimlerin bu öneriyi kabul edeceğini düşünüyorum" diye konuşmuştu. Esad sonrası geçiş hükümeti için adı geçen Faruk Şara, 40 yıldan fazladır Suriye yönetim sistemi içinde farklı görevler üstlendi.
Sünni bir ailenin çocuğu olan Şara, 1984 yılında dışişleri bakanı oldu. 2000 yılında iktidar Hafız Esad'dan oğlu Beşar'a geçtiğinde, diplomatik krizlerden, İsrail-Suriye görüşmelerine kadar birçok sürecin içinde olan Şara, Hafız Esad öncülüğündeki Baas "demir yumruk" döneminin temel direklerinden biri oldu.
Devlet yönetimi içindeki "karar verici mekanizmada" yer alan Şara, Hafız Esad döneminin politik ve diplomatik geleneklerini koruması ile biliniyor. "Ülke yönetiminde perde arkasında duran, sistemi ve sırlarını çok iyi bilen ve bu nedenle de Beşar Esad yönetiminin de en önemli isimlerinden biri" olarak tanımlanıyor.
Bugün adı tekrar gündeme gelen Hafız Esad döneminin de adamı Şara, sistemin görevdeki en kıdemli adamı olarak sessizliğini koruyor.

ERBİL-CEYHAN BORU HATTI

Beyaz Saray duvarları arkasında, çok dikkatle ele alınan bir dosyanın "enerji hatları'' olduğu belirtiliyor. Yeni gelişmeler, Kafkasya-Ortadoğu hattında, Türkiye'nin statik enerji tekelini kırmasına yol açmaya aday olduğunu gösteriyor.
Yeni Ortadoğu haritaları çizilirken, ABD'nin Türkiye'den başka güveneceği bölgesel güç pozisyonlu başka ülke yok. Tarih Türkiye'ye yeni fırsatlar çıkarıyor. Lider ülke olması yolunda tetikliyor. Bir taraftan, Türkiye-Azerbaycan arasındaki TANAP ve diğer yandan Erbil-Ceyhan arasındaki yeni boru hattı dikkatle değerlendirmeye tabi tutuluyor.
Hem Kuzey Irak Kürt Federe bölgesinin, hem de Hazar enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden küresel haritaya işaret etmesi, Türkiye-Amerika ve Rusya'yı aynı hat içine çekiyor. Amerika, yeni güvenlik konsepti gereği Rusya ve İran'ın enerji tekelinde Türkiye'yi kilit ülke olarak görüyor. İsrail ile Türkiye'yi barıştırmasının, Kuzey Irak'la ekonomik entegrasyona geçilmesinin arkasında Türk-Amerikan ortak paydasının önemli rol oynadığına işaret ediliyor.
Türkiye'nin Kuzey Irak'ta petrol aramak için petrol devi EXXON ile işbirliği yapılacağını duyurması gözlerin Akdeniz sahillerine çevrilmesine yol açtığı gözlerden kaçmıyor.
Enerji dünyasından gelen son bilgilere göre, EXXON bağlamında, Kuzey Irak (Erbil)-Ceyhan arasındaki yeni petrol boru hattına yeşil ışık yanma süreci başlıyor. Bilindiği gibi, Exxon Maliki yönetiminin hışmına uğrama pahasına Barzani ile anlaşmalar yaptı. Buna izin veren Obama yönetimi, EXXON-Türkiye işbirliğinin de yolunu açmaya hazır olduğu duyuluyor.
Peki, bu gelişmeler içinde Doğu Akdeniz denklemi nasıl çözülebilir? İsrail ve Kıbrıs Rumları beraber gaz-petrol çıkarma noktasında. Türkiye ile anlaşmadan bu hamlelerini sürdürmeleri mümkün değildi. Amerika, bu sıkıntıdan çıkılması için doğu Akdeniz gaz-petrolün Türkiye üzerinden naklini daha doğru buluyor. İsrail, özür sürecinden sonra bu işin kapılarını açtı. Bu kapıdan girilmesi için, Kıbrıs Rumları'nın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile işbirliği yapması zorunlu duruma gelmiş bulunuyor. Yani, Kıbrıs'ın tamamı petrol-gaz gelirlerini paylaşmak durumundadır.

SONUÇ:
Bu bağlamda, sonbahara doğru KIBRIS sorununun çözümünde, Doğu Akdeniz'in enerji POTANSİYELİNİN en ETKİLİ çözüm formülü özelliğinde olacağı anlaşılıyor.