Tarihi 16 Nisan 2016

Ortak akıl

İlginç bir yemekteydim önceki akşam.
Masada Amerikalı vardı. Lahmacun yerken bir anekdotu paylaşıyordu; "Sizden bir siyasi geldi yıllar önce. ABD'deki üst düzey insanlarla toplantıya girdi. Türkiye'deki bir atasözünü hatırlattı Amerikalılar'a. 'Pazara kadar değil mezara kadar dostuz' şeklindeydi o atasözü. İşte o siyasi 'Biz pazara kadar değil mezara kadar dostuz Amerika ile' dedi. Toplantıya katılan Amerikalılar güldü ama sizin siyasi anlayamadı nedenini hiçbir zaman" diyordu. Biz hep duygusaldık.
Mezara kadar severdik sevdiceğimizi. Adamlar bu duygusallığımızı bilerek geliyorlar, istediklerini alıp gidiyorlardı. Mesela Alexander Haig bir dönem ABD Dışişleri Bakanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret etti. Ülkesine gittiğinde, Türkiye Yunanistan'ın NATO'ya geri dönüşüne koyduğu vetoyu kaldırıyordu. 12 Eylül olmuş, yönetimde o zaman Kenan Evren vardı. Alexander Haig, Evren'e Atatürk'ü İngilizce anlatan bir kitap getirmişti hediye olarak. Bir kitap gönül almaya yetmiş, veto kalkmıştı. Fransa Ermeni anıtı dikerken, onların da NATO'ya dönüşüne evet demiştik.
Pazarlık masasında acaba başka bir kitap mı aldık bilemiyorum... Amerikan kongresinde bir zamanlar bir senatör vardı. Azılı Türk düşmanı ve Dış İlişkiler Komitesi Başkanı'ydı.
Bir numaralı Ermeni destekçisiydi. Ermeni lobisinin kahramanıydı adeta, sürekli senatoya sözde soykırım yasa tasarısını getiriyordu.
O şimdi son ziyaretinde Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a sarılıyor. Onun adı Joe Biden, ünvanı ABD Başkan Yardımcısı'ydı. Ülke çıkarları için, her türlü taklayı atmak üzere yetiştirilmişti. Hem Türkiye'ye muazzam ihtiyaçları vardı, asla vazgeçemezlerdi, hem çıkarları Paralel ve PKK ile iş tutmalarını gerektiriyordu. Onlardan da kopamazlardı.
Üstelik bu ikili, Ankara ile pazarlıklarda Türkiye'nin elini zayıflatmak için iyi koz olurdu. Adamlar yıllarca bir kitapla bile, en ucuz yoldan almaya alışmışlardı. Harvard Üniversitesi'nde, Başkan Obama'ya yön veren akademisyenler, yeni bir tartışma başlatıyorlardı. "ABD DAEŞ ile anlaşsa ne kaybeder?" Ve bu hafta satır aralarında kaybolan, dünyada kimsenin farketmediği bir haber yayınlandı. 7 CIA ajanı Musul'da Saddam ordusundan ayrılıp DAEŞ'i yöneten generaller ile gizlice masaya oturuyordu.
Yani ABD resmen DAEŞ ile görüşmelere başlıyordu. Adamlar her türlü birbirine zıt planları dahi önce tartışıyor, sonra gerekirse uygulamaya koyuyordu. Suriye'de Ruslar'ı devreye sokarak varılan ateşkes anlaşması öncesi ABD Dışişleri Bakanı Kerry çıkıyor "Anlaşma olmazsa B planımız da var" diyordu. Şimdi ateşkes bozulursa o B planını da açıkladılar. "Suriye'de muhaliflere uçaksavar veririz" diye. Yani bu bir "Ateşkesi bozarsanız, Rus ve Esed uçakları patır patır leblebi gibi düşer" sopasıydı. Adamlar PKK'ya "Terörist" diyor sonra o teröristten Kobani'de kızılyıldızlı plaket alıyordu. Ülke çıkarları sözkonusu olduğunda istersen belinde kılıçla kral ol, istersen katil veya terörist farketmiyordu.
"Mezara kadar değil... Çıkara kadar dost" önemliydi onlar için. ABD kamuoyunda buna gıkını çıkaran yoktu. İngiltere parlamento binası Westminister Sarayı girişinde duvarda "Ebedi düşman yok, ebedi çıkarlar var" yazıyordu. Yani parlamentoya giren her milletvekilinin beynine önce bu cümle çakılıyordu. ABD'de aynı sistem şiddetli bir şekilde kullanılıyordu. Bush döneminde hükümet toplantısı yapılıyor, Savunma Bakanı Rumsfeld "Saddam'da kimyasal silah var yalanıyla Irak'a dalmamız lazım" diyor, Dışişleri Bakanı olan eski Genelkurmay Başkanı general Powel şiddetle karşı çıkıyordu. Yumruklaşma noktasına geliyorlardı. Ancak son sözü Başkan söylüyor ve "Çıkarlarımız için Irak'a girmek zorundayız" deyince, general Bakan "Emredersiniz" diyordu. Daha da ötesi şiddetle karşı çıktığı Irak operasyonunu yönetiyordu. Bizde rahmetli Özal "Kerkük'e girin" dediğinde istifa edenler vardı. Büyük devletlerde çıkarlar söz konusu olunca, Dış Politikada muhalefetiyle, iktidarıyla tüm halk kol kola girer, ORTAK AKIL'da buluşur.
Ancak bizde 100 yıldır ekilen nifak tohumları ve satın alınan hizmetçiler nedeniyle ORTAK AKIL'da buluşmak mümkün olmuyor. Hatta bizde Devletini suçlayanlar fışkırıyor. Daha da ötesi dışarıya "Bize lider bulun" diye yalvaranlar çıkıyor. Bizdeki durum tam anlamıyla ORTADAN AYRILMIŞ AKIL TUTULMASI... İçimizde güneşi göremeyen karanlıklar sardı etrafımızı. Allah kimseyi karanlıkta bırakmasın!