ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 20 Temmuz 2014

Cumhurbaşkanlığı Borsası...

Paranın olduğu gibi insanın da yükselen veya alçalan bir takım değerleri var malumunuz, adına da İnsani Kıymetler Borsası diyorlar. Bu alanda akıl ve duygu portföyünü kontrol edebilenler, bir anlamda doğru alam-satım yapabilenler ve hedeflerinden şaşmayanlar sonuçta 'zengin' oluyorlar. Aksine, 'Portföyümde o da olsun, bu da olsun, hem yerli hisselerden vazgeçmeyeyim hem dolar olsun' diyen kararsızların hali ise ortada.
Çünkü bu işler kafa karışıklığına gelmeyen işler.
Bir kere arz-talep dengesini iyi kavranmak zorundasınız.
Çoğunluk ne istiyor, siz hangi eğilimin peşindesiniz? Malum klasik para borsasında 'trendin yönü, yükselmedeyse' buna 'boğa eğilimi', düşüşte ise 'ayı eğilimi' deniyor. Çünkü ayılar, düşerken alım yapıyor, yükselişteyken uykuda bekliyorlar. Boğalar ise yükselirken hamle ve alım yapıyorlar. Şimdi seçim sizin, 'boğa' mı, uykuya meyyal 'ayılar' mı?
Umarım sadece 'yükselen değeri' takip eder, 'zorla parlatılıp önünüze konan ve kar payı vaat eden sahte argümanların' peşinden koşmazsınız. 'Uzun vadeli güvenceyi' tercih edecekseniz yapmanız gereken tek şey budur. Böylece hem kendi değerlerinizi korur hem de ailenizin istikbalini güvence altına almış olursunuz. Aksi taktirde iflas edip nalları dikersiniz ki sonrasında sizi hiç bir güç kurtaramaz. Bu kadar çene çalıyorum, çünkü 'ülke bahtını 10 Ağustos'ta sizler yazacaksınız arkadaşlar!'

Hangi vatan sevgisi!

İnsanda biraz acıma duygusu, biraz vicdan olsa ülkenin bu zor gününde, her türlü menfaatinden vazgeçer, bir süreliğine ortalıktan çekilir, hatta işi kotaracak olana canı gönülden destek verir. Hele de 'Yurt sevgisini her şeyden önde tuttuğunuz' iddiasındaysanız.
Oysa bakıyoruz, birileri tam tersi 'göz oymaca' bir mücadele peşindeler. 'Tayyip Erdoğan'ı yok edelim, ortalık iyice karışsın, binbir emekle kurulan düzen yıkılsın, IŞİD ve benzeri ne kadar bela varsa başımıza musallat olsun, dünya üzerinde itibarımızı yitirelim, halk sefalete sürüklensin, biz de kınalarımızı yakıp oturalım!' Böyle bir tablo mudur istenen?
Ne acıdır ki, evet. Peki hiç mi bir CHP'li çıkıp şunu düşünmez; 'Atatürk'ümüz yaşıyor olaydı ve partinin başında dursaydı, acaba nasıl bir yol izlerdi?' Cevabı, Ulu Önder'in millet aşkını bilenler için zor değil... Eminiz, Başbakan Erdoğan gibi 'duruma çok daha hakim birinin' önünü açar, kendisi de evine çekilir veya üniversitede hocalık yapardı.
Sözlerine de 'Türkiye'nin kan ve gözyaşı ile bu günlere nasıl geldiğini' anlatarak başlardı... Çünkü gerçek vatanseverliğin gereğini en iyi O bilirdi.

Yazarın günlüğü;

"... aslında bu köşenin adı 'hastane günlüğü' olmalıymış, baksanıza sürekli sağlık kurumlarının sorunlarından söz ediyorum. Bu arada kendime ve hastalığıma ait bilgi vermiyormuşum, öyle diyorsunuz. Sadece şunu bilin, durumum doktorları bile şaşırtacak kadar iyi.
Yakında da çıkarım zaten..." "... bu gün sizlerle şu 'dayak atılan doktorların' durumunu paylaşacağım.
Biliyorsunuz dün yine adamın biri antibiyotik yazmadı diye hekimi dövmüş.
Oysa öyle hasta ve hasta yakını var ki, dövmekle de yetinemeyebilirsiniz. "Kocam devlete bunca yıl hizmet etti, bizi eşek gibi çekmek zorundasınız" mantığı bu.
Unutmamak gerekir, siz sadece kendi hastanızı düşünürken, o doktorlar her gün yüzlerce hasta görüyor. Üstelik binaya girdikleri andan çıkana kadar aktif haldeler ve böyle bir meslek gurubu yok! Bu özveriyi en fazla gördüğüm hastane de İstanbul Eğitim ve Araştırma kuşkusuz..."

Kamu spotu;

Demirtaş kürsüde konuşuyor, bakıyoruz salonda tek bir Türk Bayrağı yok. Akşamına genç bir çocuk karakoldaki Türk Bayrağı'na saldırıyor. Belli ki, 'Lüzum arz etmiyor herhalde' diye düşündü.