Tarihi 19 Şubat 2013

Yargıda skandallar...

Yargı paketleri birbirini izleyedursun, adalette skandallar devam ediyor. Sıkıntı o kadar büyük ki, yargı paketleri ile yapılan bazı rötuşlarla giderilebilecek gibi değil.
Bir problemi hallediyorsunuz, diğer taraftan patlak veriyor. Bir sıkıntıyı düzeltiyorsunuz, başka bir yerde tıkanıyor. Alınan bütün tedbirlere rağmen, en basit bir dava bile yıllarca sürebiliyor.
Hakim de savcı da avukat da vatandaş da şikayetçi.
Ve ortalık aynı konuda değişik mahkemelerce verilen farklı kararlarla dolu.
Üstelik, skandallar da birbirini izliyor...
Dün bir gazetemizde yenisi yayınlandı. 4 yaşındaki minik Servan, 2001 Yılı'nda bir mağazanın oyuncak reyonundaki dolabın üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybetti.
Aradan 12 yıl geçtikten sonra ortaya çıkan tabloya bakılırsa öldüğü ile kaldı!
Dava zamanaşımına takıldı.
Sanıklara verilen 755'er liralık komik para cezası bile tahsil edilemedi.
Tebligatları yanlış adrese gönderen memur, 3 bin liralık para cezası ile kurtuldu.
Dosyayı incelemeden rapor yazan bilirkişiler beraat etti.
Aile ise, kazandığı 82 bin liralık tazminatı tahsil edemedi. Buna karşılık, kusurlu görülen karşı tarafa 7 bin lira avukatlık ücreti ödemek zorunda kaldı.
Gazetenin attığı başlıkta belirtildiği gibi, adalet devrilen dolabın altında kaldı!
Birkaç gün önce de yazmıştım...
Bir başka skandal da Antalya'da yaşandı. Ciddi bir araştırma yapılmadan 5 yaşındaki Mehmet Ağar, mahkeme kararı ile babasının yanından alınıp anneye verildi.
Baba Osman Ağar'ın feryatlarını dinleyen olmadı.
Sonuçta minik Mehmet mahkeme kararı ile verildiği yerde dövülerek öldürüldü. Anne de cezaevine gönderildi.
***
Dün, yine gazetelerde başka bir haber vardı...
Ergenekon tutuklusu emekli tuğgeneral Levent Ersöz'ün ölümle mücadele ettiği ve mama ile beslendiği yazılıydı. Hemen yanında da koma halinde çekilen hastanedeki fotoğrafı yer alıyordu. Buna rağmen, tahliye edilmediği belirtiliyordu.
Peki, Levent Ersöz'ü tahliye etmeyen yargı kimleri bıraktı?
Yıllar önce DHKP-C'li onlarca militanı "hastalık" gerekçesi ile tahliye etti.
Bunlardan Ecevit Şanlı da kısa bir süre önce ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nin önünü kana buladı.
Durum bu olunca, bugün ortaya çıkan fotoğrafın Türk Yargısı açısından iç açıcı olduğunu söylemek zor.
***
Birkaç sene önce benim başıma geldi...
İstanbul'daki bir Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi, olay tarihinde 3 ve 5 yaşında olan çocuklarımı "tanık" olarak dinlemek için çağırdı.
Doğal olarak bu çağrıya uymadım.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Mahkeme hakimi, çocuklar için "zorla getirme kararı" çıkarttı.
Tabii ki uygulayamadı, ama böyle skandal bir kararın altına imza atabildi.
Ankara'daki bir başka davada yetkili "merci tayini" için 2-3 sene uğraştım.
Dosya, sadece "yetkili mahkemenin belirlenmesi" için yıllarca çeşitli mahkemeler ve Yargıtay arasında dolaşıp durdu. 7,5 yıllık zaman aşımı süresinin 3 yılı böylece hiçbir işlem yapılmadan geçip gitti.
Muhtemelen sonuçta zaman aşımına uğrayacak. Herhangi bir sonuç alınamayacak.
***
Yargıda, pek fazla dile getirilmeyen çok önemli bir sıkıntı daha var. Bazı davalarda bilirkişiler mahkemenin yerine geçmiş durumda. Bu ülkede, çözemediği dosyayı "hukukçu bilirkişiye" gönderen hakimler biliyorum.
Bilirkişi uygulamalarının ve hazırladıkları raporların ne kadar sağlıklı olduğu da tartışma konusu!
Sözün kısası, sıkıntı büyük...
Düzeltmek için de daha çok yargı paketi çıkarmak gerekiyor!
Yarın akşam saat 22:35'te TRT Haber'deki İnce Çizgi Programı'nda TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya konuğumuz olacak.
Yargıdaki bu sıkıntılı tabloyu İyimaya'nın da önüne koyacağız. Bakalım ne diyecek?