Meclis Başkanı John Boesner durduk yerde bir davetiye hazırladı. Ve İsrail'in yeryüzünde büyük imaj kaybeden, tepki toplayan katil Başbakanı Netenyahu'yu ABD'ye davet etti. "Gel bizim kongrede konuşma yap" çağrısında bulundu.
Gazze'de yaptığı katliamlarla itibarı yerlerde sürünen İsrail Başbakanı için bir operasyondu bu. Beyazsaray öfkeliydi, "Nerden çıktı bu iş? Devlet Başkanlarını, devlet başkanları davet eder." diyordu.
Ama olsundu. Birileri İsrail kasabına itibar kazandırmak istiyordu.
ABD kongresinde senatörleri ayağa kaldırıp alkışlatmak, tüm dünyaya "Biz İsrail'in yanındayız" mesajı vermek istiyordu.
Devir artık terör şovları da dahil devletlerin birbirine mesaj verme devriydi. Amerika'yı ahtapot gibi saran İsrail uşağı lobiler ve Baronlar, Beyazsaray'a rağmen böyle bir atağa geçmişti. Çünkü yeryüzünde bugüne kadar görülmedik bir PARA savaşı başlamıştı. DEAŞ istihbarat örgütlerinin oyuncağı olmuştu. Gelinen son noktada DEAŞ'ı hem ABD vuruyor ama hem de hakim güç CIA yönetiyordu.
Nasıl böyle bir şey olabilirdi diye düşünebilirsiniz. Ama karşımızda iki Amerika var. Aynı Netenyahu örneğinde olduğu gibi. Nasıl İsrail Başbakanı, Beyaz Saray'a rağmen davet ediliyorsa, CIA'yı yönetenleri de başkanlara rağmen İsrail'in en güçlü lobi şirketi AIPAC seçiyordu.
2008'de ABD'de yapılan seçimlere başkan adayı olarak girenlerden biri de siyahi bayan Cynthia McKinney'di. Babasıyla birlikte senatördü McKinney. Gazze'ye gitmiş, Filistin'e destek vermiş, İsrail polisi tarafından tutuklanmış, 1 hafta hapis yatmış bir isimdi.
2010'da Türkiye'yi ziyaret etti, TimeTürk'e röportaj verdi. İsrail lobisinin ABD'de ne kadar güçlü olduğunu anlattı. Babasıyla birlikte 2002'de nasıl bu lobiler tarafından linç edildiğini ve kongreden uzaklaştırılmak için hakkında nasıl kampanyalar yapıldığını anlattı.
Ve çok ilginç notlar da aktaran başkan adayı bayan McKinney aynen şunları söylüyordu: "Amerika'da başarıyı yakalamanın yegâne şartının Yahudi lobilerinin testinden geçmek olduğunu bilmiyordum. Benim başıma gelenler ve benim hikâyem ülkemizdeki Yahudi lobisinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Bir gün bana bir faks geldi. Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyacağıma, İsrail'in askeri önceliklerine önem vereceğime ve Amerika'nın İsrail'e yardımlarının sürmesi gerektiğine dair bir teminat yazısının altına imza atmamı istediler.
Tabi ki ben de böyle bir şeyin altına imza atmayacağımı söyledim. Sonuçta ülkemizdeki İsrail lobilerinin nasıl çalıştığını görmüş oldum."
İşte böyle GÜÇ'lerle Milli Çıkarları için savaş veren Türkiye şimdi Ortadoğu'da enerji hatlarına iniyor.
Ve dahası Cumhurbaşkanı ile kara kıta Afrika'da GÖNÜL fetihleri için sefere çıkıyor.
Enerjinin kol gezdiği ama iç savaşlarla çökertilmeye çalışılan yeni savaş alanı Afrika ülkeleriyle inanılmaz köprüler kuruyor.
İngiliz ve Fransızların yıllarca çöreklendiği ve ABD'nin Beyazsaray'ı tarafından çıkarılmaya çalışıldığı topraklarda coşkuyla karşılanıyor.
İsrail'in kafaladığı devlet başkanlarını korumak için MOSSAD'ı görevlendirdiği kara kıtaya sevgiyle, beyaz bayrakla çıkıyor.
Ve dahası çok oluyor. Ruslarla gaz anlaşması yapıyor, Fransa'yla yakın ilişkilere giriyor.
Böyle bir ortamda İngiltere Dışişleri bakanı Philip Hammond dün "Gerçeği kabul etmek zorundayız. Çok yüksek seviyede bize terör saldırısı tehdidi var" diyor. İstihbarat örgütleri ve onların maşaları ile yeni bir dünya dizayn ediliyor. Avrupa diz çökme ve karışan sokaklarla, terörle yere serilme korkusuna giriyor. Onun içindir Netenyahu, kendini uşaklara davet ettirip ABD Kongresinde, Beyazsaray'a rağmen konuşma yapıp gövde gösterisine hazırlanıyor. Herkes SAF tutuyor, saflar belirleniyor. Ve bize de birileri "Safınızı belli edin" mesajını Somali'de dün Türk heyetine bombalı saldırı düzenleyerek vermeye çalışıyor. Evet OYUN KURUCULARIN harekete geçtiği bir dünyada yaşıyoruz. YENİ TÜRKİYE de devler liginde oyun kurucular arasında yer alıyor artık. Ve onun için hedefte!!!
