Tarihi 11 Ekim 2012

Şen sazın bülbülleri

PKK, tam 30 yıldır saldırıyor...
Binlerce insanı öldürüyor...
Kısa bir süre önce de yüzlerce teröristle...
Çukurca ve Şemdinli'ye girmeye çalıştı.
Geride 500 ölü bırakıp kaçtı.
İşte o dönemde BDP lideri Demirtaş...
Çıkıp şöyle bir konuşma yapsaydı...
Deseydi ki;
"Savaş konusunda bu kadar heyecanlı liderler...
Kandil'de dururken, hızlı bir şekilde...
PKK Kandil'den Türkiye'ye itilecektir.
PKK Şemdinli Çukurca'ya girdi diyelim...
Karşısında akrabalarını görecektir.
Ne yapacak PKK orada?
İstenmediğin bir yerde ısrarla...
'Ben gideceğim' hevesi nedir?
Ne yapacaksın orada, Diyarbakır'ı mı işgal edeceksin?
Allah korusun, bu kadar savaş yakınken...
Çukurca Şemdinli'ye girdi diyelim...
Peki Türkiye ne yapacak?
Türkiye cevap verecek.
Gerçek bir savaş yaşanacak, şakası yok bu işin.
Güneydoğu'dan göçler başlayacak.
Savaş bir saatte başlar ama...
Bazen onlarca yıl durduramazsınız.
Kürt Halkı, savaş gerçeğini iyi anlamalıdır.
Çocuk oyuncağı değil.
Bu durum bölgesel bir savaşı daha da genişletecek...
Bir domino etkisi yapabilir."
Evet aynen böyle deseydi...
Onun savaş karşıtı olduğuna...
Soyunduğu barış havariliğine inanırdım.
Yukarıdaki cümlelerin hemen tamamını...
Aslında ağzından fışkırttı.
Ancak sadece Suriye için...
Üstteki cümlelerde...
PKK yerine Türkiye yazın...
Türkiye yerine Suriye koyun...
Diyarbakır yerine Şam yazın...
Çukurca ve Şemdinli yerine...
Suriye toprakları deyin...
Alın size Demirtaş'ın...
Önceki günkü yaptığı konuşma...
Suriye söz konusu olunca...
Barış çığlıkları atan bir adam...
Türkiye topraklarına PKK saldırı başlatınca...
Savaşı ağzına almıyor.
Esad'ın memleketi söz konusu olunca...
Barış diye bülbül kesiliyor...
Yemişim böyle barış çağrılarını...
Ve dahi...
Şen sazın Bülbülleri'ni...

* * *
VALİ'Yİ BEKLEYEN KÖY
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun...
Basın danışmanı....
Sevgili Bekir Kaplan ziyaretime geldi.
"İstanbul'un köyleri"
diye...
Muhteşem bir çalışmaya imza atmış...
Ve dev bir eser ortaya çıkarmış.
Meğer İstanbul'da 150 köy varmış da...
Haberimiz yokmuş.
Adaşım Bekir, Beykoz taraflarında...
Bir köyün halini anlattı... Şaşkına döndüm.
Köy aşağı mahalle ve yukarı mahalle diye...
İkiye ayrılmış.
İki mahalledeki tüm insanlar akrabaymış ama...
Yıllardır aralarında bir kırgınlık varmış.
Birbirlerine küslermiş, kız dahi vermiyorlarmış.
Sadece iki mahallenin tam ortasında yer alan...
Camide buluşuyorlarmış ama...
Hiç konuşmuyorlarmış.
Yılda bir kez Kurban bayramlarında...
Aşağı mahalle yukarı mahalleye...
Tepsilerle et gönderiyor...
Ertesi sene de yukarı mahalle...
Aşağı mahalleye kurban bayramında...
Hediye et sevkiyatı yapıyormuş.
Yani sadece ve sadece bayramlarda...
Et gönderme icraatı ile...
Küskünlüğe son verdiklerine inanıp...
Aralarında dört günlük barış yapıyorlarmış.
Bayram biter bitmez...
Barış sona eriyormuş.
İki mahallenin ihtiyarları...
İstanbul Valiliği'ne başvurmuş.
"Yahu biz bir halt ettik, geleneksel olarak...
Yıllardır küs yaşıyoruz ama...
Şimdi bakıyoruz gençler de...
Aynı şekilde bu geleneği sürdürüyor.
Acaba sayın Valimiz devreye girip...
Hiç olmazsa gençleri bu küsme sevdasından...
Vazgeçirebilir mi"
diye ricacı olmuşlar.
Şu günlerde hem aşağı mahalle...
Hem de yukarı mahalle Vali'yi bekliyor.
Kurban Bayramı da geliyor.
Acaba sayın Valimiz bayramı bu köyde...
Küskün gençlerle geçirse de..
Saçma geleneğe bir son verilse...
Fena mı olur?