ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 3 Şubat 2014

Son kez; gölgelerin gücü adına!

Türkiye'nin yakın tarihine bakarsanız, 'işin çığırından çıktığı' pek çok milat görürsünüz.
Mesela darbeler... Özellikle de 12 Eylül. Bugün ülke, bazılarına göre yeni bir kırılma noktasının eşiğinde.
Sonuç olarak değil ama yöntem olarak bazı benzerlikler var. Ama bu kez düşman bir değil, her telden ve her türden. 'Duyan gelmiş' misali...
İsrailli'si, İngiliz'i, Esad'ı, kraliçesi, baronu, partilisi, partisizi, koltuk hayallisi, muslukları tıslayan yerli sermayesi vs vs... Anlayacağınız sadece eskinin solcu-ülkücü sorunsalı üzerine inşa edilmiş bir karşıt güç yok ortada; 'Sorunsuz giden bir sistemi tamamen yok etmeye programlanmış entegre çıkarcı kuvvetle karşı karşıyayız!' En masumu, Taksim Gezi olaylarını başlatan ve 70 vilayeti birbirine katan gruplar. Daha doğrusu bu 'macera sever' gençleri kışkırtan, ön saflara süren, sonra da oturup sokak hareketinden bile medet umarak hince hayaller kuran zavallı odaklar.
İşin acı yanı da, genç arkadaşların çoğu kime ve neye hizmet ettiklerinin hala farkında değiller. Sadece Hükümet 'yok edilmesi gereken' düşman olarak işaret edilmiş; onlar da vatanmillet diyerek kendilerini atmışlar ortaya. Bunun 'organize suç' olduğunu bile bilmiyor çoğu. Zaten 'maşalar' bilmez, maşayı tutan eller bilir genelde.
Bugün o ellerin görevi, önce ülkeyi kaosa sürüklemek, sonra da arka kapıdan içeri soktukları yabancı işbirlikçileriyle bir olup planlarını uygulamaya koymak.
Sokakları bölerek başladıkları işin ikinci aşaması ise tecrübeyle sabit; Yukarıdan aldıkları emirle, 'ülke çıkarınaymış gibi' gösterip siyasetiekonomiyi ve dolayısıyla ülkeyi tarumar etmek!
Sonrası, planlanan bir takım katliamların hayata geçirilmesi.
Çünkü ülkedeki kaos istedikleri noktaya tırmanmamış henüz. Bu tehlikeyi işaret edenleri 'akıl tutulması' ile suçlamak ise, gerçek akıl tutulması.
Ve nihayet, şöyle ağız tadıyla çıkartılacak bir 'iç savaş!' İnsanların meydanlarda birbirini vurduğu, çoluk çocuğun can verdiği, onların ise 'yandaş' ve 'yardakçıları' ile tepedeki malikane pencerelerinden zevkle izledikleri bir kabus tablosu.
Kaldı ki yapılan veya şimdilik yapılmaya niyetlenen, halkın kendi iradeleriyle seçtikleri bir yaşam biçimine hadsizce müdahale.
Her ne kadar ısrarla 'Devlet sistemini kökten değiştirmek' gibi görkemli bir cümlenin arkasına sığınsalar da, sadece kendi ucuz çıkarları için bir araya geldiklerini cümle alem biliyor artık.
İşte bugün bu ucuz ruhlar, güzelim ülkenin Kahire Meydanlarına dönüşmesinde beis görmüyorlar. 'Karanlık şatoların karanlık prensleri' bir şeyi unutuyor, bu kez karşılarında 'Gölgelerin gücü adına' savaşmayı göze almış bir lider var.
Halkımız ise sakın 12 Eylül öncesindeki halka benzetilmesin.
Onlar artık çeşitli tecrübe ve bilgiyle mücehhez (efendim neymiş?), her şeyin farkında olan gerçek güç odaklarıymış... Misal; Hükümetin başlattığı görevden almaları bile 'kendilerini yok edecek bir örgütlenmeye karşı alınan tedbirler' olarak değerlendiriyorlar, anlayın artık.
Anlamıyorsanız da, muhalefetin yanlı seçim anketlerine bakın; orada bile hükümet partisi ilk sırada çıkıyor, iyi mi!
Not; Yazının başında 'ülke yeni kırılma noktasının eşiğinde' demiştim.
O günler yaklaşıyor. İşe 'biz' diye başlayanların, planları suya düşünce nasıl teker teker 'ben'e dönüşeceklerini hep birlikte koltuklarımıza kurulup keyifle izleyeceğiz.