Tarihi 1 Ocak 2013

Takvim değişse de kafa aynı

Takvimler değişti. Bir yılı daha geride bıraktık. Hepimiz 2013'e iyi temennilerle girdik. Dileriz bu temenniler gerçekleşir.
Tabii takvimlerin değişmesi fazlaca önemli değil. Asıl olan kafalardaki değişiklik ve sıkıntımız da bu. Yıllar yılları kovalıyor, ama biz bunu bir türlü başaramıyoruz.
İşte size çarpıcı bir örnek:
Olay, 2011 yılının sonlarına doğru Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşandı.
Güzide Tavukçu, sağlıklı bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Doğum sonrası tutulan raporda bebeğe 10 üzerinden 9 puan verildi. Kısa bir süre sonra bebekte trombositopeni (kanda pıhtılaşma düşüklüğü) saptandı. Doktorlar aileye bir tavsiyede bulundu:
- Önemli ve korkulacak bir durum yok. Ancak, bebek yoğun bakımda kalırsa sizi daha çabuk taburcu ederiz.
Gerçekten de öyle oldu. Birkaç gün sonra aileye "Ertesi gün çıkıyorsunuz" denildi.
Anne, o akşam çocuğunu emzirmek için yoğun bakıma gittiğinde, pusette morarmış, kalbi durmuş bir et yığını ile karşılaştı. Acil müdahale yapıldı, bebek kalp masajı ile yeniden hayata döndürüldü. Döndürüldü, ama beyne uzun süre oksijen gitmediği için pek çok organı iflas etmiş bir şekilde! Aileye de "Fazla süt vermişsiniz" denildi:
- Akciğere kaçan süt bu sonucu doğurdu.

* * *
Korkunç gerçek, epikriz raporu ile ortaya çıktı. Tavukçu Ailesi, bebeğin ciğerlerinin süt değil, mama ile dolu olduğunu öğrendi.
Belli ki, yoğun bakımda bebeğe mama takviyesi yapılmıştı. Üstelik, son derece ciddiyetsiz ve acemice!
O günlerde olayı bu köşede yazdım.
Ardından Zonguldak Karaelmas Üniv.
Rektörü Prof. Mahmut Özer
aradı.
Gerekenin yapılacağını ve olayın kimsenin yanına kâr kalmayacağını söyledi:
- Öyle görünüyor ki yoğun bakım ünitesinde hemşirelerden kaynaklanan bir ihmal var. Soruşturma çok yönlü sürüyor.
Ben de bu açıklamayı yine köşeme taşıyıp, "Türkiye değişiyor, herkes bu değişimi görüp ona göre davransın" diye yazdım.
Yanıldığımı 2012'de anladım.
Çünkü, Türkiye hiç değişmemiş!

* * *
Ailenin girişimi üzerine Cumhuriyet Savcılığı konuya el koydu. Ancak, savcılığın gerekeni yapabilmesi için YÖK tarafından "soruşturma izni" verilmesi gerekiyordu.
YÖK de dosyayı Bülent Ecevit Üniversitesi'ne gönderdi.
Üniversitenin yaptığı inceleme sonunda bir rapor yazıldı ve şu satırlar yer aldı:
"Bebeği görmek isteyen annesinin talebi üzerine görevlinin pusete gittiğinde bebeğin morardığını gördüğü ve bu olayı takiben acil müdahale edildiği, fakat bebeğin yarım saate yakın olduğu ifade edilen bir zaman zarfında nefessiz kalması sonucu yaşamını yitirdiği anlaşılmıştır."
Buna rağmen, kararda "Yoğun bakım görevlilerinin ihmal ve yanlış uygulamalarının bulunmadığı, ceza soruşturmasını gerektiren bir suç olmadığı" ifadesi yer aldı.
Epikriz raporundaki, "ciğerlerin mama ile dolu olduğu" gerçeğine ise hiç değinilmedi! Adı "yoğun bakım" olan bir yerde bebeğin yarım saat nefessiz kalmasının fark edilmemesi de beslenirken ciğerlerinin mama ile doldurulması da normal ve olağan bir olay gibi değerlendirildi.
Aile bunun üzerine Danıştay'a başvurdu.
Oradan da herhangi bir sonuç çıkmadı.
Tavukçu Bebek öldüğü ile kaldı!
Kimsenin ihmali ve suçu olmadığına göre, olay herhalde şöyle gelişti:
"Tavukçu bebek, kimseye görünmeden pusetten kalktı ve kendisine mama hazırladı.
Sonra bunu yerken ciğerlerine doldurdu. Yine kimseye görünmeden pusetinde gizlendi. Yarım saat nefessiz kaldı ve öldü. Yani intihar etti!"
2013
'ün ilk gününde böyle bu yazıyı yazıp tadınızı kaçırmak istemezdim. Ama maalesef yaşanan gerçek bu! İşte o yüzden "Kafalar değişmeden takvimler değişse ne fark eder" diyorum! Sadece bu sonucu ortaya çıkaranlara, "Vicdanınız rahat mı?
Başınızı yastığa koyduğunuzda rahat uyuyabiliyor musunuz"
diye sormak istiyorum.
2013'de kafaların değişmesi dileği ile hepinize iyi seneler diliyorum.