Tarihi 15 Ağustos 2012

Eyvah; hem Kürt, hem Alevi...

Şaşkınlar ordusuna, dün bazı köşe yazarları da eklendi. İlginçtir, İktidar muhalifi de yandaşı da candaşı da aynı noktada birleşti. Hepsi, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün, "Alevi, Kürt ve Sosyalist" kimliğine vurgu yapıp, "Nasıl olur da kaçırılır?" diye sordu!
Oluyor, olur, oldu işte...
Karşılarındaki örgütün PKK olduğunu unutuyorlar. Belki de kafalarının ardında ve hayallerinde PKK adında bir başka örgüt var. Bu yüzden şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaşadılar.
Sempatileri, tepkilerine yansıdı!

* * *
Türkiye'nin de bölgenin de gerçeklerinden habersiz gibiler. Oysa, sıkıntı yıllardır devam edip gidiyor. O bölgede siyaset yapan insanlar, "kelle koltukta" geziyor. Muazzam bir baskı ve tehdit altındalar.
Çoğu, silaha rağmen seçilip Meclis'e girmiş kişiler.
Üstelik, saldırılar artarak sürüyor.
AK Partili siyasetçiler kurşunlanıyor ve kaçırılıyor. Partinin Şırnak İlçe Başkan Yardımcısı'nı öldürdüler. Gürpınar İlçe Başkanı halen terör örgütünün elinde.
MHP'li siyasetçilerin ise hiç şansı yok, yıllardır hedefteler.
Buna rağmen kimseden çıt çıkmıyor...
İçlerinden hiçbiri bu konularda kalem oynatmış değil.
Kim bilir, belki de terör örgütünün sağ partilere yönelik eylemlerini "normal" karşılıyorlar. Hatta, yıllardır süren tepkisizliğe bakılırsa, biraz da "meşru" karşıladıkları iddiası bile ortaya atılabilir.
Buna karşılık, söz konusu bir CHP'li, özellikle de Hüseyin Aygün olunca hepsi şaşkın ve ayakta: "Olmaz, olamaz, bu işte bir gariplik var!"
Oysa hiçbir gariplik yok. Karşıdaki örgütün adı, zaman zaman Kürt vatandaşlarımızı bile gözünü kırpmadan katleden PKK!
Kaldı ki, Aygün diğer kaçırılan isimler gibi ölüm tehlikesi altında değildi. Diğerleri gibi tekme tokat değil, kibar bir şekilde alıp götürülen bir isim. Örgüt de zaten kısa süre içinde serbest bıraktı.
Olay sembolik...
Baştan itibaren yaptığı açıklamalar da PKK'nın amacının Aygün'e zarar vermek değil, sadece propaganda yapmak olduğunu gösteriyordu..
Buna rağmen hepsi ayağa kalktı. Tamamı örgüte "Bu defa yanlış yaptın" mesajı gönderme telaşı içine girdi.

* * *
Neler yazmadılar ki...
Biri, PKK'yı "Bu saldırıların Kürtlerin meşru taleplerine ulaşmada katkısı olmaz" diye uyardı.
Bir başkası, PKK için "çıldırmış olmalı" dedi: "Örgüt ilk kez bir milletvekilini, üstelik CHP'li bir milletvekilini, üstelik Tuncelili Hüseyin Aygün'ü kaçırdı."
Hatta, Hüseyin Aygün'ün, "Suriye'ye bakış ve AK Parti'yi yıkma konularında PKK ile ortak stratejik bir duruşa sahip olduğunu" yazanlar bile çıktı: "Bu kaçırma olayı akla yakın değil.
PKK, kendisinin sahiplendiği Alevi ve sol ayağa saldırmış oluyor."
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Daha neler var neler. Tamamı "Sen ne yaptın" diye PKK'ya yol gösterip, akıl vermekle meşgul...
Bunların çoğu eski Marksist, yani sol kökenli devşirme. Bir kısmı bölücü taleplere sempatiyle bakan isim. Üstelik, içlerinde İktidar'a yakın olduğu iddia edilen gazetelerde yazı yazanlar bile var.
Şaşırtıcı bir ittifakla karşı karşıyayız!

* * *
Şimdi denilebilir ki, terör örgütü bir milletvekili kaçırıldı; onlar da bu şekilde tepkilerini ortaya koydular.
Keşke öyle olsa, ama değil. Bunlar, terörü ve teröristi telin etmiyorlar. Hâlâ etnik ve mezhepsel bir bakış açısı ile olaya yaklaşıyorlar. Adeta PKK'ya "Sen ne yaptın be koçum" der gibiler:
- Kurşunu kendi ayağına sıktın! Üstelik, şu an için "muhalif", "yandaş" ve "candaş" gibi ayrı kamplarda görünüyor olsalar da sık sık aynı noktada birleşiyorlar.
Ben, sadece bu garabete dikkat çekmek istedim.