Tarihi 17 Şubat 2011

Fıtrata müdahale

Siyasetteki tartışmaları, Balyoz'u ve Ergenekon'u bıraktım, dün "Tohum ve Doğal Hayat Paneli"ne gittim...
Türkiye Tohumcular Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hakkı Şafak Ses, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'in konuşmaları bitmiş, panel başlamıştı.
Uzman Doktor Suat Arısan kürsüdeydi...
Kuran-ı Kerim'den bazı alıntılar yaptı.
Nisa Suresi'nin 119. Ayeti'nde İblis'in "Ben onların yaratılış şekillerini değiştireceğim" dediğinin aktarıldığından bahsetti.
Bakara Suresi 205'ten "O yeryüzünde bozgunculuk yapar, ekini ve nesli yok etmeye çalışır" bölümü okudu.
Yine Bakara Suresi 211'de yer alan ayeti aktardı: "Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetlerini değiştirirse, Allah'ın gazabı korkunç olur."
Arısan,
konuyu GDO'lu ürünlere getirip, yaradılışa yapılan müdahalelerin son derece korkunç sonuçlar doğurabileceğine dikkati çekti.
***

Tabii, bu konuda pek çok örnek de verdi...
Arısan, "Deli Dana Hastalığından" başladı: "Allah ot obur bir canlı yaratmış. Siz, balık unu, kemik unu yedirip, et obur haline getirmişsiniz.
Fıtratına müdahale etmişsiniz. Sonuç ortada, deli dana hastalığı."
Rodyum maddesi ile devam etti: "Rodyum, 1900'lü yılların başında bulundu.
Akıllı bir ABD'li, hemen raditör adında bir ilaç piyasaya sürdü. Sözde her derde devaydı. Sonuçta on binlerce insan kanser oldu.
Solaryum
'a dikkati çekti: "Solaryum, 30 yıldır Türkiye'de uygulanıyor. Peki, solaryumun kansere yol açtığı ne zaman keşfedildi.
Son 2-3 yıldır!"
Son olarak da "Nobel ödüllü Müller ve DDT" örneğinden söz etti: "1948'de İsviçreli kimyager Müller tarafından DDT keşfedildi. O dönemde haşeratın sonunun geldiği gerekçesiyle kendisine NOBEL ödülü verildi.
DDT'nin zararları ve kansere yol açtığı 1972'de ortaya çıkınca, bu defa yasaklanması için yapılan çalışmalarda yine Müller başı çekti."
Örnekler son derece açık ve net.
Özellikle beslenme ile ilgili bilimsel çalışmalarda kısa vadeli sonuçlara aldanmamak gerekiyor.
***

Bir başka örnek de eko sisteme müdahale ile ilgili...
Samur, kürkü değerli bir hayvan.
Genellikle de Sibirya tarafında avlanıyor.
Avcılar, kürkü değerli olduğu için bir dönem "Samur sayısını nasıl artırırız?" diye düşünmüşler. Sonunda, samurun en büyük düşmanının minkler olduğunu görüp, samur sayısını artırmak için minkleri avlamaya başlamışlar.
Gerçekten de mink sayısı azalınca, samurlar çoğalmış.
Ancak, ciddi bir sıkıntı ortaya çıkmış.
Samurların kürk kalitesi, her geçen gün düşmeye başlamış. Uzun araştırmalar sonucunda, bu durumun minklerin azalmasından kaynaklandığı anlaşılmış.
Minkler azaldığı için rahatlayan samurların deri altındaki yağ tabakası çoğalmış. Bu da kürk kalitesini düşürmüş.
İşte, eko sisteme müdahale böyle sonuçlar veriyor!
***

Beslenmeye ve eko sisteme yönelik yapılan çalışmaların ilk aşamada verdiği güzel sonuçlara aldanmamak gereğine işaret eden Arısan, son sözünü de söylüyor:
- Yapmayın, etmeyin... Acımasızlığı ile tarihe geçen Firavun bile insanlara bu kadar zulmetmemişti. Bugün, GDO'lu ürünler yedirilerek, insanlığa çok daha fazla zulüm yapılıyor!