BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 17 Mart 2013

Kimlik açılımı

Tarihte edilgen değil etken olmak, tarihi okumak değil yazmak iddiasındaki bir toplum, içinde bulunduğu zaman ve mekanı yeniden yorumlamak zorundadır. Türkiye de, içinde bulunduğu zaman ve mekanı yorumlarken, çok yönlü bir stratejik yenilenmeyi adım adım gerçekleştirmektedir.
Zaman açısından gelişmeler:
Türkiye toplumunun zihniyet devrim süreci 21. yüzyılın birinci 10 yılında başladı.
2002 genel seçimlerini milat alırsak 2010'daki Anayasa referandumuna kadar geçen sürede bir altyapı oluştuğunu görmekteyiz.
Cumhuriyet'in 100'üncü yılı 2023'e kadar bu altyapı üzerinde üst yapı tesisini gerçekleştirmek durumundayız.
Bir zihniyet devrimini gerçekleştirme süreci içinde Türk toplumu, bir taraftan Cumhuriyet'i demokrasi ile taçlandırıp, ileri demokratik yapısal değişikliklere imza atıyor, diğer taraftan 100 yıllık kangren haline gelmiş sorunlarına neşter atıyor.
Mekan açısından gelişmeler:
Türkiye toplumu dünya görüşleri itibariyle kuşatıcı özelliklere sahiptir, ait olduğu coğrafya itibariyle de bir medeniyetler arası köprü durumundadır.

STRATEJİK BAKMAK
Coğrafyamızın özelliğini ve 75 milyonluk nüfusumuzun kangren haline gelmiş kimlik probleminin çözülmesinin mecburiyet haline geldiğini, Dışişleri Bakanı Prof.Dr. Ahmet Davutoğlu, stratejik derinlik incelemesinde detaylı biçimde değerlendiriyor. 21'inci yüzyılda Türkiye toplumunun zihniyet devriminin altyapısını oluşturan simgesel bir örnek şöyle:
Selçuklular orta Asya'yı merkeze alarak doğudan batıya Anadolu'ya geldi. Osmanlı'lar da Anadolu'yu merkeze alarak batıya, balkanlara, orta Avrupa'ya yöneldi. Osmanlılar bir kültürel çeşitliliğin istikrar içinde yaklaşık 6 yüzyıl yaşamasını sağladı. İlerlerken de, gerilerken de kültürel çeşitliliğin harmanından gücünü almayı sürdürdü.
Türk toplumu için, 19. yüzyılda etnik köken itibariyle Türk olan Namık Kemal için vatan Silistire'dir. 20. yüzyılda Arnavut olan Mehmet Akif için Çanakkale'dir.
Avrupa istikametine doğru ilerlerken Viyana önlerinde şehit düşenler ile Allahüekber Dağları'nda donanlar, Anadolu'yu savunmak için Sakarya'nın suyunu kanlarının renklerine dönüştürenler hangi kökenden olursa olsun, aynı tarih ve mekan anlayışının ve aynı milletin unsuruydular.

YÜZLEŞME VE HESAPLAŞMA
Dünyamız ve özellikle yakın coğrafyamız çok yönlü ve derinlikli bir yüzleşme ve hesaplaşma sürecinden de geçiyor.
Türkiye, Balkanlar-Ortadoğu ve Kafkaslardan oluşan yakın coğrafyasında birçok bunalımla karşılaşıyor. Böylesi bir konjonktürde Türkiye'nin yüzleşmeyi ve hesaplaşmayı içine kapanarak aşabilmesi zordur.
İçe kapanması, sürekli iç tehdit ve risk unsurlarını tartışması çözülmeye yol açabilirdi.
21. yüzyılın ikinci on yılında, tarihi birikimlerini açılıma temel sağlayan toplumlar öne çıkacaktır. Yoğun medeniyet bunalımının yaşandığı, insanoğlunun bütün doğrularını yeniden kurma çabası içine girdiği, bu çerçevede bütün tarihi birikimlerini yeniden çalıştığı bir süreçte, Türkiye, 100 yıllık kangren olmuş sorunlarına neşter atmaktadır.
Türk-Kürt ayrımı yaratmak, alevi-sünni gerginliğini kaşımak, kimlik problemleri içinde Türkiye'nin geleceğini karartmak için uğraşan iç ve dış odaklar ezildikçe, çökertildikçe, yeni bir medeniyet açılımı Türkiye toprakları üzerinde gerçekleşecektir.
Türkiye yaptığı yeni açılımlarla tarih sahnesine özel bir konumla çıkacaktır.
75 milyonluk insan kaynağımızın özgün yapısı, açılımları eksiksiz yapmaya bizleri mecbur etmektedir.

SONUÇ: Türkiye toplumsal psikolojisini bir özgüven ile yeniden inşa etmektedir.
Psikolojik özgüvenin yenilenmesinin olmazsa olmaz şartı, zihniyet devriminin yeni şartlara uyum sağlayacak şekilde yeniden oluşturulmasıdır. Türkiye kimlik ve inanç açılımlarını başarıya ulaştırmak zorundadır. Bu açılım sürecinin akılla değerlendirilmesi halinde, Türkiye toplumu, jeopolitik-jepkültürel-jeoekonomik bütünleşmesini sağlayacaktır. Türkiye tarihi derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün haline gelirken, bu bütünü coğrafi derinlik içinde hayata geçirme şansını bulacak.
Hedef: Büyük Türkiye