Tarihi 5 Ekim 2011

Kallavisi vardı, kallavisi

Geçtiğimiz gün, Odatv iddianamesinde geçen "deyyus" kelimesinin hikâyesi haber yapılmıştı. Gazete manşetten yayınlamıştı...
Nedim Şener, Uğur Dündar'ı telefonla arıyordu:
- Selam sana yüce Zeus...
Telefonu dinleyen polis memuru da konuşmayı çözüp kâğıda döküyordu:
- Selam sana yüce Deyyus...
Normal, ortada yadırganacak bir durum yok. Bizde bu tür hatalar yeni değil!
***

Dün de gazetelerde 2. Ergenekon Davası'nda yaşanan bir diyalog, haber yapılıp vatandaşın önüne konuldu...
Hakim, sanığa ajandasındaki bazı kayıtları sormuş:
- Ne anlama geliyor bu "Mit-ev ve Mit-cep" gibi kayıtlar?
O da cevap vermiş:
- Bu kayıtlar, benim arkadaşım Mustafa Mit'in telefon numaraları.
Hakimin kafa karışıklığı gitmiş.
Duruşmaya devam etmiş...
***

Biz, geçmişte mahkemelerde yaşanan ve iddianamelerine geçen öyle yanlışlar gördük ki, bugünkülere rahmet okutacak cinstendi.
Üstelik, bu hatalar, o dönemde sanıklar hakkında istenen idam cezalarının gerekçesi yapılıyordu...
12 Eylül 1980 İhtilali'nin ardından, yüzlerce idam cezası istenen "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası" başlamıştı.
Askeri Savcı Nurettin Soyer'in hazırladığı iddianame, aralarında Alparslan Türkeş, Sadi Somuncuoğlu, Muhsin Yazıcıoğlu, Taha Akyol, Yaşar Okuyan ve Agah Oktay Güner gibi isimlerin de bulunduğu tutuklu sanıkların yüzüne karşı okunuyordu. Savcılık bir mektup ele geçirmiş ve bundan dolayı sanıkları alabildiğine suçluyordu: "MHP Senatörü Niyazi Ünsal'a ait olan dehşet ifadeleri ile dolu bu mektup, ortada nasıl bir suç örgütünün bulunduğunu açıkça göstermektedir..."
Oysa Niyazi Ünsal, MHP'nin değil, CHP'nin senatörüydü. Adresi şaşıran savcılık, mektuptaki ifadeleri görünce, sanıkları suçlamak için, mal bulmuşçasına apar topar iddianameye koymuştu!
***

Yine aynı davada İbrahim Türedi isimli bir sanık vardı. Ayrıca, İbrahim Türüdü adındaki bir başka kişiden bahsediliyordu...
Mahkeme Heyeti, işin içinden çıkamadı.
Milli İstihbarat Teşkilatı'na müzekkere yazarak durumu sordu.
MİT'ten beklenen cevap geldi: "Yaptığımız araştırmaya göre her ikisi aynı şahıstır."
Devletin istihbarat teşkilatı böyle bir yazı yazınca, İbrahim Türüdü ve İbrahim Türedi'ye isnat edilen bütün suçlar, tek kişinin üzerinde toplandı.
Aradan bir süre geçti. İbrahim Türüdü ortaya çıkıp, "Ben buradayım" dedi.
Bu defa bir kişiye isnat edilen suçlar ikiye bölündü. İki ayrı şahsı tek kişi gibi rapor eden MİT de şiştiği ile kaldı.
Sözün kısası...
Geçmişte insanların hayatlarının kararmasına yol açacak vahim hatalara bile dönüp bakan olmuyordu. Bugün ise, "Zeus" adı zabıtlara "Deyyus" diye geçince manşetlere çıkarılabiliyor.

'YANLARINA KâR KALMAYACAK'
Birkaç gün önce Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde, henüz adı bile konulmayan "Tavukçu Bebek"ten bahsetmiştim. O'nu hayata adım atar atmaz bir et ve kemik yığınına döndüren ihmaller zincirini sıralamıştım...
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer aradı, "Duyarlılığınıza teşekkür ederim" dedi:
- Öyle görünüyor ki, yoğun bakım ünitesinde hemşirelerden kaynaklanan bir ihmal var.
Soruşturma çok yönlü sürüyor.
Gereken yapılacak ve yaşanan bu olay kimsenin yanına kâr kalmayacak.
Demek ki...
Türkiye artık değişiyor! Herkesin bu değişimi görüp ona göre davranması gerekiyor!