BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 1 Nisan 2013

Yeni Türkiye'nin ruhu: Özgüven

Türkiye'de yepyeni bir hava esiyor.
Geleceğe dönük bir güven hissi yaşanıyor. Sivil toplumundan işadamlarına, kültürel aktörlerinden devletine kadar özgüven açısından baskın ve yaygın psikoloji belirgin bir artış gösteriyor.
Uzun bir zaman değil. 12 yıl öncenin kararsız, karamsar Türkiye'si ne oldu da, toplumsal özgüvene kavuştu? Kısaca 12 yıl öncesine bakarsak, nereden nereye geldiğimizi anlamamız mümkün olacaktır.
Türkiye 2000'li yıllara krizle giriyordu...
2001 yılında patlayan mali krizde IMF yine kurtarıcı olarak görülmüş ve IMF kıskıcına girmiştik.
Bu karamsar siyasi ve ekonomik tablonun gölgesinde Türkiye 2002 seçimlerine gitti. Bu seçimler sonucunda ortaya çıkan tabloda koalisyon hükümetlerinden bıkan halkımız, iktidara AK Parti'yi taşımıştı.
Yeni iktidar, öncelikle mali piyasaları düzenleyici girişimler başlattı. Mali sistemin kalbine girdi. İçi boşaltılan bankaları kendine getirdi. Kararlılıktan mesaj alan piyasalar ve sonrasında toplum özgüvenini kazandı. Bu özgüvenle büyük bir restorasyon içine girildi. Özgüvenle başlatılan yenileme eski Türkiye'den Yeni Türkiye'ye geçişimizi hızlandırmaktadır.
Toplumumuz yeni bir ruh ve heyecan ile yarınların büyük ülkesi olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.

BÜYÜK RESTORASYON
Yeni Türkiye'ye geçiş süreci 2002'de başladı. 12 yıldır büyük restorasyon dönemi içindeyiz. (Restorasyon, eski bir yapıda yıkılmış bozulmuş olan bölümleri aslına uygun bir biçimde onarmak demektir.) Restorasyonları dört evreye ayırmak gerekiyor.
Osmanlı devletinde 1'inci restorasyon Tanzimat. 2'nci yenileme Türkiye Cumhuriyeti kuruluşu ve 2. Dünya Savaşı bitimine kadar süren dönem.
3'üncü yenileme 2. Dünya Savaşı'ndan sonra NATO'ya bağlı güvenlik ağırlıklı restorasyon dönemi. Dördüncü dönem restorasyonun, Türkiye'yi 21'inci Yüzyıl'a hazırlayan dönem olduğu söyleniyor. Dördüncü dönemde neler yapılıyor?
Ekonomide uluslararası ekonomik düzene adapte oluyoruz. Siyasette demokratikleşme sürecindeyiz. Dış politikada da Türkiye söz sahibi oluyor.
Balkanlar'da ne kadar etkiliysek, Ortadoğu'da da o kadar etkili olmaya başladık.

SYKES PİCOT PLANI ÇÖPE
Sykes Picot Planı'yla kurgulanan Ortadoğu haritasının çöpe atılma zamanı geldi. Bu anlaşma, her ne kadar 1916'da imza altına alınmış olsa da İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Osmanlı topraklarını paylaşmak için yaptıkları gizli görüşmeler çok önceden başlamıştı.
Bu planla Balkanlar'ı Rusya alırken, Ortadoğu'yu İngiltere-Fransa paylaştı.
Petrol haritalarını 1900'lü yıllarda çıkaran İngiliz istihbaratı, Irak üzerinde ağırlığı koyarken, Fransa ya Suriye ve Lübnan toprakları kaldı.
Ortadoğu yeniden şekilleniyor.
Sykes Picot Anlaşması'nın çöpe atılmasına, "Yeni Türkiye" vesile olacaktır.

HEDEFE KİLİTLENME VAKTİ
Türkiye'nin önünde 100 yıl sonra tarihi fırsatlar ve genişleme ufku bulunuyor. Toplumsal özgüvenini kazanmış, dördüncü restorasyon dönemini sürdüren Türkiye, kazandığı yeni ruh ve heyecanla şimdi, büyük hedefe kilitlenme noktasındadır.
Ortadoğu'nun son jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik bütünlüğünün tarihi mirasçısı olan Türkiye, 100 yıllık parçalanmışlığı giderecek, bölgeyi bir bütün olarak kuşatabilecek bir stratejik yaklaşımı, büyük hedef yapmaya mecburdur.