Tarihi 31 Mayıs 2013

Türkiye karmakarışık

Çok, çok, ama çok önemli gelişmeler oluyor. Oldukça ciddi hadiseler yaşanıyor. Biz de son günlerde hep bunları tartışıyoruz. Görünüşe bakılırsa, Türkiye'nin büyük bir bölümü de tepkili ve ayakta.
Ben basının yalancısıyım.
Gazete sayfalarına ve internet medyasına bakıldığında öyle görünüyor.
En önemli ve ciddi sıkıntılarımızdan biri Taksim'e yapılacak Gezi Parkı. Polisle çatışmalar yaşanıyor, imza kampanyaları düzenleniyor, bölgeye çadırlar kuruluyor. Bazı gruplar eline kazma kürek almış, boş bulduğu yere fidan dikmeye çalışıyor...
Tabii, tankların karşısında durur gibi iş makinelerinin önünde dikilen milletvekillerini de ihmal etmeyelim.
Niye? Çünkü doğayı korumaya çalışıyorlar!
İyi güzel de o alana ağaçlar kesilip asfalt yapılmayacak. Adı üzerinde "gezi parkı" oluşturulacak. Taksim Meydanı yayalaştırılarak insanlara sunulacak. Üstüne üstlük tarih de yeniden ihya edilecek.
Ama yok, birkaç yüz kişilik bir grup "Yaptırmayız" diyor. Milletvekilleri, Meclis çalışmalarını bırakmış, bölgede nöbet bekliyor. Siyasilerimiz de demeç üzerine demeç veriyor.
Biz de günlerdir Türkiye'nin bu "büyük meselesi" üzerine kafa yoruyoruz.
Görünüşe bakılırsa, Taksim'e yapılacak gezi parkı, Türkiye'nin en önemli ve en öncelikli meselelerinden biri.

* * *
İstanbul'da temeli atılan 3. Boğaz Köprüsü ile ilgili olarak da farklı bir tablo yok. O konuda da bir itiş-kakış devam edip gidiyor...
Hayatında tek fidan dikmemiş, eline bel ya da çapa almamış, ama kendisine "çevreci" adını veren gruplar tepki içinde.
"İstanbul'un ciğerleri parçalanıyor" diyorlar:
- Bu köprüyle birlikte son kalan yeşil doku da kaybolacak.
Ardından elde kalem kağıt, karbon-gaz hesapları yapıyorlar. O köprüden geçecek ağır vasıtaların çevreyi nasıl kirleteceğini vatandaşa anlatmaya çalışıyorlar.
O ağır vasıtaların, bir an önce İstanbul'u terk edememelerinin, saatlerce, günlerce şehir içinde beklemelerinin verdiği asıl büyük zararı hesap eden ise yok.
Hatırlarsınız, birinci köprüde de aynı şeyi yapmışlardı. İkinci köprü yapılırken de benzer tartışmaları yaşamıştık. Şimdi de geçmiş tekerrür ediyor.
Bir yandan köprü inşaatı sürüyor...
Diğer taraftan da "İstemezük" feryatları!

* * *
Şimdi gelelim daha önemli konulara.
Bu ülkede daha, daha önemli tartışma mevzuları var...
Mesela, 3. Köprü'ye Yavuz Sultan Selim adının konulması!
Önce CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün harekete geçti. Yavuz Sultan Selim'in "Alevilerin katili" olduğunu iddia etti. Koroya daha sonra başka katılanlar da oldu. Nihayet belli çevreler ortaya çıkacak olan esere, "katliam köprüsü" adını taktı!
Haydi bakalım şimdi çıkın işin içinden çıkabilirseniz! Yavuz Sultan Selim, gerçekten "Alevi katili" miydi, değil miydi?
Keşke Kanuni Sultan Süleyman koysaydık...
Ama o zaman da "Hürrem tartışmaları" yaşayacaktık. Kim bilir belki de ülkeyi yönetenler o durumda "harem kurma özlemi" içinde olmakla suçlanacaktı!
Öyle görünüyor ki, her durumda bir kulp takılacaktı.

* * *
En ciddisini ise sona sakladım...
Başbakan "iki ayyaş" benzetmesi yaptı.
Hep birlikte aramaya başladık:
- Kim bu iki ayyaş? Mutlaka Erdoğan'ın kafasının ardında bazı isimler vardır.
Herkes ortaya atıldı. Kimi "Biri Ömer Hayyam, diğeri Neyzen Tevfik olabilir" dedi. Kimisi başka iddialarda bulundu.
Nihayet, iş öyle bir noktaya getirildi ki, "Yok canım, ne demek istediği belli. Biri Atatürk, diğeri de İnönü" diyenler bile çıktı.
Son günlerde, vatandaşı çok yakından ilgilendiren, hayati önemde ve öyle ciddi tartışmaların içine girdik ki, sormayın!