Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 13 Şubat 2017

Asıl korktukları Milletimiz...

Halkın büyük çoğunluğu tarafından seçilecek Cumhurbaşkanının, mensubu ya da genel başkanı olduğu partinin TBMM'de de hakim konumda olması durumunda, mutlaka ama mutlaka kötü şeyler yapmaya kalkışabileceğini iddia ediyor bazıları...
Yasama'yı yedeğine alan ve Yüksek Yargı'yı da doğrudan ya da dolaylı olarak kendisi belirleyen bir Cumhurbaşkanını durdurmanın mümkün olmayacağı korkusu yaymaya çalışıyorlar.
Bu suretle de, 'hayır' değirmenine su taşımayı ümit ediyorlar belli ki.
Şu, milletimiz tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın yapabileceğinden korktukları 'kötü şeyler' konusu, karmaşık bir konu. 'Hayır' cephesinin kötü olarak değerlendirebileceği birçok şey, milletimiz tarafından iyi değerlendirilebilecek şeyler çünkü. Bu husus, hayırcıların aslında milletten korktuklarını açık ediyor aslında.
Milletimizle araları hiç hoş değil çünkü...
Referanduma sunulacak anayasa değişikliği maddelerini kendilerine has bir okumaya tabi tutmak suretiyle uydurdukları bu türden yorumların haddi hesabı yok.
Söylediklerinin aksayan taraflarına işaret eden açıklamaları da, görmezden geliyorlar. Makul ve mantıklı açıklamalar yapanları da, zaten taraftar olduklarına vurgu yaparak, itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.
Bu kesime mensup olanlar arasında, bu kanaatlere samimi olarak sahip olanlar var mıdır, meçhul. Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ni getiren anayasa değişikliği maddeleri arasında bahsettikleri gibi şeyler yok çünkü. Cumhurbaşkanlığı için hazırlanan birisinin, partisinin milletvekili adayı olacak 600 kişiyi tek başına belirlemesi, teorik olarak mümkün gözükse bile, pratikte karşılığı olmayan bir durum oysa.
Parti dediğiniz yapı milyonlarca üyeye, ilçe başkanlarına, il başkanlarına, yönetim kurulu üyelerine ve bunların yanında üst yönetim olarak da çeşitli organlara sahip.
Bir kişinin aday adaylarının içinden, milletvekili olacak insanları tek tek ve kafasındaki hesaba uygun olarak belirleyebileceğini düşünmek, aklı zorlayacak bir husus.

Tarladan seçilmiyorlar...

Tabii ki liderlerin seçeceği ve aday olmalarını isteyeceği insanlar olacaktır.
Ancak, adaylar mahalle, ilçe ve il yönetimlerinin barajlarından geçtikten sonra genel merkezin etki alanına girerler. Nihai belirlemede, seçimlerde o partinin başarısı için çalışacak teşkilatların taleplerinin hesaba katılması gerektiği de, malum.
Dolayısıyla, sistem değişikliğini engellemek isteyenlerin bir kişinin tamamiyle kendi istediği kişileri milletvekili seçtirebileceğini iddia etmeleri, temelsiz.
Aynı şekilde, sahalarının başarılı isimlerinden oluşacak bakanların bir kişinin mutlak kontrolünde olmayı içlerine sindirebileceklerini öngörmek de, yorgunu yokuşa sürmeye çalışmaktan başka bir şey değil.
Cumhurbaşkanının Yasama ve Yürütme yanında Yargı'yı da vesayet altına alacağını iddia edenler, bu söylediklerinin herhangi bir karşılığı olmadığını biliyorlardır muhakkak. Yüksek Yargı üyeleri ancak belirli vasıfları olan insanlar arasından seçilmektedir, öncelikle.
Hepsinin de, dokunulmazlık, yaş ve süre gibi çeşitli koruma kalkanları vardır ve bu da, kanunlara ve vicdanlarına göre karar vermelerini sağlamak içindir.
Mevcut halde tüm üyelerinin değişebilmesi için bir kaç on yıla ihtiyaç olan AYM, bu konuda söylenenlerin yanlış olduğunun en açık delili...
Yıllarını hukukun üstünlüğü anlayışı ile geçirmiş insanların, sadece belirli bir göreve geldiler diye bütün birikimlerini yok sayarak, bir kişinin etki alanına gireceklerini ve onun istediği gibi kararlar alacaklarını savunmak, en azından insanlara saygısızlıktır.
Hayırcılar, çok çalışıp ayakları yere basan argümanlar bulmak zorunda...
Yapabilirlerse tabii...